Belki de içimizde olduğunu düşündüğümüz bu rüzgâr, bir meltemle başlayıp hortuma dönüşmüştü. Farkında değildik biz bazı şeylerin. Adım attığımız yerin savrulup gitmesinin sebebinin bizler olduğunu hiçbir zaman bilemedik. Bilseydik, en azından bir şeyler fısıldayabilirdik. Saçma da olsa söylerdik. Çünkü korkularımızın üzerine bir nokta atıp, pergelle defalarca çevirmiştik çevremizi. Önümüz sağımız solumuz, her yerimiz aşılmaz surlarla çevrilmişti. Yine de o surların arkasındakilere bir şeyler dedik, en azından denedik. “Kan” a “Gül” dedik. Biraz da dikenliydik. Bilmem anlatabiliyor muyum?
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
Beğenerek takip ettiğim bir blogun beğenerek okuyacağını düşündüğüm kitabı bekleyelim bakalım.
Gülüşleri parçalanmış onların. Horatius demiş ya “ Ne gülüyorsun anlattığım senin hikâyendir” diye. Tolga Yazıcı da Parçalanmış Gülüşler ile bir kürek daha atıyor insanlığın yüzüne. Beş Hikaye. İçinde sayısız yıkım. Altı çizilecek söz öbekleri tekrar tekrar okunulası. İnsanı yormayacak üslubunun olması da dikkat çekiyor. Öneriyorum, okuyunuz.