Yaşam ve Yazgı adlı dev epik romanıyla XX. yüzyılın, en büyük yazarlarından biri olarak kabul edilen Vasili Grossman, son eseri olan Her Şey Geçip Gider’de, hikâyeyi Yaşam ve Yazgı’nın kaldığı yerden, Stalin sonrası dönemden başlatıyor. Şaşırtıcı bir dinginlikle, insanı tarihsel ve felsefi bir derinliğin içinde, gösterişten uzak bir şekilde ele alarak belki de en kalıcı romanını yazıyor. Bu üslup bir yandan Çehov’un lirizminin, öbür yandan Tolstoy’un dramatik dünya görüşünün izlerini taşıyor.Her Şey Geçip Gider, Rusya tarihinin en karanlık sayfalarından biri olan zorunlu çalışma kampları döneminin sonrasını anlatıyor. O kamplarda otuz yıl geçirdikten sonra Moskova’ya dönen İvan Grigoryeviç, artık tamamen yabancısı olduğu bir toplumda yerini aramakta, geçmişiyle hesaplaşmaktadır. İvan’ın hikâyesi, vicdanı ile kariyeri arasında bir seçim yapmak zorunda kalan bilimadamı Nikolay, utanç içinde yaşamını sürdürmeye çalışan ihbarcı muhbirler ve son olarak da, sevgilisi Anna Sergevya’nın yaşadığı derin acılarla kesişerek, bu eski mahkûmu tarihin en büyük trajedilerinden birinin simgesi haline getirecektir. Ancak, bu büyük trajediyi Dante’nin Cehennem’ini aratmayacak bir berraklıkla aktaran Grossman’ın asıl büyüklüğü, insana olan inancını asla kaybetmemesinde ve tüm acılara rağmen tarihin özgürlüğe doğru engellenemez ilerleyişini anlatabilmesindedir.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Her devrim kendi çocuklarını yer cümlesini anlatan sonlara doğru da biraz sıkıcı hale gelen bir kitap.
Vasili Grossman’ı ilk Antony Beevor’un Savaşta Bir Yazar kitabındaki günlüklerinden tanımıştım bu kitabıda gayet iyi.
Kitabın ceketi mavi renkli, içi yine alışkın olduğumuz beyaz kapaklardan.
Yazarın bu kitabına başlamadan önce Yaşam ve Yazgı isimli eserini okumanın daha faydalı olacağı kanısına vardım.
Dönemin koşullarını çok iyi yansıtan ve yazınsal anlamda akıcı bir eser.