Küresel iklim değişikliği nedeniyle buzullar hızla erimekte ve dünya hızlı bir şekilde yok oluşa doğru savrulmaktadır. 2060’da Kuzey Buz Denizi’nde hiç buzul kalmayacaktır. Yaşam ve tarım alanlarının sular altında kalması, su ve enerji kıtlığını beraberinde getirecektir. Avrupa’nın kıyı kentleri sular altında kalırken, İngiltere’de Sibirya soğukları yaşanacaktır, ABD’de hayat bitecektir. Küresel ısınmanın etkili olduğu bölgelerdeki su kaynaklarına sahip ülkeler, ellerindeki doğal kaynakları korumak için her türlü şiddete hatta nükleer silahlara bile başvurmaktan kaçınmayacaktır. Yaşanacaklardan en az etkilenen bölgelerin arasında Doğu Avrupa, Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Türkiye yer almaktadır. Gerçek dünya ile hayal dünyasının enfes bir şekilde harmanlandığı bu kurgu roman, beklentilerden fazlasını veriyor. Cesur bir askerle ile doğduğu topraklar ve sevdiği arasında kalan güzel bir psikoloğun naif aşkı, vatanından seneler önce kopan manav rolündeki MİT çalışanı, ABD’nin uluslararası güvenlik stratejileri alanında sembolleşen isimleri, küresel güçlerin karar alıcıları ve dipsiz kuyularla çevrili bölgemizde yaşanan kahramanlıklar, entrikalar…Pentagon, Beyaz Saray, TBMM, BM Güvenlik Konseyi, Élysée Sarayı, Silopi ve Ankara arasında yaşanan gerilimli gelişmeler… Selahattin şehrindeki gizemli yeraltı kentinin inşası ve buradaki esas hedefi çözmeye çalışan Türkler…Sayfaları çevirdikçe baş döndüren bir senaryo ve hiç tahmin edemeyeceğiniz gelişmeler ve şok edici diyaloglarla karşı karşıya kalacaksınız.
NATO Savunma Koleji’nde öğretim görevliliği de yapmış olan Prof. Dr. Yaşar Onay’ın kaleme aldığı ANKA PROJESİ gerçek-kurgusal öğeleri hakkıyla meczedebilmiştir. Roman, Küresel Isınma olgusu ve NEOCONLARIN “BUSH Doktrini” kapsamında son 20 yıldaki siyasetlerini anlamamız açısından ciddi bir farkındalık yaratmaktadır.
Kitap Yorumları - (1 Yorum)
NATO Savunma Koleji’nde öğretim görevliliği de yapmış olan Prof. Dr. Yaşar Onay’ın kaleme aldığı ANKA PROJESİ gerçek-kurgusal öğeleri hakkıyla meczedebilmiştir. Roman, Küresel Isınma olgusu ve NEOCONLARIN “BUSH Doktrini” kapsamında son 20 yıldaki siyasetlerini anlamamız açısından ciddi bir farkındalık yaratmaktadır.