Stefan Zweig Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu (Brief einer Unbekannten) adlı uzun öyküsünü 1920’li yılların ilk yarısında kaleme aldı. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu’nun kadın kahramanını sadece uzun bir mektubun yazarı olarak tanıyoruz. Kadının hayatı boyunca sevmiş olduğu erkek için kaleme aldığı bu mektubun “gönderen”inin adı yoktur. Mektubun başında tek bir hitap vardır: “Sana, beni asla tanımamış olan sana”. Kadın büyük tutkusunu hep bir “bilinmeyen” olarak, yani tek başına yaşamaya razıdır, bu aşk öyküsünde “taraflar” değil, sadece tek bir “taraf” vardır. Böylesine, gerçek anlamda aşk denilebilir mi? Zweig okurunu, bir kez daha, insan psikolojisinde eşine pek rastlanmayan bir yolculuğa davet ediyor. Bu yeni yolculuğun sonunda “mutlak aşk” kavramının şimdiye kadar bilinmeyen kıyılarına varmayı amaçlamış olması da bir ihtimal!
Öncelikle bu öyküyü, Ahmet Cemal’in çevirisi ve ciltli baskıdan okumanın keyfi bambaşka. Ayrıca Ahmet Cemal’in yazarın diğer eserlerine atıf yaparak öyküye dair yorumlarını okumak çok güzeldi.
Kitap Yorumları - (4 Yorum)
Tavsiye üzerine almıştım, anlatımı sade betimlemeler çok iyi, anlatımı sanki romanı yaşıyormuş hissi veriyor.
Öncelikle bu öyküyü, Ahmet Cemal’in çevirisi ve ciltli baskıdan okumanın keyfi bambaşka. Ayrıca Ahmet Cemal’in yazarın diğer eserlerine atıf yaparak öyküye dair yorumlarını okumak çok güzeldi.
kadinlar ahh kadinlar iyiki variz…sevgiye dair ne varsa bizde var
bir kadının duyguları, nasıl bu denli güzel anlatılabilir? tavsiye ederim.