Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri tarafından “Risale-i Nur`un çekirdeği ve fidanlığı” olarak vasıflandırılan Arapça Mesnevî-i Nûrî hakkında ilim ve kalem ehli tarafından pek çok şey söylenmiştir, hiç şüphesiz bundan sonra da söylenecektir. Zira bu benzersiz eserin insanı hayrette bırakan yönleri saymakla bitecek gibi değildir.Böylesine önemli, derinlikli ve ehemmiyetli olan Arapça Mesnevî-i Nûrî`nin ilk tercümesi Müellifin sağlığında kardeşi Abdülmecid Nursî tarafından yapılmış olanıdır. Bu eser, fevkalâde bir dirayetle ve nefis bir Türkçe ile vücuda getirilmiş olmakla birlikte, ne yazık ki, Mesnevî`nin tamamını ihtiva etmemektedir. Ayrıca, tercümede umumiyetle serbest bir tarz ihtiyar edilmiş ve bu da yer yer eserin orijinalinden farklı durumların ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Arapça aslı "el-Mesneviyyü`l-Arabiyyü`n-Nûrî" olan eser, ilk tercümesinde söz konusu olan eksikleri ikmal ederek okuyucuya tam bir Mesnevî tercümesi sunmak gayesiyle Ümit Şimşek tarafından yeniden çevrildi. Arapça, İslâmî ilimler ve Risale-i Nur konusunda uzman bir heyetin müzakeresinden geçerek hazırlanan bu önemli risale okuyanların istifadesini artıracak pek çok hususiyeti üzerinde taşıyor.
Çok yoğun, çok bunaltıcı ama çok verimli bir sorgulamayla telif edilen Mesnevi-i Nuriye, Eski Said’den Yeni Said’e geçişin manidar bir meyvesidir.
Bu eser, Muhakemat veya İşaratü’l İ’caz’da şahidi olduğumuz sağlam muhakemeden vazgeçilmeksizin, tefekkürün boyutlarını enfüsi(iç) alemlere de taşımakta; vicdanı,ruhu,kalbi ve duyguları da konuşturmaktadır.
Kur’an ikliminden gelen tatlı esinti, artık yalnız aklı değil, akılla birlikte kalbi,ruhu ve sair duyguları da kuşatan bir metod ve üslub içinde çalışılmaktadır.
Mesnevi, Risale-i Nur’un fidanlığı hükmünde olan bir risaledir.
Bu tercümeye iki bakis acisi ile yaklasmak istiyorum.Birincisi anlasilma denilen aci. Ümit Simsek’in bu eser tercümesinde anlasilmayi göz önünde tutarak dönemimizin alisilagelmis türkcesine yakin bir dil kullandigini ve °anlasilabilirlilik° denilen kavrami önemseyenler icin iyi bir calisma yaptigini söyleyebilirim.Ikincisi ise mana. Ümit Simsek bu konuda ne yazik ki manadan yemis bir eser tercümesine muvaffak olmus. Mesnevi-i Nuriye gibi bazen bir iki cümleden olusan “I’lem” ler iceren ancak bu her paragraf ile bazen bir kitabin muhteviyatini ders veren tarzda giden bu eseri zamanin anlamasi adina eserin orjinal yazim diline mukayese ile “sig” denebilecek bir dil kullanarak tercüme etmesi büyük bir basarisizliktir denilebilir.Cünkü Mesnevi-i Nuriye gibi arapca bir eserde eserin muhterem müellifinin dilini orjinal haline en yakin ifadeler ile türkceye cevirisini gerceklestirmek haricindeki her yaklasim ne yazik ki mana daralmasina ve belki de mana kaybina sebep olacaktir. Halbuki bu eser ise müellifinin kendi ifadesi ile müsteri arayan degil eserin anlayis seviyesine cikip esere müsteri olacaklari arayan bir yaklasim ile telif edilmistir.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
farklı bir bakış, ama üslub nurların uslubu değil
abdulmecit nursinin çevirdiği kadar okunası değil.
İnsan eliyle yazılmış en iyi eserlerden birinin Türkçe tercümesi…
Ümit Şimşek’ten Allah razı olsun!
Çok yoğun, çok bunaltıcı ama çok verimli bir sorgulamayla telif edilen Mesnevi-i Nuriye, Eski Said’den Yeni Said’e geçişin manidar bir meyvesidir.
Bu eser, Muhakemat veya İşaratü’l İ’caz’da şahidi olduğumuz sağlam muhakemeden vazgeçilmeksizin, tefekkürün boyutlarını enfüsi(iç) alemlere de taşımakta; vicdanı,ruhu,kalbi ve duyguları da konuşturmaktadır.
Kur’an ikliminden gelen tatlı esinti, artık yalnız aklı değil, akılla birlikte kalbi,ruhu ve sair duyguları da kuşatan bir metod ve üslub içinde çalışılmaktadır.
Mesnevi, Risale-i Nur’un fidanlığı hükmünde olan bir risaledir.
Bu tercümeye iki bakis acisi ile yaklasmak istiyorum.Birincisi anlasilma denilen aci. Ümit Simsek’in bu eser tercümesinde anlasilmayi göz önünde tutarak dönemimizin alisilagelmis türkcesine yakin bir dil kullandigini ve °anlasilabilirlilik° denilen kavrami önemseyenler icin iyi bir calisma yaptigini söyleyebilirim.Ikincisi ise mana. Ümit Simsek bu konuda ne yazik ki manadan yemis bir eser tercümesine muvaffak olmus. Mesnevi-i Nuriye gibi bazen bir iki cümleden olusan “I’lem” ler iceren ancak bu her paragraf ile bazen bir kitabin muhteviyatini ders veren tarzda giden bu eseri zamanin anlamasi adina eserin orjinal yazim diline mukayese ile “sig” denebilecek bir dil kullanarak tercüme etmesi büyük bir basarisizliktir denilebilir.Cünkü Mesnevi-i Nuriye gibi arapca bir eserde eserin muhterem müellifinin dilini orjinal haline en yakin ifadeler ile türkceye cevirisini gerceklestirmek haricindeki her yaklasim ne yazik ki mana daralmasina ve belki de mana kaybina sebep olacaktir. Halbuki bu eser ise müellifinin kendi ifadesi ile müsteri arayan degil eserin anlayis seviyesine cikip esere müsteri olacaklari arayan bir yaklasim ile telif edilmistir.