Telif Bildirimi ve Kitap Kaldırma İstekleri İçin
13. Savaşçı

Kategori: Edebiyat Yazar: Michael Crichton Yayınevi: Inkılap Kitabevi

13. Savaşçı

  • çevirmen: Yeşim Özkan
  • Yayın Tarihi: 10.05.2000
  • ISBN: 9789751015785
  • Dil: TÜRKÇE
  • Sayfa Sayısı: 200
  • Cilt Tipi: Karton Kapak
  • Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
  • Boyut: 13.5 x 19.5 cm
Tanıtım Bülteni
Michael Crichton, "13.Savaşçı'da bizi yüzlerce yıl öncesine götürüyor...Yıl MS.922'dir ve Bağdat halifesinin saray erkanından olması dışında bugün elimizde yaşamına ilişkin başka bilgi bulunmayan Ahmed İbn-i Fadlan, Saka Kralı'na elçi olarak gönderilir.Son derece gelişmiş "Barış Şehri'nden yola çıkan Fadlan, Hazar Denizi'ni geçerek Volga vadisine doğru giderken birçok "Barbar Topluluk" görür.Bu İnsanlar için yaşamak demek, yalnızca yemek, içmek, savaşmak ve sekstir. Saka Krallığı'na varmadan önce güçlü Viking Şefi Buliwyf ile karşılaşması yaşamının dönüm noktası olur: Çünkü, "13.Savaşçı"dır artık. Ve Buliwfy ile İskandinavya'ya gidip "sis canavarları"na karşı kanlı bir mücadeleleye girişmekten başka çaresi yoktur. Gerçek bir el yazmasından yola çıkılarak kaleme alınan bu romanda hem tarih, hem de korku ve gerilimi birlikte soluyorsunuz. Bu romandan uyarlanan ve ülkemizde de gösterilen "13.SAVAŞÇI" filminde Ahmed İbn-i Fadlan rolünü Antonio Banderas oynuyordu. Filmde Ahmed İbn-i Fadlan ile Viking Şefi Buliwfy'in "sis canavarları"na karşı verdikleri kanlı savaş, gerilim ve korkuyu bir sinema şölenine dönüştürüyordu.
Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
13. Savaşçı PDF 8.30 MB İndir
13. Savaşçı EPUB 9.28 MB İndir
13. Savaşçı MOBI 7.32 MB İndir
13. Savaşçı ODF 7.81 MB İndir
13. Savaşçı DJVU 9.77 MB İndir
13. Savaşçı RAR 6.35 MB İndir
13. Savaşçı ZIP 5.86 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

Satıcı Kitap Adı Bağlantı
BKM Kitap Sessizlik Artık Sensizlik Satın Al
Kitapyurdu Yüreğin Yorgunluk Görmesin Satın Al

Benzer Kitaplar




Kitap Yorumları - (5 Yorum)


