İhanete uğramış dengbejler, kendini yakan İbrahimler, Havva’nın verdiği elmayı kibarca geri çeviren Ademler, at hırsızları, sabah ezanları, gelmeyen babalar, masumiyeti bir hançer gibi kullanan genç kızlar... Kürşat Çelik okurunu tepetaklak olmuş bir dünyada kelimelerin, olayların, karakterlerin, gerçekte de gündelik hayatımızı ören o derin gerilimlerin dövüştüğü bir boks ringine çağırıyor. Üstelik yumruklaşacağımız kişi bir başkası değil, karşımızdaki yine biziz! Kendimizden kaçıyoruz, korkuyla hangi köşeyi dönsek bizi orada yine kendimiz karşılıyor! Kendimizi arıyoruz, nefes nefese kendimizin peşinden koşuyoruz, tam ensesinden yakalayacakken daracık bir ara sokağa sapıp bizi atlatıveriyor! Hasılı; gerçek yahut kurmaca, Çelik’e göre “gölgesi kendisinden büyük” karakterler olarak o kara hikâyeyi -bizzat içinde yaşayarak- hiç durmaksızın yazıyor, bozuyor, sonra baştan yazıyoruz...
Alalı çok oldu ama henüz okumaya fırsatım olmadı.
Fakat zevkine itimat ettiğim bir arkadaşım tavsiye etmişti. Türk öykücülüğünde yeni soluklardan birisi diye. Beklentim büyük benim de, bakalım..
Yazarın farklı bir bakışı ve anlatım tarzı olduğu için yeni bir ses olarak dinlenebilir. Bununla beraber ihanet ve güven yıkımı temasının yoğunluğu bir miktar can sıkıcı.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Alalı çok oldu ama henüz okumaya fırsatım olmadı.
Fakat zevkine itimat ettiğim bir arkadaşım tavsiye etmişti. Türk öykücülüğünde yeni soluklardan birisi diye. Beklentim büyük benim de, bakalım..
Güzel bir dil kullanılarak yazılmış öyküler.
Yazarın farklı bir bakışı ve anlatım tarzı olduğu için yeni bir ses olarak dinlenebilir. Bununla beraber ihanet ve güven yıkımı temasının yoğunluğu bir miktar can sıkıcı.
Bir ilk kitap olmasına rağmen yer yer şiirsel diliyle iyi bir kitap, çok beğendim.
Bu böyledir. Babası ölünce insan, çığlık olur.