Salt bir iletişim aracı olarak görmeye zorlansak da, dilimiz aslında var oluşumuzu beslediğimiz en önemli kaynak. Dilimizle dile gelmeden önce dilimizle düşünüyor, hatta dilimiz kadar düşünüyoruz. Duygularımızı, kavramları adlandırabildiğimiz, anlatabildiğimiz ölçüde tanıyoruz çünkü. Bu nedenle gerçek anavatanımız dilimiz belki de. Ancak günümüzde öteki diller gibi Türkçe de sürekli bir saldırı altında. Yalnızca yabancı dillerden zorla sokulan sözcüklerin saldırısı değil bu; dili kimileyin bilerek, eğlenceli bir muzırlık gibi bozanlardan, kimileyin de bilgisizlikten kaynaklanan yaygın yanlışlardan kirleniyor dil.Feyza Hepçilingirler, Türkçe "Off'un ikinci cildi olan Dedim: "Ah!" ile Türkçe'nin savunmasını yapmaya devam ederken bir yandan da bizi yaygın yanlışlar karşısında duyarlı olmaya çağırıyor, dilimizi daha özenli kullanmamız konusunda uyarıyor."...çocuğun beyninde temel kavramlar anadille oluşur. Bu süreçte anadilin kullanımını kısıtlar ya da pek çok kez yaptığınız gibi yasaklarsanız, algılamaktan, düşünmekten yoksun kuşaklar yetiştirirsiniz. Dilin, yığınları toplum yapan, insanları bir arada yaşatan en büyük etken olduğunu görmezden gelenler, başka dillere tanımadıkları yaşama hakkını kendi dillerinden de esirgeyerek; o başka dillere kurdukları tuzağa kendileri düşerler."
Minder, şilte, divan ve sedir’e “kanepe, koltuk”; dolaba “büfe, konsol, gardrop”; ocağa “şömine” diyenler; zaten olumsuzluğu ifade eden “tepki”yi “olumsuz tepki, olumlu tepki” şeklinde kullananlar; kalana da gidene de “hoşça kal” deyip, “güle güle”yi ağzına bile almayanlar; teşekkür edenlere “önemli değil” diye cevap verenler; “kendine ait (sorunları var.)” gibi bir cümle kurup “(onun) kendi sorunları var.” şeklinin doğrusu olduğundan haberdar olmayanlar; insanlar için kullanılmaması gereken “tane” ile “sen sevdiğim insanlardan bir tanesisin” gibi bir cümle kuranlar; “annen herhalde harika bir insandı.” demek gerekirken özentiyle “senin harika bir annen olmalı” diyenler; bununla yetinmeyip “hadi biraz dışarı çıkıp hava alalım”ı “neden biraz dışarı çıkıp hava almıyoruz” şeklinde söyleyenler; zaten beklenmeyen şey olan “sürpriz”le “bu güzel sürprizi hiç beklemiyordum” gibi cümleler kuranlar; “Kendine iyi bak, kendimi iyi hissetmiyorum, aklından bile geçirme” gibi çeviri Türkçesiyle konuşanlar; “nitelik” gibi pırıl pırıl Türkçe bir kelime dururken “kalite”yi diline dolayanlar; eskiden eşekler için kullanılan “keyif” kelimesini “zevk” yerine kullananlar; “şaşkınlığa uğramak” yerine “şaşkına uğramak” diyenler; “olduça üzgün” görünenler ve bunun doğrusunun sadece “üzgün olmak” olduğunu bilmeyenler; “şöyle söyleyeyim” diye söze başlayanlar; “biri, kimi” yerine “birisi, kimisi” demekte ısrar edenler; “denilmesi”nin doğru şekli “denmesi”ni kullanmayanlar Feyza Hepçilingirler’in aynı zamanda “Türkçe Off 2” de dediği kitabı Dedim: “Ah” ile Türkçe konusunda epey bir faydalı bilgiye sahip olabilirler.
Türkçenin ve dilimizdeki bazı kelimelerin yanlış kullanılmasını ve dilimizi nasıl kullanabileceğimiz konusunda bizi bilgilendiren güzel bir eser. Merakla okuduğum bir kitaptı.
