Telif Bildirimi ve Kitap Kaldırma İstekleri İçin
Bir Solgun Adam

Kategori: Edebiyat Yazar: Selçuk Baran Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Bir Solgun Adam

Tanıtım Bülteni
İçini kaplamış yaşama bezginliğini –kendini oradan oraya atarak– dindirmeye çalışan bir adamın yalnızlık destanıdır “Bir Solgun Adam”Bankacı Mehmet Taşçı, emekli olunca evini terk edip yetmişini aşkın Dürnev Hanım’ın çatı katı odasını kiralamış, on yıldır orada yaşamaktadır. Bir gün, Dürnev Hanım’a haber vermeden Kadıköy’de bir otele yerleşir. Bir süre orada kalır, karlı bir günde yollara düşer; İzmit yolundan geri dönüp gene Dürnev Hanım’a gelir. Bir süre hasta yatar, gazetede kendi ölüm ilanını okur... Zahire tüccarı Sadık Bey’le dostluk kurar, yanında iki ay kadar kalır...
Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Bir Solgun Adam PDF 6.23 MB İndir
Bir Solgun Adam EPUB 6.96 MB İndir
Bir Solgun Adam MOBI 5.49 MB İndir
Bir Solgun Adam ODF 5.86 MB İndir
Bir Solgun Adam DJVU 7.32 MB İndir
Bir Solgun Adam RAR 4.76 MB İndir
Bir Solgun Adam ZIP 4.39 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

Satıcı Kitap Adı Bağlantı
BKM Kitap Sessizlik Artık Sensizlik Satın Al
Kitapyurdu Yüreğin Yorgunluk Görmesin Satın Al

Benzer Kitaplar




Kitap Yorumları - (5 Yorum)


“Değişiklik… Bir bilebilsem, kesinlikle sınırlarını çizebilsem, nelerin değiştiğini teker teker anlatabilsem… Ama daha çok bir izlenim, bir sezgi konusu, yüreğimdeki korkunç tedirginliğin nedeni sandığım bir durum bu.” (s. 11)

“Bir solgun kadın” da derler, Selçuk Baran yazmasa çıldıracaklardandır. Hayatın karmaşıklığından yazmaya sığınır, ta ki başarısız bir yazar olduğunu düşünüp kalemi bırakana kadar. Basit bir yaşam sürer, kendince. Yalnızlığı, aşk acısı ve umutsuzluğu, eserlerinde adım adım takip edilebilir. Yazdıklarını bastıracak bir yayınevi bulamadığı zaman yazma eyleminin makinesiyle kendi arasında olduğunu düşünerek teselli bulmaya çalışır, bulabildiğince. Edebiyat çevrelerinde pek tanınmamıştır, okur da pek tanımaz kendisini. Sessiz sedasız yazmıştır, aldığı ödüllere rağmen eserlerini okurla buluşturmakta sıkıntı çekmiştir. Ötesinde okurunu asıl Selçuk Baran aramıştır bence, hiç kimsenin aramadığı kadar.
Psikanalitik, anlatımcı metotla incelenebilir bu eser, mutlaka o biçimde de incelenmelidir. Bir şeylerin olmasını beklemek, günlüğü vasıtasıyla yaşamına gireceğimiz Mehmet Taşçı’nın da, Selçuk Baran’ın da sık sık hissettikleri yalnızlık duygusunun temelidir. Daha pek çok koşutluklar bulunabilir, ben sadece metni ele alacağım.

Mehmet Taşçı halasından kalan mirasın yardımıyla eşinden boşanmış, müdürlüğe kadar yükselebileceği bankacılık kariyerini emeklilikle, kendi isteğiyle bitirmiş bir modern zaman münzevisidir. Kızlarını pek merak etmez, evli olanıyla yolda karşılaştığı zaman ayaküstü bir sohbet eder, o kadar. Altmış yaşındadır, hayatın sunacaklarını beklemektedir. Çatı katındaki küçük dairesinde durmadan kitap okur, ev sahibesi yetmişlik Dürnev Hanım’ın yalnızlığına katlanır. Bu hanım her türlü yeniliğe açıktır, bu yüzden abimiz kadına çok sinirlenir falan. Taşçı hayatında yeni bir şeyler olsun ister ama değişime son derece kapalıdır. Başlarda. Her gün gittiği birahanenin bir gün pastane olmak üzere kapatılması, mekan sahibinin ölmesiyle yerine oğlunun geçmesi ve Taşçı’yı dükkanında istememesi travmatik bir olaydır adam için, yıllarca süren bir düzenin bozulmasıdır. Bir de arkadaş tayfası var adamın, yaşlı tipler. Biri ressam, biri bilmem ne falan. Onlardan da kopmaya başlar, gündelik sohbetlere katlanamadığını fark eder ve arkadaşlarının suçlamalarına göğüs gererek o tayfayı bırakır. Ha, bu arada her şey bir gün Taşçı’nın düzenli olarak aldığı gazetenin artık çıkmayacak olmasıyla başlar, onu da ekleyeyim. Küçük değişimler bir çığa sebep olur. Şeylerin değişmeyip insanın değiştiğini söyleyen kimdi?

