İslam düşüncesi, tasavvuf, felsefe ve kalem ekolleri diye anılan üçlü bir yapı üzerinde oturmaktadır. Bu akımlar araındaki ilişkiler, bazen çeşitli sosyal ve siyasal nedenlerin de katkısıyla olumsuz görünümler kazanmış olsa bile, özellikle entelektüel düzeyde konular ve yöntemler arasında büyük ilişkiler ve yakınlıklar kendini gösterir. Bu anlamda her üç ekolün birbirleri için gerek yöntem ve gerekse malzeme sunmada ön açıcı ve besleyici bir işleve sahip olduğunu gözlemlemek mümkündür.
Alimlerin, gunumuz iletisim olanaklari olmadan birbirleri ile nasil iletisim kurduklarini, zarif, samimi ve ilim dolu satirlari bulacaginiz cok degerli bir eser.
Allahım bu nasıl bir imandır bu nasıl bir yürektir ki bütün bunların üstesinden gelebilmektedir…Adaletin bu kadar aciz kaldığı bir dünya düzeninde bundan daha güzel bir yol rehberi olabilir mi? Ve en önemlisi de şu ki;Rehberin rehberi nedir…
İslam düşüncesi, tasavvuf, felsefe ve kelam ekolleri diye anılan üçlü bir yapı üzerinde oturmaktadır. Bu akımlar arasındaki ilişkiler, bazen çeşitli sosyal ve siyasal nedenlerin de katkısıyla olumsuz görünümler kazanmış olsa bile, özellikle entelektüel düzeyde konular ve yöntemler arasında büyük ilişkiler ve yakınlıklar kendini gösterir. Bu anlamda her üç ekolün birbirleri için gerek yöntem ve gerekse malzeme sunmada ön açıcı ve besleyici bir işleve sahip olduğunu gözlemlemek mümkündür. Bu ekollerin ilişkilerinin nefis örnekleri, mensupları arasındaki diyaloglarda kendini gösterir. Bu bağlamda entelektüel tasavvufun en yetkin simalarından birisi olan Sadreddin Konevî ile İbn Sina’nın başını çektiği İslam felsefe geleneğinin İşrakî tarzının temsilcisi Tûsî arasındaki mektuplaşmalardan oluşan bu eser, tasavvuf ve felsefe arasındaki ilişkileri ve özellikle bir sufinin felsefeyi nasıl tasavvur ettiğini, bilim ve düşünce ahlakının kusursuz örneğini teşkil eden bir üslupla ele almaktadır
13. yüzyılın şartlarındaki iletişim ortamı düşünülürse olağanüstü bir yazışmayı yansıtan bir eser. Sadreddin Konevi ile Nasrüddin Tusi arasında gidip gelen saygı ve muhabbet dolu satırlar, içeriğinin ötesinde bir anlam ifade ediyor.Sadreddin Konevi’nin Tusi’ye sorduğu tasavvufi incelikler ile ilgili sorulara Tusi’nin gönderdiği cevablar tatminkar değil. Sadreddin Konevi’nin sorduğu sorulara bakıldığında o yüzyıl İslam uleması arasında ruh-beden ilişkisi, ruhun bedenden bağımsız olarak manevi bir yükselişe ulaşıp ulaşamayacağı, ölüm esnasında ortaya çıkan durum gibi bugün de son söz söylenmemiş konulara değinildiği görülüyor. Benim için kitabın en ilginç yönü bu oldu.
Kitap Yorumları - (4 Yorum)
Alimlerin, gunumuz iletisim olanaklari olmadan birbirleri ile nasil iletisim kurduklarini, zarif, samimi ve ilim dolu satirlari bulacaginiz cok degerli bir eser.
Allahım bu nasıl bir imandır bu nasıl bir yürektir ki bütün bunların üstesinden gelebilmektedir…Adaletin bu kadar aciz kaldığı bir dünya düzeninde bundan daha güzel bir yol rehberi olabilir mi? Ve en önemlisi de şu ki;Rehberin rehberi nedir…
İslam düşüncesi, tasavvuf, felsefe ve kelam ekolleri diye anılan üçlü bir yapı üzerinde oturmaktadır. Bu akımlar arasındaki ilişkiler, bazen çeşitli sosyal ve siyasal nedenlerin de katkısıyla olumsuz görünümler kazanmış olsa bile, özellikle entelektüel düzeyde konular ve yöntemler arasında büyük ilişkiler ve yakınlıklar kendini gösterir. Bu anlamda her üç ekolün birbirleri için gerek yöntem ve gerekse malzeme sunmada ön açıcı ve besleyici bir işleve sahip olduğunu gözlemlemek mümkündür. Bu ekollerin ilişkilerinin nefis örnekleri, mensupları arasındaki diyaloglarda kendini gösterir. Bu bağlamda entelektüel tasavvufun en yetkin simalarından birisi olan Sadreddin Konevî ile İbn Sina’nın başını çektiği İslam felsefe geleneğinin İşrakî tarzının temsilcisi Tûsî arasındaki mektuplaşmalardan oluşan bu eser, tasavvuf ve felsefe arasındaki ilişkileri ve özellikle bir sufinin felsefeyi nasıl tasavvur ettiğini, bilim ve düşünce ahlakının kusursuz örneğini teşkil eden bir üslupla ele almaktadır
13. yüzyılın şartlarındaki iletişim ortamı düşünülürse olağanüstü bir yazışmayı yansıtan bir eser. Sadreddin Konevi ile Nasrüddin Tusi arasında gidip gelen saygı ve muhabbet dolu satırlar, içeriğinin ötesinde bir anlam ifade ediyor.Sadreddin Konevi’nin Tusi’ye sorduğu tasavvufi incelikler ile ilgili sorulara Tusi’nin gönderdiği cevablar tatminkar değil. Sadreddin Konevi’nin sorduğu sorulara bakıldığında o yüzyıl İslam uleması arasında ruh-beden ilişkisi, ruhun bedenden bağımsız olarak manevi bir yükselişe ulaşıp ulaşamayacağı, ölüm esnasında ortaya çıkan durum gibi bugün de son söz söylenmemiş konulara değinildiği görülüyor. Benim için kitabın en ilginç yönü bu oldu.