Almanya'da yaşayan ve dünyaca ünlü dedektif kedi karakteri Francis'in yaratıcısı Akif Pirinççi'nin kendi aşk romanı!.. Bugün kitapları 37 ülkede birden yayınlanan ve milyonlar satan, kariyerinin başlangıcındaki bir dünya yazarının yaşamından gerçek bir kesit..."...Ve, sizlere şu kız oğlan kız, soytarı, tuhaf, ukala, hırçın, kendine hiç güveni olmayan, utangaç, zeki, toplumdışı kalmış ve bozulmuş, başka ülkelerden kalkıp da buralara, Batılı kızlara aşkın ne olduğunu öğretmek için gelmiş ve adı da Akif olan genci anlatayım biraz. Bırakın da anlatayım! Acıyı ve ölümü anlatayım sizlere! Aşkı ve acı çekmeyi anlatayım! Yalnızlığı anlatayım, çürüyüp gitmeyi anlatayım, insanın bir yaratığa dönüşmesini anlatayım, hiç kimse ve hiçbir şey olmamayı, var olmayı ve yok oluşu anlatayım!..."
Ünlü yazar A.Pirinçci gençliğini kendi deyişiyle hayatının en sefil dönemini anlatıyor. Öz eleştirisi üst seviyede olan espiri yüklü muhteşem bir anlatım. Kişiler ve toplumlar hakkında söylenen çok çarpıcı tespitlerle süslenmiş bir aşk romanı olan “sonu hep gözyaşı” elle tutulur bir kitap okumak isteyenlere önerilir.
20’li yaşlardaki Akif Pirinççi’yi konu alan ‘Sonu Hep Gözyaşı’, yazarın ilk romanı. Bir aşk hikâyesinin içinde yalnızlığa tanıklık eden ve orada işsiz, güçsüz dolaşan genç bir delikanlı olan Akif Pirinççi’yi anlatıyor. 70’li yıllarda Almanya’da bir Türk olarak yaşama cesareti gösteren ve yazar olmak isteyen genç bir insanın büyük bir dünya yazarı haline dönüşmek için yaptıklarına değinen kitap, kendisini samimiyetle ele alması bakımından oldukça ilginç olarak değerlendiriliyor.
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
Ünlü yazar A.Pirinçci gençliğini kendi deyişiyle hayatının en sefil dönemini anlatıyor. Öz eleştirisi üst seviyede olan espiri yüklü muhteşem bir anlatım. Kişiler ve toplumlar hakkında söylenen çok çarpıcı tespitlerle süslenmiş bir aşk romanı olan “sonu hep gözyaşı” elle tutulur bir kitap okumak isteyenlere önerilir.
20’li yaşlardaki Akif Pirinççi’yi konu alan ‘Sonu Hep Gözyaşı’, yazarın ilk romanı. Bir aşk hikâyesinin içinde yalnızlığa tanıklık eden ve orada işsiz, güçsüz dolaşan genç bir delikanlı olan Akif Pirinççi’yi anlatıyor. 70’li yıllarda Almanya’da bir Türk olarak yaşama cesareti gösteren ve yazar olmak isteyen genç bir insanın büyük bir dünya yazarı haline dönüşmek için yaptıklarına değinen kitap, kendisini samimiyetle ele alması bakımından oldukça ilginç olarak değerlendiriliyor.