Nal-i Şerif’in Hikmetleri FaziletleriBu Nal-i serifi yaninda tasiyan kötülüklerden beri olur . Dogum yapacak kadin üzerinde bulundursa dogumu ALLAH’in izniyle kolay olur .Evinde ise yanmaktan ve hirsizliktan korunur. Insanlar arasinda hatri sayilir . Suda bogulmaktan emin olur . Hasta ise iyilesir .Geçim darligi çekiyorsa ALLAH ona rizik kapisi açar.Kastallani (rahimehullah) in el mevahibül-Ledünniyye isimli essiz eserinde, bu nal-i serifinresminin ve misalinin bereket ile ilgili tecrübe edilen faydalarini söyle siralanmistir.– Her kim,kendisinden bereketlenmek niyeti ile ,bu nal-i serifin resmini yaninda bulundurursa;1- Azginlarin saldirisindan,2- Düsmanlarin galibiyetinden,3- Azgin seytanlarin serrinden,4- Her kiskanç kisinin nazarindan emin olur.b) Hamile kadin onu sag elinde bulundursa,ALLAH-u Teala’nin yardimi ile dogumu kolay olur.c) Sihir ve büyüler bunu tasiyana tesir etmez.d) Bunu tasimaya devam eden kisi bütün insanlar tarafindan tam bir kabul görür.e) Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) in kabrini ziyaret etmek mutlaka nasib olur.f) Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) i rüyasinda görür.g) Onu tasiyan ordu bozguna ugramaz.i) Bulundugu gemi batmaz.j) Bulundugu ev yanmaz.k) Içinde bulundugu esya çalinmaz.l) Sahibinin hürmetine ne istense ,yapilan dua reddolmaz.m)Sahibi ile hangi darlikta tevessül edilse mutlaka o sikinti kalkar.n) Sahibi ile hangi hastalikta meded istense mutlaka sifa gelir.ANCAK BÜTÜN BU SAYILANLARIN GERÇEKLESMESI KUVVETLI IMAN SARTINA BAGLIDIR. HÜCRE KASİDESİ NEDİR? HAKKINDA BİLGİSULTAN I. ABDÜLHAMİD VE HÜCRE KASİDESİPeygamber sevdalısı bir padişahOsmanlı padişahların yirmi yedincisi olan Sultan I. Abdülhamid, 20 Mart 1725 (Hicrî 1137) yılında dünyaya geldi. Babası Sultan III. Ahmed, annesi ise Şermî Sultan'dır. Küçük yaştan itibaren zamanın ileri gelen âlimlerinden ilim tahsili yaptı. Akıllı, zeki, ileri görüşlü, kültürlü ve gayretli bir şehzade olan Abdülhamid, ağabeyi Sultan üçüncü Mustafa'nın 21 Ocak 1774'de vefatı üzerine, 49 yaşında tahta oturmuştur. I. Abdülhamid, ileri gelen âlimlerden ilim tahsili yapmıştı. 49 yaşında tahta geçinceye kadar (1774) ilimle meşgul olmuştu. Habîbullah Efendimize kaside yazacak kadar Arapçaya vâkıftı. Nakşibendî şeyhlerinden Şemseddin Habîbullah Efendi' ye intisaplı olduğu bilinmektedir. Osmanlı Devleti'nin en sıkıntılı devresinde tahta çıkan I. Abdülhamid, Rusların Kırım halkına yaptığı zulümler nedeniyle oldukça zor zamanlar geçirmiştir. Dönemindeki en önemli olaylardan biri de Kırım'daki Özi ve Hotin kalelerinin Rusların eline geçmesidir. 1784'de, Rusya'nın bu ülkelerde yaptığı mezalimle ilgili raporu dinlerken üzüntüsünden felç geçirmiş ve bu hastalık nedeniyle vefat etmiştir. (7 Nisan 1789) Naâşı, Eminönü Bahçekapı'daki türbesindedir. Sultan I. Abdülhamid, dünyanın neresinde olursa olsun, İslam âleminin ve tebasının rahat ve refahı için çalışan ve bunun için üstün gayretler gösteren birisi olarak bilinir. Kırım halkına Rusların yaptığı zulüm, Hotin ve Özi'nin düşmesi sebebiyle, Sultan Abdülhamid Han Hazretlerinin kaleme aldığı, Hatt-ı Hümâyûn’da dile getirdiği şu sözleri, bunu en güzel bir şekilde göstermektedir: "Özi'nin düştüğü takriri, alimallah beni yeniden kederlendirdi; bu kadar Müslüman erkek, kadın, küçük ve büyüğün kâfir elinde kalması, beni mahzun eyledi. Yâ Rab! Senden niyaz-ı âcizânem, adı geçen kaleyi, düşman elinden kurtarıp tekrar Müslümanların eline geçtiğini bana göstermendir.” (Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, IV, 543) İslam’ı takva ölçüleri ile yaşayan bir Sultan olarak Abdülhamid Han rahmetullahi aleyhi, Peygamber Efendimiz ve Ehl-i Beytini de çok severdi. Bunun için Mekke ve Medine'ye hizmette özel bir itina göstermiştir. Pek çok imar faaliyetlerinde bulunan Sultan, annesi Rabia Sultan adına Beylerbeyi'nde bir cami, muvakkithane (vakit tayininin yapıldığı kurum), hamam ve sıbyan mektebi, Medine-i Münevvere'de medrese, Emirgân'da cami, Eminönün'de büyük bir imaret, çeşme, sebil, medrese, türbe ve bir kütüphane yaptırmıştır. (Ahmed