XVIII. yüzyılın başlarında Lamarck ve ikinci yarısında Darwin, canlıların kökeni ve evrimi konusunda görüşler ileri sürdüklerinde, neredeyse herkes bu görüşlerin insanlık düşünce ve bilim tarihinde ilk defa söylendiklerine inanmıştı. Oysa öne sürülen teoriler ne ‘yeni’ şeylerdi ne de politika ve felsefeden büsbütün bağımsız saf bilimsel düşüncelerdi. XVIII. yüzyılın Avrupası böyle görüşlere muhtaçtı; ilerleme inancını pekiştiren evrim teorileri, bu sosyal ve politik atmosferde gelişme imkanı buldu. Ancak bu teorilerden hareket edenler çok farklı ve aykırı sonuçlara varmak istiyorlardı; bu sebeple, evrim teorisini alabildiğine kullanma yolunu tuttular.Bu kitap, konunun tarihsel ve politik yanına işaret ettikten sonra, benzer düşünce ve teorilerin, İslam bilginleri tarafından ve daha kapsamlı boyutlarda ele alındığını gösteriyor. Hemen her konuya ilgi duyan müslüman bilginlerin, canlıların kökeni ve evrimi konusuna da ilgi duymaları kaçınılmazdı. Nitekim Mehmet Bayrakdar’ın bu çalışmasından, Nazzâm, Câhız, Ihvânu’s-Safâ, İbn Miskeveyh, Bîrûnî, İbnu’l-Heysem, İbn Tufeyl, Hâzinî, İbn Haldûn, Kazvînî ve Kınalızâde Ali Efendi gibi müslüman bilginlerin bu konuyu enine boyuna araştırdıklarını öğreniyoruz.
İslam kültürü ile yetişenlerin “evrim” kelimesine aşırı hassasiyeti vardır. Benim de öyleydi. İnsan bir kültür havuzu/okyanusu içine doğuyor tabii olarak ve etkileniyor söylenen her sözden. Söylenen her şeyi doğru sanıyor eğer “acaba” dememişse. Özellikle konu dinse sanıyor ki konuşan her kişi hakikati dile getiriyor. Halbuki öyle değil. Çoğu zaman dile getirilen hakikatten ziyade algılanan oluyor. Dini algılayışımız evrime karşı önyargımızla birleşince teorinin pek de bir şansı kalmıyor. Bir de insan tarihten habersiz olunca…
Evrim’i “bilimsellik” kılıfı içerisinde yeni bir inanç sistemi olarak yaymaya çalışan yaklaşım, sadece Hristiyanlığı referans alarak “dinin evrimi reddettiği” tezine sıkı sıkıya sarılır ve evrimin bilimselliği ile dinin tabularını çürütmeye çalışır. Bu denklemi bozan ise Kur’an’dır. Nitekim Kur’an, Hristiyanların körü körüne reddettiği evrimi de, evrimcilerin yaratılışı reddetme temeline dayalı rastsal evrim görüşüne alternatif getirir. Hem makul, hem de Allah inancına uygun olan bu yaklaşım, İslam düşünürleri tarafından Lamark ve Darvin’den yüzyıllar çok önce konuyu enine boyuna tartışmış ve kitaplaştırmışlar. Ezber bozan, ilmi disipline uygun ve ufuk açıcı bir kitap.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Evrimle islamın çelişmediğini akademik açıdan aktaran güzel bir çalışma.
oldukça ilginç bir kitap ön kabüllerinizi değiştiriyor.
İslam kültürü ile yetişenlerin “evrim” kelimesine aşırı hassasiyeti vardır. Benim de öyleydi. İnsan bir kültür havuzu/okyanusu içine doğuyor tabii olarak ve etkileniyor söylenen her sözden. Söylenen her şeyi doğru sanıyor eğer “acaba” dememişse. Özellikle konu dinse sanıyor ki konuşan her kişi hakikati dile getiriyor. Halbuki öyle değil. Çoğu zaman dile getirilen hakikatten ziyade algılanan oluyor. Dini algılayışımız evrime karşı önyargımızla birleşince teorinin pek de bir şansı kalmıyor. Bir de insan tarihten habersiz olunca…
Açıkçası kitap beni beklediğim kadar tatmin etmedi. Yine de konuya ilgi duyanlara tavsiye ederim.
Evrim’i “bilimsellik” kılıfı içerisinde yeni bir inanç sistemi olarak yaymaya çalışan yaklaşım, sadece Hristiyanlığı referans alarak “dinin evrimi reddettiği” tezine sıkı sıkıya sarılır ve evrimin bilimselliği ile dinin tabularını çürütmeye çalışır. Bu denklemi bozan ise Kur’an’dır. Nitekim Kur’an, Hristiyanların körü körüne reddettiği evrimi de, evrimcilerin yaratılışı reddetme temeline dayalı rastsal evrim görüşüne alternatif getirir. Hem makul, hem de Allah inancına uygun olan bu yaklaşım, İslam düşünürleri tarafından Lamark ve Darvin’den yüzyıllar çok önce konuyu enine boyuna tartışmış ve kitaplaştırmışlar. Ezber bozan, ilmi disipline uygun ve ufuk açıcı bir kitap.