Telif Bildirimi ve Kitap Kaldırma İstekleri İçin
Pervanenin Esrarı

Kategori: Edebiyat Yazar: Mohsin Hamid Yayınevi: Güncel Yayıncılık

Pervanenin Esrarı

  • çevirmen: Gökçen Ezber
  • Yayın Tarihi: 24.05.2001
  • Orijinal Adi: Moth Smoke
  • ISBN: 9789758020980
  • Dil: TÜRKÇE
  • Sayfa Sayısı: 254
  • Cilt Tipi: Karton Kapak
  • Kağıt Cinsi: 3. Hm. Kağıt
  • Boyut: 13.5 x 21 cm
Tanıtım Bülteni
Yazar, Pervanenin Esrarı adlı ilk romanını Toni Morrison'dan yazarlık dersleri aldığı yıllarda yazmaya başladı. Gelişmeyi ve çöküşü bir arada yaşayan bit toplumun öyküsü...1998 yazı Lahor. Hindistan ve Pakistan karşılıklı nükleer denemeler yapmaktadır. Çocukluk arkadaşları olan Daru ve Ozi, Ozi'nin üç yıl sonra Amerika'dan dönmesiyle yeniden bir araya gelirler. İkisi de tekrar birlikte oldukları için çok mutludur. Ozi, Daru'yu eşi Mümtaz ile tanıştırır. Daru, gözlerini Mümtaz'dan alamaz. Bu Daru'nun hayattaki tek sorunu değildir. Daru haşhaş bağımlısıdır ve bu bağımlılığı yüzünden bankadaki işini kaybeder. İşsiz kalınca kendini iyice haşhaşa verir ve zamanla pek hoş sayılmayacak bir hayat sürmeye başlar. Tüm bunlar yetmiyormuş gibi bir de bir çocuğu öldürmekle suçlanır. Yaşamında en önemli iki tutkusu haşhaş ve en sıkı dostu Ozi'nin eşi Mümtaz olan Daru, gerçekten suçlu mudur?Bir solukta okunan etkileyici bir roman. Uzun süre Pakistan'da en çok satılan kitaplar listesinde bir numaradaki yerini korudu."Bu yıl okuduğum romanlar içinde en iyisi..."Nadine Gordimer"Pervanenin Esrarı, insanı uzaklara götüren bir serüven ve okuru şaşırtacak açılımları içinde barındırıyor: Mohsin'in kahramanları felaketle flört ediyor..."Joyce Carol Oates
Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Pervanenin Esrarı PDF 10.54 MB İndir
Pervanenin Esrarı EPUB 11.78 MB İndir
Pervanenin Esrarı MOBI 9.30 MB İndir
Pervanenin Esrarı ODF 9.92 MB İndir
Pervanenin Esrarı DJVU 12.40 MB İndir
Pervanenin Esrarı RAR 8.06 MB İndir
Pervanenin Esrarı ZIP 7.44 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

Satıcı Kitap Adı Bağlantı
BKM Kitap Sessizlik Artık Sensizlik Satın Al
Kitapyurdu Yüreğin Yorgunluk Görmesin Satın Al

Benzer Kitaplar




Kitap Yorumları - (3 Yorum)


