"Sözcüklerden köşe bucak kaçan sadece Abu Abdo değildi,tüm şehir vazgeçmişti çok uzun zaman öncesinde; anlamların ağırlığı anlatmaya engel oluyordu.Biliyordum; dilleri vardı şehirlerin, durmaksızın hikayelerini terennüm eden, şarkılar mırıldanan dilleri... Şarkılar elbette... Çünkü Feyruz demişti, her bir nağme “sırru'lvücud”du. Oysa benim beş bin yıllık şehrimin notaları silinmişti. Belleğini yitiriyor, tarihinden kopartılıyor, terk ediliyordu.Benim şehrime bombalar yağıyordu..."derken Yazar bombalar altında yok olan şehrimiz Halep için ağıt yakıyordu.Aslında biz hep şehirlerimize ağıt yaktık;dün moğollar istila edince Bağdat'a,Endülüs'e,bugün yine bombalanan Hama,Humus'a, Bağdat'a,Saraybosna'ya,Grozni'ye vs. Bu liste uzayıp gider maalesef. Bir gün şehirlerimiz için ağıt değil türkü yakacağımız günlerin özlemi ve duasıyla...
Aklın girdaplarında dolanmak, vicdanı ve diğer insani duyguları saklandıkları yerden çıkmaya zorlamak gibiydi. Bende tevafuk eseri takıldığım cümleler hayatımın izdüşümüne denk geldi, o nedenle ayrı bir yer bıraktı. Ama hayatı soran her insana birkaç cevap bulduracak, en azından daha doğru sorular sorduracak bir kitap fikrimce.
-Neden böyle oldu biliyor musun? dedi.
Ama bu cevap bekleyen bir soru değildi. Konuşacaktı…
-Çünkü fotoğraf çektiler. Dondurdular. Ve çektikleri her bir kareye böbürlenerek baktılar; tanrı ancak bunu arzulardı dediler. tanrı, tanrıları… Oysa hayat; dondurulamazdı. Ama onlar bırak oluşu askıya almayı; varlığını unuttular.
insanın bilmemesine cehalet, bilmediğini bilmemesine gaflet denir. Cehaletin karşıtı bilmek, gafletin karşıtı tanımaktır. İnsanın kendini,özünü tanıyabilmesi adına kelimelerin kuvvetini idrak eden, Abu Abdo ile duymaya hasret kaldığımız cümleleri akıl ve kalbimize nakşeden bir kitap. Yazarın eline sağlık…
Yağmurlu bir havada çayınızı demleyip keyifle , bazen hüzünle,
bazen kederle , derin derin düşünerek okuyabileceğiniz 10 adet öykü barındıran bir kitap …
öykü ama beyin yakan cinsten 🙂
Felsefi dokunuşlarla bezeli cümleler sevenlere ideal bir yol arkadaşı .
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
Aklın girdaplarında dolanmak, vicdanı ve diğer insani duyguları saklandıkları yerden çıkmaya zorlamak gibiydi. Bende tevafuk eseri takıldığım cümleler hayatımın izdüşümüne denk geldi, o nedenle ayrı bir yer bıraktı. Ama hayatı soran her insana birkaç cevap bulduracak, en azından daha doğru sorular sorduracak bir kitap fikrimce.
-Neden böyle oldu biliyor musun? dedi.
Ama bu cevap bekleyen bir soru değildi. Konuşacaktı…
-Çünkü fotoğraf çektiler. Dondurdular. Ve çektikleri her bir kareye böbürlenerek baktılar; tanrı ancak bunu arzulardı dediler. tanrı, tanrıları… Oysa hayat; dondurulamazdı. Ama onlar bırak oluşu askıya almayı; varlığını unuttular.
insanın bilmemesine cehalet, bilmediğini bilmemesine gaflet denir. Cehaletin karşıtı bilmek, gafletin karşıtı tanımaktır. İnsanın kendini,özünü tanıyabilmesi adına kelimelerin kuvvetini idrak eden, Abu Abdo ile duymaya hasret kaldığımız cümleleri akıl ve kalbimize nakşeden bir kitap. Yazarın eline sağlık…
Yağmurlu bir havada çayınızı demleyip keyifle , bazen hüzünle,
bazen kederle , derin derin düşünerek okuyabileceğiniz 10 adet öykü barındıran bir kitap …
öykü ama beyin yakan cinsten 🙂
Felsefi dokunuşlarla bezeli cümleler sevenlere ideal bir yol arkadaşı .