Masallar külliyen yalan, mitolojiyse gerçekmiş hissi veren başka bir çeşit yalandır. Sevimli, güzel, yararlı yalanlardır bunlar; bir kızın sevişmeye giderken annesine söylediği bu gece kız arkadaşımda kalacağım yalanı gibi... Fantastik ise, düpedüz doğrudur. Gerçeğin arka planıdır sadece, aynanın sır'sız yüzüdür. Yalan gibi görünmesi ondan. Yiğit Değer Bengi'nin öyküleri ne masalsı, ne mitolojik, ne de fantastik. Daha da ileri gidebiliriz; bu öyküler gerçeğin ta dibi! İster taş devrinde, ister Ortaçağ'ın karanlığında, ister günümüzün pis, isli dünyasında yaşasın, hiç fark etmez. İnsanın gerçekliğe çarptıkça çıkardığı tok sesi duydum bu öykülerde. Sarsılmam ondan. Az buz değil, katlanılmaz derecede tok bir ses bu. Yani her okuyana çalım atacak güçte öyküler bunlar. Çünkü gerçek, bütün gerçekliğiyle gözler önüne serilmiş, mitoloji, masal, fantastik gibi öğeler ise, gerçekleri yola koşmak için kırbaç niyetine kullanılmış... 2000'li yıllar, gerçeğin kan-ter içinde yola koşulduğu, ciddi ciddi kırbaçlandığı yıllar olarak geçecek edebiyat tarihine. Kırbacı elinde tutanlardan biri de Yiğit işte...Altay Öktem
Yiğit Değer Bengi’nin Çift Başlı Kartal kitabı, tarihsel-fantastik temel üzerinde yükselen dokuz öyküden oluşuyor. Yapıt her şeyden önce, Türk edebiyatında eksikliği hissedilen fantastik-kurgu türünün, yine Bengi tarafından hazırlanan ve ülkenin bu türde ürün veren önde gelen isimlerini buluşturan 1002. Gece Masalları’nın açtığı kapıdan içeriye giren bir çaba olarak nitelenebilir. Ancak, Çift Başlı Kartal’daki öyküler, içerdiği otantik öğelerle ‘fantastik edebiyatın genel görünümünden sarsıcı bir biçimde farklı’ bir yapı oluşturur ve türün tutkunları için ilgi çekici bir deneyim vaat eder. Bu yeni yapının temel iddiası, kuşkusuz başta Anadolu olmak üzere Doğu’ya özgü masalsı anlatıların, modern dünyanın katkılarına rağmen soluk alıp vermeye devam eden inanç sistemlerinin, tüm dünyayı kasıp kavuran ‘Batı merkezli mitolojik unsurlardan’ beslenen fantastik kurgu edebiyatına alternatif gücüyle açığa çıkar. Bu anlamda en kritik anlatılar, milliyetçi (ya da Bengi herhangi bir milleti övmediği ya da yermediği Anadolu’nun İslam öncesi ve sonrası tarihine bir bütün olarak baktığı için bildiğimiz anlamda milliyetçilikten onu ayıran vatansever ya da Cevat Şakir çizgisinde bir Anadolucu da denebilecek) duyguların da aktive olması ve diğer öykülerle kıyaslandığında tarihsel olarak günümüze yakınlığı nedeniyle Antep’te Fransız işgaline karşı çetecilerin mücadelesini konu alan ‘Höyük’ ve efsanevi Çanakkale Savaşı’nı işleyen ‘Fehm-i Tekerrür’ öyküleridir. ‘Höyük’ öyküsünün ana karakteri Çoban Mehmet ve ‘Ermeni bir ihtiyarcık’ Efraz Dede’dir. Mehmet’in temel gerilimi işgal altındaki Antep’in kurtuluşu için savaşmak ile annesini ve sevdiği kadını üzüntüye boğacak ‘çetecilere’ katılma kararı arasındaki çelişkidir. Yaşadığı tüm korku, endişe ve insana özgü tüm gerilimleri açığa vuran içsel konuşmalarıyla Mehmet’in çetecilere katılmak yolunda verdiği nihai karar, kahramanlığının ‘yeter-sebebi’dir aslında. Kuşkusuz kahramanlık denen şey, kişiyi geçmişine bağlayan değerlere sadakatiyle ölçüldüğü oranda herkes içinliğe bürünen, masal, efsane ve mitolojilerdeki kusursuz karakterlerden ayrı bir noktaya işaret eder yazara göre. Mehmet de öyledir, onun kahramanlığı hiç de insanüstü niteliklerinden kaynaklanmaz. Annesi, sevdiği ve toprağı için direnişi göze alma kararından beslenir. Onun damarlarında akan kanın kahraman niteliği, höyükte yatan kadim ruhlar tarafından da onanmış olmalıdır ki, ölümüyle birlikte öykü temel fantastik girdinin katılımıyla boyut değiştirir. Bengi’nin savaş tasvirleri yalın ve gerçekçi, takibi kolay ama kopması neredeyse imkânsız düzeyde akıcıdır. Psikolojik gerilimler dış dünyanın tasvirine ustaca katılır, böylece yapının özünü oluşturan ‘Höyük’ün gizeminin açığa çıkış noktasına yolculuk hiçbir falso vermeden yürür ve final bölümünde çarpıcı bir yükseklik sağlanır.