Kitabın ilk bölümünde kültür kavramı tanımlanmaktadır. Kültür tanımlanmasına geçilmeden önce kültür kavramının dünyada ve Türkiye’de hangi kökten ve aşamalardan geçtiği üzerinde durulmaktadır. Bu bağlamda medeniyet ile kültür arasındaki ilişki ele alınmaktadır. Medeniyetin maddi boyutu vurguladığı, kültürün ise manevi yöne ağırlık verdiği belirtilmektedir. İkinci bölümün konusunu ise batı kültürünün özellikleri oluşturmaktadır. Batı kültürünün temelini oluşturan inanç sistemleri bireylerin toplumdan ayrılmalarını, ayrı düşmelerini teşvik eder ve onaylar. Bu onaylamayı bireyin kendi sorumluluğu ve bağımsızlığı kavramlarına yüklemektedir. Batı kültürü bireyci bir kültürdür. Bireyci kültür; yaratıcılığı, girişimciliği, icat yapmayı, sorunlara karşı meraklı yaklaşmayı, bireysel bağımsızlığa önem vermeyi ön plana çıkaran bir kültürdür. Kapitalizm ve sanayi uygarlığının yaratılmasında bu bireyci kültür özelliklerinin etkili olduğu vurgulanmaktadır. Üçüncü bölümde doğu düşüncesinin temel özellikleri olarak; maddenin olduğu gibi ya da ilk rastlayışta ona verilen değişiklikle kabul edilmesi geniş olarak açıklanmaktadır. Ulaşılan ilk özellikle yetinme şark kültürünün en önemli özelliğidir. Bu ilk ulaşılan özellik belki mükemmel bir aşama da olabilir. Bu aşamada kalınarak kalıplaşma gerçekleştirilmektedir. Doğu, madde üzerinde tasavvur etmez, madde üzerinde düşünmez. Doğu, daha çok inanca dayanır ve doğruların sadece öğrenilmesi gerektiği ilkesine dayanan toplumlardan oluşmaktadır. Şark kültüründe daha çok öğrenmekle yetinme mevcuttur. Bu kültürde araştırmaya, anlamaya ve eleştirmeye fazla yer yoktur. Dördüncü bölümde Türk kültürü ele alınmaktadır. Türk kültürünün toplumcu bir kültür olduğu örneklerle açıklanarak ortaya konulmaktadır. Bireyci kültürün bakış açısına sahip batılı araştırmacıların bireyci kültür bakış açısıyla değerlendirmelerini yaptıkları ve araştırmalarının, bulgularının ve yorumlarının yanlış olduğu, Türk kültürünün toplumcu bir kültür olduğu ve ekonomik alanda da kamucu yönünün ağır bastığı belirtilmektedir. Dilin kültürün ifade edilmesinde önemli bir yeri olduğu konusu ele alınırken, Türk Dil Kurumunun kültürümüzü dikkate almadan faaliyetlerini yürütmesinin bizi yanlışlara götüreceği ifade edilmektedir. Dilde olduğu gibi ekonomik alanda da 1983 yılından bu yana bireyci bir kültüre sahipmişiz gibi davranmamızın bizi kültürel özelliklerimizle bağdaşmayan bir serbest piyasa ekonomisi modeline sürüklemeye çalıştığı, ancak kültürümüzle bağdaşmadığı için başarılı olunamadığı ve başarı şansının da olmayacağı konuları üzerinde durulmaktadır. Türk kültürünün hangi coğrafyadan geldiğine bakılırsa doğu kültürünün izlerini taşıyacağı açıktır. Yani toplumcu yönü ağır basan bir kültürdür. Türk kültürü Asya’dan, Avrupa’dan, İslam dininden ve Anadolu coğrafyasında yaşamış insan toplulukları ve milletlerin kültürlerinden etkilenmiş bir kültürdür. Bu nedenlerle bireycileştirilmeye çalışılması ve araştırmalarda bu gözle değerlendirilmesi yanlış değerlendirmelere götürecektir. Türk kültürünü ideolojik bakış açılarıyla değerlendirmek işin kolayına kaçmaktır. Tembelliğe kaçılmadan yukarıda belirtilen hususlar göz önüne alınarak kültürümüz araştırılmalı ve değerlendirmeler yapılmalıdır. Türk kültürünün özellikleri olarak; kadercilik, kanaatkarlık, pek girişken ve çalışkan olmaması, ve yeni koşullara uyma esnekliğinde zayıflık gösterme özellikleri sıralanmaktadır. Halbuki bireyci kültürün özellikleri ise; keşfedebilme, anlama çabası, çalışkanlık, belirsizlikten korkmama ve yüksek öğrenme tutkusu olarak sıralanmaktadır. Bireyci kültürün özellikleri ile Türk kültürünün özellikleri karşılaştırıldığında Türk kültürünün bireyci kültür olmadığı açıkça görülmektedir. Kitabın takip eden bölümlerinde Türk milli eğitiminde bireyci ve girişimci kuşaklar yetiştirme düşüncesinin ilk olarak 1962 yılında gündeme geldiği belirtilmekte, ancak, yazara göre bu çaba Türk kültürünün toplumcu bir kültür olması nedeniyle başarılı olamamıştır. Ayrıca yazara göre bu çabalar başarılı olunamayacağı bilinmesine rağmen kasıtlı olarak gündeme getirilmektedir. Bütün bu çabaların başarısızlığını, girişimcilerimizin büyük çoğunluğunun ilkokul mezunu olması açıkça ortaya koymaktadır. Yazara göre de bilgi çağında bireyci ve girişimci olmanın yolu, daha iyi eğitimden geçmektedir. Bireyci kültür yaratma gibi kasıtlı çabaları ilköğretim seviyesine indirme yerine öğrenim düzeyinin artırılması ile bireyliği gelişmiş bireyler yetiştirmek mümkün olabilir. Bireyciliği sadece ekonomik alanlarda değil, bir toplumda bütün alanlarda birey geliştirme sorunu olarak görmek gerekmektedir. Bireyi, özel bir birey olarak algılamak, yetiştirmek ve geliştirmek Türk kültüründe bir uğraş olmamıştır. Osmanlı İmparatorluğunda bireyciliğin ve dolayısıyla sanayileşmenin gelişmemesini, yazar işbölümünün gelişmemesine bağlamaktadır. Osmanlı İmparatorluğu bir köy toplumudur. Köy toplumunda tüketilen kadar üretilmekte üretim ve işbölümünün derecesi artmamaktadır. Bunun neticesi kanaatkarlık hakim olmaktadır. Ayrıca işbölümünün gelişmediği toplumlarda farklılıklara hoşgörü ile bakılmaktadır. Farklılıklara hoşgörü ile bakılan toplumlarda meslekleşme olgusu ve bağımlılık içinde birlikte yaşam (gruplaşma kültürü) gelişmektedir.