Ahmet İbn-i Fadlan adlı bir Arap kardeşimizin 922’de başından geçenler. Öncelikle şunu belirteyim, ne İbn-i Fadlan, ne de kendisinin el yazması kurgusal.Her şeyin kurgu olduğunu söyleyenlere denk geldim. Öyle bir şey yok. Perec mi lan bu, Crichton.
Michael Crichton, kendisi Jurassic Park’ın da yazarı, bir ön metinle mevzuyu açıklıyor önce. Yazmanın kökenini, nüshaların başına gelenleri anlatıyor mesela, sonra Viking kardeşlere geçiyor. Bu yazma, İskandinav toplulukları hakkında bilgi veren bir erken dönem kaynağı olduğu için çok önemseniyor. Görece gölgede kalmış Viking yaşamı hakkında birçok ayrıntıya bu yazma sayesinde ulaşılmış. Vikingler hakkında bazı araştırmacıların görüşlerine de yer veriliyor. Biri diyor ki bu aslında barbar diye nitelenen adamların kendi kültürleri vardı, lakin medeniyet kurmak için gereken hümanizmden mahrumdular. Arkalarında pek eser de bırakmadılar falan. Crichton’a göre bu görüşlerin geçerliliği tartışılır hale gelmiş, çünkü karbonla yaş belirleme olayıyla birlikte Doğu’nun gelişmiş medeniyetinin yayılmasından önce kuzeydeki topraklarda maden işlemeciliği çok ileri bir seviyedeymiş. Eh, uzaylıların yapmadığında hemfikirsek Stonehenge de var. Böyleyken böyle.
Son olarak Ahmet kardeşimiz. 900’lü yılların Bağdat’ında, zenginlik ve refah içinde yaşayan, muhtemelen eğitimli bir insan. Şair olduğunu söylüyorlar. Halifeye yakın olmasına rağmen aralarında pek sevgi falan yok. Neyse, son derece objektif, tarafsız ve gerçekçi bir dayı İbn-i Fadlan. Ahmet diyeceğim bundan sonra.
Açıklamalar bu kadar. Romanın yazılış aşamasından bahsetmeyeceğim, yine de bazı eksik bölümleri Crichton’ın tamamladığını söyleyeyim. Neresi tamamlanmış, onu bilmiyorum.
Ahmet, halifenin emriyle bir tüccara mektup götürmek için adamın evine gidiyor, bakıyor ki adam yok. Adamın eşi orada. Gençten bir kadın. Sevişiyor bunlar, tüccar da sonradan bir şeylerden şüphelenince Ahmet’i halifeye şikayet ediyor. O sırada Saka elçisi saraydaymış. Halife, Ahmet’i elçi olarak Saka diyarına gönderiyor. Aylarca sürecek bir yolculuk. Sürgün diyelim buna, ağır bir ceza.
Bu noktadan sonra kitabın kırılma noktası kuzeye doğru giderken Vikinglerle karşılaşmak olacak, karşılaşmadan önce yolculuk faslı var. O coğrafyada Türkler de bulunduğu için Tekin el-Türki, Bars el-Saglabi gibi isimlere rastlıyoruz. Hazar Türkleri var daha çok. Türkler önemli olaylarda pek gözükmüyorlar, Crichton arada kurguya dahil olarak uzunca zaman dilimlerini özetleyerek geçiyor. Yine de Oğuz Türkleri mesela, Ahmet’in ilgisini çektiği için biraz detaylandırılmış.
“Hiçbir Müslüman kendisini ağırlamayı kabul edecek ve yanında kalabileceği bir Oğuz olmadan Türk topraklarına giremez. Tabii kabul edilmek için ev sahibine kendi ülkesinden kıyafetler, takılar, karısına da biber, darı, kuru üzüm ve fındık getirmek zorundadır. Misafir kabul edildiğinde ev sahibi onun için bir çadır kurar ve ona kesmesi için bir de koyun verir. Oğuzlar asla koyun kesmezler, bunun yerine hayvan ölene kadar kafasına vururlar.” (s. 33)
Oha. Bunun dışında aile, eşcinsellik gibi konularda söylenenler de ilginç. Balballar ve sahipleriyle birlikte gömülen atlar anlatılmış.
Ahmet, gideceği yere ulaşmasına bir adım kalmışken Vikinglerle karşılaşıyor. Buliwfy önderliğindeki dana adamlar. Bu adamlarla takılıyor bir süre Ahmet. Neyse, tayfaya bir haberci geliyor, kuzeydeki bir krallıktan zannediyorum, ya da krallık gibi bir şey. Haberciyi gönderen, Buliwfy’nin tanıdığı bir yaşlı kral. Yardım istiyor. Buliwfy de yardım için harekete geçiyor, Ahmet’i de yanına alarak. Ahmet yoluna gitmek istiyor ama bırakmıyorlar, çünkü Ahmet 13. Savaşçı. Yani gruba lazım bir adam, uğursuzluğu engellemek için. Böylece ikinci bölüme geçiyoruz, Viking diyarına doğru yelkenler fora.
Asıl eğlenceli bölüm burası, o yüzden kısa keseceğim. Kralın yardıma çağırış sebebi, sisin geri dönmesi. Sisten ölümüne korkuyorlar, çünkü sisle birlikte gelenler o kadar korkunç varlıklar ki adlarını söylemek bile yasaklanmış, kötü şans getireceğine inanıldığı için. Bu sis olayı, uzun zamanlardan sonra tekrar ortaya çıkan yaratıklar falan tanıdık geldi mi? Benim aklıma Game of Thrones geldi direkt. Benzerlikler çok. Neyse, olayın gittiği yeri anlatmayayım da keyfi kaçmasın, heh heh.
Savaşıyorlar, birileri ölüyor, ölenlerin cenazesinde üzülen yok. Vikingler değişik adamlar. Bir insan için en aşağılık ölümün yatakta gelen ölüm olduğunu düşünüyorlar, o zaman üzülüyorlar işte. Bunların Valhalla, Valkyrie hadiseleri falan var ya, o sebepten. En kutlu ölüm de savaşta gelen. Ondan sonra, deli gibi içiyorlar. Öyle böyle değil. İçerken kavgalar çıkıyor, dişler kırılıyor, umursadıkları yok. Kolayca adam öldürebiliyorlar, göz kırpmadan. Ahmet’e tek tanrıya inanmanın nasıl yeterli geldiğini falan soruyorlar, adamlarda tanrı çok.
Böyle. Güzel bence.