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
Kısa öykülerden oluşan güzel bir kitap. Tarihle harmanlanmış kısa öyküler… okunmaya değer..
Yiğit Değer Bengi’nin Çift Başlı Kartal kitabı, tarihsel-fantastik temel üzerinde yükselen dokuz öyküden oluşuyor. Yapıt her şeyden önce, Türk edebiyatında eksikliği hissedilen fantastik-kurgu türünün, yine Bengi tarafından hazırlanan ve ülkenin bu türde ürün veren önde gelen isimlerini buluşturan 1002. Gece Masalları’nın açtığı kapıdan içeriye giren bir çaba olarak nitelenebilir. Ancak, Çift Başlı Kartal’daki öyküler, içerdiği otantik öğelerle ‘fantastik edebiyatın genel görünümünden sarsıcı bir biçimde farklı’ bir yapı oluşturur ve türün tutkunları için ilgi çekici bir deneyim vaat eder. Bu yeni yapının temel iddiası, kuşkusuz başta Anadolu olmak üzere Doğu’ya özgü masalsı anlatıların, modern dünyanın katkılarına rağmen soluk alıp vermeye devam eden inanç sistemlerinin, tüm dünyayı kasıp kavuran ‘Batı merkezli mitolojik unsurlardan’ beslenen fantastik kurgu edebiyatına alternatif gücüyle açığa çıkar. Bu anlamda en kritik anlatılar, milliyetçi (ya da Bengi herhangi bir milleti övmediği ya da yermediği Anadolu’nun İslam öncesi ve sonrası tarihine bir bütün olarak baktığı için bildiğimiz anlamda milliyetçilikten onu ayıran vatansever ya da Cevat Şakir çizgisinde bir Anadolucu da denebilecek) duyguların da aktive olması ve diğer öykülerle kıyaslandığında tarihsel olarak günümüze yakınlığı nedeniyle Antep’te Fransız işgaline karşı çetecilerin mücadelesini konu alan ‘Höyük’ ve efsanevi Çanakkale Savaşı’nı işleyen ‘Fehm-i Tekerrür’ öyküleridir. ‘Höyük’ öyküsünün ana karakteri Çoban Mehmet ve ‘Ermeni bir ihtiyarcık’ Efraz Dede’dir. Mehmet’in temel gerilimi işgal altındaki Antep’in kurtuluşu için savaşmak ile annesini ve sevdiği kadını üzüntüye boğacak ‘çetecilere’ katılma kararı arasındaki çelişkidir. Yaşadığı tüm korku, endişe ve insana özgü tüm gerilimleri açığa vuran içsel konuşmalarıyla Mehmet’in çetecilere katılmak yolunda verdiği nihai karar, kahramanlığının ‘yeter-sebebi’dir aslında. Kuşkusuz kahramanlık denen şey, kişiyi geçmişine bağlayan değerlere sadakatiyle ölçüldüğü oranda herkes içinliğe bürünen, masal, efsane ve mitolojilerdeki kusursuz karakterlerden ayrı bir noktaya işaret eder yazara göre. Mehmet de öyledir, onun kahramanlığı hiç de insanüstü niteliklerinden kaynaklanmaz. Annesi, sevdiği ve toprağı için direnişi göze alma kararından beslenir. Onun damarlarında akan kanın kahraman niteliği, höyükte yatan kadim ruhlar tarafından da onanmış olmalıdır ki, ölümüyle birlikte öykü temel fantastik girdinin katılımıyla boyut değiştirir. Bengi’nin savaş tasvirleri yalın ve gerçekçi, takibi kolay ama kopması neredeyse imkânsız düzeyde akıcıdır. Psikolojik gerilimler dış dünyanın tasvirine ustaca katılır, böylece yapının özünü oluşturan ‘Höyük’ün gizeminin açığa çıkış noktasına yolculuk hiçbir falso vermeden yürür ve final bölümünde çarpıcı bir yükseklik sağlanır.