Taşçı dindar bir adam değildir, arkadaşlarından birinin ısrarlı soruları sonucunda Tanrı’nın olup olmamasının kendiyle ilgisiz bir şey olduğunu belirtir. Laplace’ın dediği gibi yani, öyle bir hipoteze ihtiyacı hiç olmamıştır. Günler boyunca takip ettiği yoğurtçunun ve karşı komşunun ilahiyatla herhangi bir bağlantısı yoktur. Bir de bankadan tanıdığı Nevin var, eylemsizliği yüzünden kalbini kırdığı Nevin. Romanın politik boyutunu kapanan birahanedeki sivil polisin dışında Nevin’in tanıdığı gençlerden oluşur. Oğlunun veya kızının arkadaşlarıydı galiba. Her neyse, Nevin’le karşılaşırlar, geçmişin muhasebesi yapılır ve bir ara Taşçı, Nevin’in evinde kalır. Kurgusal zamanı karman çorman ediyorum, olayların sırasını hatırlamadığım için. Nevin, gençler arasındaki kavgalardan bıkar ve bir türlü anlaşamamalarının kaos ortamı yarattığından ve beraberlik ruhunu yok ettiğinden bahseder. Sol fraksiyonların bitmez kavgası.

Taşçı’nın Svevo damarı kabarır bir yerde, genç bir kadın ister. Çok genç de değil gerçi, kırklarında olsa yeter. Konuşsa, yol gösterse, yalnızlığı hafiflese. Oysa ele geçmez biridir Mehmet Taşçı. Arkadaşları için öyledir en azından. Özgecilikten pek uzaktır. Altmışından sonra öyle olmuştur olduysa ki ağır bir suçlama aslında. Yine de dünyasına kimseleri almaması sabittir, bir süre sonra Dürnev Hanım’ı da bırakıp Kadıköy’e geçer. Bu sırada günlükten kurtuluruz, işin içine anlatıcı girer. Durağanlığı yıkmaya, bir anlamda “temizlenmeye” karar verir Mehmet Taşçı. Yeni insanları, yaşam deneyimlerini hayata sokmamayı kirlenmek olarak görürken bir otelde bulur kendisini, karşı odadaki köylü kızına yardımcı olmaya çalışırken insanları tanıyamamasının etkisiyle -yaşamdan uzak kaldığı on yılın sonucudur bu- kandırılır, tekrar eve döner.

Bir süre sonra Anadolu’ya gider, orada bir dost edinir ve bu yeni ortamda yaşamdan keyif almaya çalışır. Orada da tutunamaz gerçi, pek uzun olmayan bir sürenin sonunda oradan da ayrılmaya karar verir. Bu kararın arifesinde bırakırız Mehmet Taşçı’yı. Bir on yıllık durgunluk daha vardır belki önünde, ona göre hiçbir şeyin yapılmadığı on yıl çok çabuk geçer.

Kent yaşamında içe kapanıklığın incelenmesinde pek çok malzeme çıkarılabilir ortaya, ben burada kesiyorum. Selim İleri’nin romanla ilgili bir eleştirisi varmış, pek incelikli bir roman olduğunu belirtiyor İleri. “Pek afralı-tafralı bir roman” olduğunu belirtiyor, günlüklerdeki bazı kelimelerin yersiz olduğundan bahsediyor. Bir günlük yazarını yazan yazar, iç içe geçmiş kelimelerin hem kaynağı, hem de en uzak gözlemcisi olabilir. Taşçı, romanın çoğu yerinde kim olduğu hakkında pek bir şey düşünmediğini söyler. Bu durumda Selçuk Baran’ın Mehmet Taşçı üzerindeki tasarrufu ne kadardır, nereye kadardır? Başa dönüyoruz yine, farklı yöntemlerle incelenebilir roman. Selim İleri’ye pek katılamıyorum bu konuda.

Selçuk Baran’ın hakkını verin, kitaplarını okuyun. Okunmayı pek istedi, istediklerine pek ulaşamadı.


Selçuk Baran ile artık tanışmalıyım


Öyküleriyle okumaya başladığım ve çok sevdiğim bir yazar.Kiyida köşede kalmış kıymeti bilinememis.Son zamanlarda farkedilmesi sevindirici


okuduğum ilk selçuk baran kitabı ve yavaş yavaş okuyunca kitabın tadına varacaksınız.


Yazarla tanışma kitabımdır kendisi. İyi ki de tanışmışız. Okuduğum en güzel kitaplardan biri. Etrafındaki güzel şeylerin zaman içerisindeki değişimine ayak uyduramayan ve bu yüzden günden güne solan bir adamın hikayesi. Okumak isteyen herkese tavsiye ederim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*