Türk Dili’nin kullanımı konusunda düşülen yanlışlıkların anlatıldığı denemesel bir kitap:Dedim”Ah”. Feyza Hepçilingirler’in Türkçe günlüklerini ve bu serinin ilk kitabı olan Türkçe Off’unu okuyanlar bileceklerdir, aslında Hepçilingirler farklı bir şey anlatmıyor. Bu kitabında da var olan yanlış kullanımların üzerine ısrarla gidiyor. Yaşadığımız yüzyılda bir ulus millet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bu özelliği sorgulanırken, Türkçemizin de yara almaması bence kaçınılmaz görünüyor. İşte bunun mücadelesini veren az sayıdaki “Dilci” den birisi Feyza hepçilingirlerdir. Günlük ortalama 5 saat televizyon izlenen bir ülkede dilini korumanın ne kadar zor olduğunu kestirmek pek güç değil aslında ama yinede bu ve buna benzer kitapların okunması en azından yapılan yanlışlıklar yönünden bilgilendirici olacaktır. Tüm yurttaşlara tavsiyemdir.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
espirili kinayaeli bol örnekli bir kitap. sıkılmadan okunur.
Yazar Türkçe nin kullanımı ile ilgili tesbit ettiği hataları örneklerle açıklamış.Eğlenceli bir kitap.Tavsiye ederim.
Minder, şilte, divan ve sedir’e “kanepe, koltuk”; dolaba “büfe, konsol, gardrop”; ocağa “şömine” diyenler; zaten olumsuzluğu ifade eden “tepki”yi “olumsuz tepki, olumlu tepki” şeklinde kullananlar; kalana da gidene de “hoşça kal” deyip, “güle güle”yi ağzına bile almayanlar; teşekkür edenlere “önemli değil” diye cevap verenler; “kendine ait (sorunları var.)” gibi bir cümle kurup “(onun) kendi sorunları var.” şeklinin doğrusu olduğundan haberdar olmayanlar; insanlar için kullanılmaması gereken “tane” ile “sen sevdiğim insanlardan bir tanesisin” gibi bir cümle kuranlar; “annen herhalde harika bir insandı.” demek gerekirken özentiyle “senin harika bir annen olmalı” diyenler; bununla yetinmeyip “hadi biraz dışarı çıkıp hava alalım”ı “neden biraz dışarı çıkıp hava almıyoruz” şeklinde söyleyenler; zaten beklenmeyen şey olan “sürpriz”le “bu güzel sürprizi hiç beklemiyordum” gibi cümleler kuranlar; “Kendine iyi bak, kendimi iyi hissetmiyorum, aklından bile geçirme” gibi çeviri Türkçesiyle konuşanlar; “nitelik” gibi pırıl pırıl Türkçe bir kelime dururken “kalite”yi diline dolayanlar; eskiden eşekler için kullanılan “keyif” kelimesini “zevk” yerine kullananlar; “şaşkınlığa uğramak” yerine “şaşkına uğramak” diyenler; “olduça üzgün” görünenler ve bunun doğrusunun sadece “üzgün olmak” olduğunu bilmeyenler; “şöyle söyleyeyim” diye söze başlayanlar; “biri, kimi” yerine “birisi, kimisi” demekte ısrar edenler; “denilmesi”nin doğru şekli “denmesi”ni kullanmayanlar Feyza Hepçilingirler’in aynı zamanda “Türkçe Off 2” de dediği kitabı Dedim: “Ah” ile Türkçe konusunda epey bir faydalı bilgiye sahip olabilirler.
Türkçenin ve dilimizdeki bazı kelimelerin yanlış kullanılmasını ve dilimizi nasıl kullanabileceğimiz konusunda bizi bilgilendiren güzel bir eser. Merakla okuduğum bir kitaptı.
Türk Dili’nin kullanımı konusunda düşülen yanlışlıkların anlatıldığı denemesel bir kitap:Dedim”Ah”. Feyza Hepçilingirler’in Türkçe günlüklerini ve bu serinin ilk kitabı olan Türkçe Off’unu okuyanlar bileceklerdir, aslında Hepçilingirler farklı bir şey anlatmıyor. Bu kitabında da var olan yanlış kullanımların üzerine ısrarla gidiyor. Yaşadığımız yüzyılda bir ulus millet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bu özelliği sorgulanırken, Türkçemizin de yara almaması bence kaçınılmaz görünüyor. İşte bunun mücadelesini veren az sayıdaki “Dilci” den birisi Feyza hepçilingirlerdir. Günlük ortalama 5 saat televizyon izlenen bir ülkede dilini korumanın ne kadar zor olduğunu kestirmek pek güç değil aslında ama yinede bu ve buna benzer kitapların okunması en azından yapılan yanlışlıklar yönünden bilgilendirici olacaktır. Tüm yurttaşlara tavsiyemdir.