Mohsin Hamid’in ilk romanı ‘Pervanenin Esrarı’, Hint diasporası edebiyatının gölgesinde kalan, hakettiği ilgiyi bir türlü göremeyen Çağdaş Pakistan Edebiyatı’nın en başarılı örneklerinden biri olarak görülüyor. Hem dünyada hem de ülkemizde pek tanınmayan Pakistan Edebiyatı’nın en başarılı örneklerinden biri olan ‘Pervanenin Esrarı’, 1998 yılının yazında, Pakistan ve Hindistan’ın karşılıklı nükleer denemeler yaptığı günlerde, her türlü çelişkinin en güçlü şekilde hissedildiği bir şehirde, Lahor’da geçiyor. Romanın baş kahramanı Darashikoh Şezad kısaca Daru adlı genç bir bankacı. Gelişmekte olan, geçmişle gelecek arasında sıkışmış toplumların bireyleri gibi Daru da mutsuz ve yalnızdır. Omuzundaki yük ağır, yüreğinin orta yerine çöreklenen mutsuzluk ise ölümcüldür. Etrafını saran çelişkiler yaşamla, gerçekle arasına gitgide yükselen bir duvar örer. Çocukluk arkadaşı Ozi’nin eğitimini tamamlayıp Amerika’dan dönmesiyle hayatında bir umut ışığı belirir. Uzun zamandır olmadığı kadar mutludur. Ama hiçbir şey düşündüğü gibi olmaz. Daru, Ozi’nin karısı Mümtaz’a aşık olur. Belki kendi benliğini korumak belki de acıtan gerçeklerden kaçmak için haşhaş kullanmaya başlar. İflah olmaz bir bağımlı olur zamanla. Ülkesinin şartlarına kıyasla oldukça iyi bir eğitim gören Daru bu bağımlılığı yüzünden kısa süre sonra işini kaybeder. Artık temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz bir haldedir. Eğitimli ama işsiz, genç ama umutsuzdur. Daru’nun yaşamı böylesine altüst olmuşken Ozi ve karısı Mümtaz parıltılı bir yaşam sürer. Elektrik faturasını ödeyemeyen Daru bunaltan bir sıcağa ve iç karartan bir karanlığa mahkûmken Ozi ve Mümtaz, Lahor’un kalburüstü insanlarıyla partilere katılmakta, bolluk içinde yaşamaktadır. Daru’nun haşhaşa ve Mümtaz’a olan tutkusu her geçen gün biraz daha sefilleşmesine sebep olur. Üstüne üstlük bir de bir çocuğu öldürmekle suçlanır. Etrafını saran karanlık gitgide koyulaşmaktadır. Toni Morrison’dan yaratıcı yazın dersleri almış olan ve halen Amerika’da yaşayan Mohsin Hamid çok tanıdık bir hikâyeyi saat gibi işleyen kusursuz bir kurguyla anlatıyor. Doğu’nun yalnız, kendi olmaya çalışırken acı çeken ve dışlanan bireyini, doğuda bireyin varoluş çabasını etkileyici ve ironik bir dille aktarıyor okuyucuya. Karakter yaratmakta son derece başarılı olan Hamid, bu ilk romanında sadece çürümeye yüz tutmuş, ataerkil Pakistan toplumunun gerçeklerini değil tüm Doğu toplumlarının gerçeğini cesurca gözler önüne seriyor. Okuyucuyu yaşadığı toplum hakkında düşünmeye zorluyor.


Kitapta Dostoyevski’nin meşhur romanından (Suç ve Ceza) da hatırlayacağımız gibi talihsiz Raskolnikov’un başına gelenlerin bir benzerini kahramanımız Daru yaşar ve içine düştüğü toplumsal ve kişisel çıkmazlardan dolayı türlü sorgulamalar içerisine girer ve suça doğru giden süreç içerisinde koşulların ne kadar etkili olduğu ve suçun bu süreç içinde nedenli haklı gösterilip gösterilmeyeceği üzerinde kafa yormamızı sağlar ve bizi kendi serüveninin içine davet eder öte yandan Daru ‘nun bu çıkmazları içinde hayatında yer alan diğer kişiliklerinde okuyucuya karşı giriştikleri itirafları da romanı ilginç hale getiriyor romanda sonuç fazlasıyla vurgulanmasada süreç etkili bir şekilde okuyucuya hissettiriliyor.Derin bir insan psikolojisinin hakim olduğu romanda günümüzün gerçekleri sömürgeci dünya ülkelerinin Pakistan gibi üçüncü dünya ülkelerindeki insanların yaşamlarına yönellttiği etkiler ve ülke içinde bu etkilenmeleri de izleyerek oluşan zengin azınlık ve yoksul çoğunluk arasında geçen karmaşık ve acı yaşam öyküleri bu konuda bilhassa verilen bazı imgeler (örnk; klima) ile konuya farklı bir açıdan ama atkileyici bir şekilde bakmamızı sağlıyor akıcı bir Türkçe ile sıkmadan okuyabileceğiniz bir kitap. Tavsiye ederim…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*