Douve’un Hareketi ve Hareketsizliğine Dair Eşiğin Yanılmasında
çevirmen: Ahmet Soysal
Yayın Tarihi: 05.06.2003
ISBN: 9789757019237
Dil: TÜRKÇE
Sayfa Sayısı: 167
Cilt Tipi: Karton Kapak
Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
Boyut: 13.5 x 19.5 cm
Tanıtım Bülteni
Fransız şiirinin iki önemil yapıtını birden sunuyoruz:Douve'un Hareketi ve Hareketsizliğine Dair ile Eşiğin Yanılsamasında.İkinci Dünya Savaşı sonrası Fransız şiirinin önde gelen isimlerinden Yves Bonnefoy, büyük Fransız gelen isimlerinden Yves Bonnefoy, büyük Fransız geleneğini sürdüren ve yenileyen bir ses olmuştur. 1953'de yayımlanan Douve'un Hareketi ve Hareketsizliğine Dair, Bonnefoy'nın ilk şiir kitabıdır.Yedi uzun şiirden oluşan Eşiğin Yanılsamasında ise olgunluk döneminin başyapıtıdır. Bu kitabında ilk şiirlerindeki şiddet durulmuş, düşünsel yaklaşım daha öne çıkarak imge kurgusu büyük bir yetkinliği varmıştır.
onu ilk kez ismet özelin mısraında duymuştum: “değil mi ki yves bonnefoy’dan semender’i / albatros’u baudelaire’den öğrendim…) diye devam ediyordu. başka başka kitaplarda da onun 1945 sonrası fransız ve hatta avrupa şiirinin en önemli ismi olduğu söylenir. fransız olduğundan mı, baudelaire ile fazla kıyaslanmak gibi bir derdi olduğundan mıdır bilmem bana çok yapmacık geldi. ölümü böyle soğukkanlı anlatmak biz türkler için hiç mümkün değil. ölümü düşünsel ve imgesel olarak anlamaktansa; bir kaant kapanışı, bir dönemin sonu ve başka bir dünyanın başlangıcı olarak görürüz. bunun dışında ölüm anına odaklanmak ya batı edebiyatında gibi onu hakiki kavrayış zemininden koparır ya da necip fazılda olduğu gibi cinnet kaynağı olarak görülür çok zaman. zaten necip fazıl da bu konuda az fransız değildir.ölümü kavramak diye bir şey yoktur, ifadesi bile saçma. sadece ölürsün, o kadar.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
onu ilk kez ismet özelin mısraında duymuştum: “değil mi ki yves bonnefoy’dan semender’i / albatros’u baudelaire’den öğrendim…) diye devam ediyordu. başka başka kitaplarda da onun 1945 sonrası fransız ve hatta avrupa şiirinin en önemli ismi olduğu söylenir. fransız olduğundan mı, baudelaire ile fazla kıyaslanmak gibi bir derdi olduğundan mıdır bilmem bana çok yapmacık geldi. ölümü böyle soğukkanlı anlatmak biz türkler için hiç mümkün değil. ölümü düşünsel ve imgesel olarak anlamaktansa; bir kaant kapanışı, bir dönemin sonu ve başka bir dünyanın başlangıcı olarak görürüz. bunun dışında ölüm anına odaklanmak ya batı edebiyatında gibi onu hakiki kavrayış zemininden koparır ya da necip fazılda olduğu gibi cinnet kaynağı olarak görülür çok zaman. zaten necip fazıl da bu konuda az fransız değildir.ölümü kavramak diye bir şey yoktur, ifadesi bile saçma. sadece ölürsün, o kadar.