XIX. ve XX. yüzyıllar, Hıristiyanlığın ardından İslam'ın çehresinin de değiştiği yüzyıllar oldu. Islahat ve Tecdid, bütün Müslüman münevver ve idarecilerin dillerinde pelesenk ettikleri sihirli kelimelerdendi. Bu yüzyıllar, düzeltilmesi (ıslah) ve yenilenmesi (tecdid) gereken bir Din, kurtarılması gereken bir Ulema sınıfı, hürriyetine kavuşturulması gereken bir Halk ve halka ulaştırılması gereken bir Kitab etrafındaki mücadelelerin serancamına sahne olmakla kalmadı; bu mücadeleler sonunda Din siyasi sosyal hayattan çekildi, İmparatorluk kurtarılamadı, Ulema tam anlamıyla bertaraf edildi, Halk en azından dinen özgürleşemedi ve yüzü aşkın çeviriye rağmen Kitab bir türlü halka ulaştırılamadı...
Sözlü kültür ve yazılı kültür arasındaki farklardan Kur’an’ın anlaşılmasına hususuna değinen Cündioğlu konuyu çok güzel açıklayıp kafamızdaki soru işaretlerine cevaplar veriyor.
Sözlü Kültür’den Yazılı Kültür’e Anlam’ın Tarihi – Dücane CündioğluAnlama sancısı çekenlere… Aynı dönemde yaşayan doğrudan muhataplar metnin kendisine, sonraki dönemde yaşayan dolaylı muhataplar tefsirlere ve modern dönemde yaşayan modern muhataplar ise meallere… “Söz olmasaydı, anlam da olmazdı… Anlayan özneler varoldukça, anlama çabaları sürdükçe, anlam’ı da, anlam’ın tarihi’ni de tüketemeyiz… Bizi ‘orada’ bekleyen eylem değil, o eylemi anlamlı kılan irade’dir. Öyle ya, İrade olmasaydı, Söz de olmazdı!”Dikkatle okunması gereken bir eser. Nasiplenmek isteyen taliplere tavsiye ederim.
Geçmişten günümüze mübarek Kur’an ile ilgili yapılan çalışmaların ve bu çalışmalar neticesinde ortaya çıkan eserlerin içeriği,yapılmak istenen ile yapılanlar arasındaki ayrılıkların getirdiği çelişkiler yumağını özetleyen bir kitap.Hakikaten anlamın tarihini okuduktan sonra kendi adıma bir noksanlığımı tamamlama adına kazanç elde ettim.Her ne kadar kullanılan dil itibarıyla biraz zorlansak ta ,meram ,öyle ya da böyle anlaşılmaktadır.
“Mümin artık neye inandığını bilen veya bilerek inanan kişi olmaktan çıktı; bilakis neye inandığını sorgulamayan, inancının tafsilatını talep etmeksizin öylece yorumsuz olarak inanan kişi hâline geldi. Yorum söz konusu olunca ihtilaf çıkıyor, bu şartlarda kimin mümin kimin kafir olduğunu bilmek güçleşiyordu.” mutlaka okunmalı.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Sözlü kültür ve yazılı kültür arasındaki farklardan Kur’an’ın anlaşılmasına hususuna değinen Cündioğlu konuyu çok güzel açıklayıp kafamızdaki soru işaretlerine cevaplar veriyor.
İNANIN BU ZAT DÖKTÜRÜYOR KİTAPLARINDA ŞİDDETLE TAVSİYE EDERİM
Sözlü Kültür’den Yazılı Kültür’e Anlam’ın Tarihi – Dücane CündioğluAnlama sancısı çekenlere… Aynı dönemde yaşayan doğrudan muhataplar metnin kendisine, sonraki dönemde yaşayan dolaylı muhataplar tefsirlere ve modern dönemde yaşayan modern muhataplar ise meallere… “Söz olmasaydı, anlam da olmazdı… Anlayan özneler varoldukça, anlama çabaları sürdükçe, anlam’ı da, anlam’ın tarihi’ni de tüketemeyiz… Bizi ‘orada’ bekleyen eylem değil, o eylemi anlamlı kılan irade’dir. Öyle ya, İrade olmasaydı, Söz de olmazdı!”Dikkatle okunması gereken bir eser. Nasiplenmek isteyen taliplere tavsiye ederim.
Geçmişten günümüze mübarek Kur’an ile ilgili yapılan çalışmaların ve bu çalışmalar neticesinde ortaya çıkan eserlerin içeriği,yapılmak istenen ile yapılanlar arasındaki ayrılıkların getirdiği çelişkiler yumağını özetleyen bir kitap.Hakikaten anlamın tarihini okuduktan sonra kendi adıma bir noksanlığımı tamamlama adına kazanç elde ettim.Her ne kadar kullanılan dil itibarıyla biraz zorlansak ta ,meram ,öyle ya da böyle anlaşılmaktadır.
“Mümin artık neye inandığını bilen veya bilerek inanan kişi olmaktan çıktı; bilakis neye inandığını sorgulamayan, inancının tafsilatını talep etmeksizin öylece yorumsuz olarak inanan kişi hâline geldi. Yorum söz konusu olunca ihtilaf çıkıyor, bu şartlarda kimin mümin kimin kafir olduğunu bilmek güçleşiyordu.” mutlaka okunmalı.