Cevdet, Târîh-i Cevdet, IV, 196-197) "el-Kasîdetu'l-Hucriyye - Hücre Kasidesi” Kaynakların verdiği bilgilerden, I. Sultan Abdülhamid’in edebiyatla da yakından ilgilendiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, H. 1191'de kaleme aldığı Arapça kasideyi Ravza-i Mutahhara'nın, Hz. Fahri kâinat Efendimizin nurlandırdığı odanın (Hücrenin) duvarlarına yazılmasını sağlamıştır. Bundan dolayı bu kaside "el-Kasîdetu'l-Hucriyye” (Hücre Kasidesi) olarak anılmıştır. Uzun süre Mekke ve Medine'de kalmış ve "Mir'âtu'l-Haremeyn” adıyla, Mekke ve Medine'nin o zamanki tarihini konu alan bir eser yazmış olan Eyüp Sabrî'nin verdiği bilgilere göre bu kaside, Hücre-i Saadet'in kıble duvarına sağ taraftan başlayarak nakşedilmiştir. (Eyüp Sabri Paşa, Mir'ât-ı Medine, c. I. s. 585) Aynı kasidenin bir yazma nüshası da Süleymaniye Kütüphanesi, Hacı Mahmud No: 3989'da bulunmaktadır. "Efendim! Ey Allah'ın Elçisi! Tutuver elimden” diyerek başlayan bu kaside, çevirisinde de görüleceği üzere Hz. Peygamber'e olan aşkı, O'na olan sevgi ve özlemi içermektedir. Sultan bu şiiri yazdığı sırada 55 yaşındaydı ve tahta oturalı altı yıl olmuştu. İşte bu sırada, ona büyük bir şeref nasip oldu. Sultan her halde manevi bir teyid almış olmalı ki şiiri, hücre-i saadetin cephelerine yazıldı. Kıble tarafından başlamak üzere, bütün yönlerini celî hat yazısıyla onun şiiri süsledi. Sultan Abdulhamid Han’ın Efendimiz aleyhissalatu vesselama olan aşkını ortaya koyan bu ifadeleri, yaklaşık iki asır, binlerce âşığın duygularına tercüman oldu. İki Cihan Güneşi’ni ziyaret edenlerden bu şiire gözü ilişenler, muhabbet burçlarında dolaştılar... Arap aruz ölçülerinden Basît Bahri ile inşad edilen kasidenin, edebi bakımdan insicamlı, akıcı ve kolay anlaşılır olması, Sultan I. Abdülhamid'in, ne kadar güçlü ve aruz ölçülerine uygun bir şekilde Arapça şiir söyleyecek kadar yetenekli olduğunu göstermektedir. Şiirin içeriği kadar bu yönü de önem arz etmektedir. Bu kaside Mescid-i Nebevî'nin duvarlarında hala mevcuttur. Ancak, yaptığımız araştırma sonucu edindiğimiz bilgilere göre, kasidenin bazı kısımları levhaların arkasında kaldığından görülmemekte, bazı yerleri de sıvama, kırılma vs. değişik şekillerde tahribata uğramıştır. Bu da bize, gerek nazmedeni ve gerekse içeriği bakımından bir şaheser olan bu kasidenin zaman içerisinde tamamen yok olacağı endişesini uyandırmaktadır. (el-Kasîdetu'l-Hucriyye - Hücre Kasidesi) Efendim! Tut elimden yâ Resûlellâh!Senden başka yok kimsem, meyletmem başkasına Bütün kâinâtta hidâyet nûru sensinEy güvenilenlerin en hayırlısı, cömertliğin sırrısın Gerçek şu ki, bütün varlıkların imdadı sensinAllah için insanların yol gösterici ve (yanlışlara) set çekicisin Ey hamd makâmında (makâm-ı mahmûdda) bulunmaya lâyık olan,Tek, eşsiz, doğrulmamış ve doğmamış olanın huzurunda Ey iki parmağından fışkırarak nehirler akanBöylece orduya yardım ederek susuzluğunu gideren Beni korkuya düşüren bir zarara uğradığımda"Ey Efendiler Efendisi, ey dayanağım!” diye seslenirim sana Hatalarımdan dolayı benim için şefaatçi ol Rahmân’aHayal bile edemeyeceğim bir şekilde ihsanda bulun bana Dâimâ ve ebediyyen memnûniyet nazarıyla bakHer zaman kusurlarımı gizle, lütufta bulunarak Beni de içine alan o bağışlayıcılığınla şefkat eyleÇünkü benim bir efendim yok senden başka Öyle bir seçilmiş zâta tevessül ediyorum kiO Vâhid ve Ehâd’in sırrı, semâlara yükselenlerin en üstünü O Güzel’in yaratıcısı, güzelliğin rabbi olan Allah Teâlâ’dırO Güzel gibi bir güzel bulamadım varlıklar içinde O’dur mahlûkâtın en hayırlısı, peygamberlerin zirvesiHalk içindeki en değerli hazîne ve onları doğru yola ileten Onunla (Rabbime) sığınıyorum, umulur ki Allah beni bağışlarİşte budur benim düşüncem ve inancım Onu medhetmeye şevkim hiç bitmeyecek ömrüm sürdükçeO’nun muhabbetidir benim dayanağım Arşın Rabbi katında En güzel salât ona olsun ve bu ebediyyen devam etsinSelâm ile birlikte, hem de sınırsız ve sayısızca Selam olsun Şeref sahibi Âline ve ashabına daKi onlar müsâmaha denizi, cömertlik ve yardım ehlidirler
Kitap Yorumları - (0 Yorum)