Yaklaşık 1000 yıl kadar önce, doğru dürüst yağmur bile görmemiş bir arab şahsiyetin, buz gibi İskandinav ülkelerine yaptığı sıra dışı seyahati anlatan çok ilgi çekici bir roman. 1000 yıl önce yaşayanların bize çok acayip gelen adet ve geleneklerinden bilgiler veriyor. Bunlar gerçekten olmuş mu diye tereddüt ettiğim, şaşırtıcı bir roman.


Beyazperdeye aktarılan romanlar içinde en güzelllerinden biri olan 13.savaşçıda; aşkı ve cesareti içinde barındıran bir savaşçının hayatını harika bir biçimde yansıtıyor. Oldukça akıcı bir kitaptı.


Circhton’dan yine mükemmel denilebilecek bir başyapıt. ama bu sefer Crichton’ın yazdığı bir roman değil sadece geçmişten günümüze gelen bir destanı.yani gerçek bir olayı roman tadında kaleme almıştır.hatta Crichton bu yolcukluk ile üniversite yıllarında ilgilenmeye başlamıştır.13.Savaşçı diğer Crichton romanlarının aksine tekno gerilim tarzında değil.çok eski zamanlarda hatta mistik çağlardada geçen Ahmetİbn-iFadlan’ın destansı yolculuğunu anlatır. mistik diyorum çünkü o zamanlarki insanların neyin ne olduğunu bilmediklerinden kendilerince yürüttüğü fikirlere dayanarak söylüyorum.Kitabın başrolünde Antonio Banderas’ın oynadığı güzel bir sinema filminede uyarlanmıştır.bu destansı yolculuğu Michael Crichton’ın sihirli kaleminden ve yorumlarıyla okumaktan büyük zevk alacağınızı düşünüyorum.


Michael Crichton, çok farklı konularda (dinozorlar, eski çağ tarihi, orta çağ tarihi, küresel ısınma, uçak üretimi, bilişim endüstrisi, erotizm vb.) yazan, her romanı yüksek bir sürükleyicilik ve kaliteyi garanti eden, gerçekten ender rastlanabilecek önemli best seller yazarlarından birisi (dikkat, önemli edebiyatçı demiyorum).Crichton ı Crichton yapan, yani onu benzer konularda roman yazan diğer romancılardan ayıran fark şudur : o bir konuda yazmadan önce aylarca, bazen yıllarca o konuda araştırma ve inceleme yapar, okur, önde gelen bilim adamları, tarihçiler gibi uzmanlarla görüşür ve bu nedenle bilim kurgu bile yazsa, bunu bilimsel bir tabana oturtarak yazar. Gerçekçilik kurgu yapmamak değildir. Bir bilim kurgu romanı da gayet güzel bir gerçekçilik tabanına oturtulabilir. Çünkü gerçekçilik, bugün için gerçek olmasa dahi, bu günün gerçeklerinden yola çıkılarak kurgulanmış anlamına gelir.13. Savaşçıyı da bütün Crichton romanları gibi gözü kapalı satın alabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*