Telif Bildirimi ve Kitap Kaldırma İstekleri İçin
Dağı Dağa Kavuşturan

Kategori: Edebiyat Yazar: Süleyman Sağlam Yayınevi: Can Yayınları

Dağı Dağa Kavuşturan

  • Yayın Tarihi: 05.01.2001
  • ISBN: 9789758440269
  • Dil: TÜRKÇE
  • Sayfa Sayısı: 312
  • Cilt Tipi: Karton Kapak
  • Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
  • Boyut: 12.5 x 19.5 cm
Tanıtım Bülteni
İkinci Dünya Savaşı yılları. Almanlar, Trakya sınırımıza gelip dayanmıştır. Bu büyük savaşın top sesleri Türkiye'mizden duyulmaktadır. Bütün gençler askere alınmış, Trakya boşaltılmış, her şey karneye bağlanmıştır. Ülke çapında müthiş bir kıtlık ve yokluk yaşanmaktadır. Dağı Dağa Kavuşturan, işte o kıtlık, yokluk yıllarında, Orta Anadolu'da, Erciyes Dağı yöresinde geçer. Bir yandan kendini dağlara vurmak zorunda kalmış eşkıyadan bir genç adam: Osmn,, öte yanda, onu ele geçirmek için çırpınan devlet görevlileriyle bir garip kasaba eşrafı. Ve dağdaki adamdan yana çıkan, onu ele vermeyen o bildiğimiz Anadolu halkı. Süleyman Sağlam, Kayseri ve yöresini çok iyi bilen müthiş bir doğa uzmanı. Olayların geçtiği o güzelim doğanın görüntülerini, olanca renkleriyle, olanca kokularıyla, sözcüklere dökmekte gerçekten çok usta. Yöre halkının öfkesini, sevgisini, hoşgörüsünü, kalleşliğini, mertliğini, dostluğunu, çok başarılı bir kurgu içinde işleyen yazar, büyük bir değişimin içinde ne yapacağını kestiremeyen, Cumhuriyet'e alışmaya çalışan çelişkiler içindeki bir toplumun, bir halkın şaşkınlığını, iyi niyetini sürükleyici bir anlatımla sunuyor. Dağı Dağa Kavuşturan, bir ilk roman. Ama ses getirecek, iz bırakacak bir roman.
Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Dağı Dağa Kavuşturan PDF 12.95 MB İndir
Dağı Dağa Kavuşturan EPUB 14.47 MB İndir
Dağı Dağa Kavuşturan MOBI 11.43 MB İndir
Dağı Dağa Kavuşturan ODF 12.19 MB İndir
Dağı Dağa Kavuşturan DJVU 15.23 MB İndir
Dağı Dağa Kavuşturan RAR 9.90 MB İndir
Dağı Dağa Kavuşturan ZIP 9.14 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

Satıcı Kitap Adı Bağlantı
BKM Kitap Sessizlik Artık Sensizlik Satın Al
Kitapyurdu Yüreğin Yorgunluk Görmesin Satın Al

Benzer Kitaplar




Kitap Yorumları - (3 Yorum)


Sürükleyici bir anlatım, bir çırpıda okunan nefis bir kitap. Bugünlere gelirken ne badireler atlattığımızı hatırlamak için.


Savas sonrasi Ic Anadolu insani yasantisi, donemin gercekleri, sisteme karsi olmasa da zarar goreceginden korkarak daglara kacmis birinin yasadiklari ve hissettikleri, yine donemin koy cocuklarinin safligi temizligi, yalin bir uslupla anlatilmis kitapta. Sanki gercekten yasamis insanlarin hatiralari gibi geliyor okuyana… Hosuma gitmeyen tek yani (ki bunun da aslinda yazarla ve kitapla hicbir ilgisi yok), o zamanlarda da keyfe gelip havalara ates atma gibi bir gelenegin oldugunu ogrenmek oldu…


İç içe geçmiş birkaç öyküden ve artık geçerliliğini yitirmiş insani değerlerden oluşan romanı özetlemenin zor olduğunu söylemeliyim. 1940’lı yıllarda, Orta Anadolu’da yaşanan yokluk ve yoksulluk günlerinde, eşkiyalıktan dönme kasaba zengini ile eşkiyalığı mecburen sürdüren Osman arasında kan davasına dönüşen çekişmenin; köylünün, kasaba halkının, eşrafın ve devlet görevlilerinin de bu çekişme etrafında saf tutuşunun bir tablosunu çiziyor yazar. Öyküde yer alan tiplemelerin bireysel tarihleri sayesinde ise, gerilere; I.Dünya Savaşı sırasındaki trajik olaylara, bölgedeki Ermeni meselesine değiniyor.Klasik gerçekçi anlatım tekniği ile, yakın tarihin gerçekçi bir tasvirini amaçlamış Süleyman Sağlam. Elbette romana giren olaylar ve oluş biçimlerinin yazarın tarih algısında bir gerçekliği var. Ne var ki, bu tarihsel geri plan oldukça tartışmalı görünüyor. Geçmiş bugünün ideolojisi ile canlandırılıyor. Yazarın “techir” yorumlarında hiçbir yenilik yok; resmi tarihin Ermeni meselesi maddesini alıp ekleyivermiş öyküsüne. “Gün geldi, devir değişti. Ermeniler azıttılar, Ruslarla bir olup Osmanlı toprağında devlet kurmaya kalktılar(…) Osmanlı zor durumlardan kurtulmak için çareyi bunları uzak topraklara sürmekte buldu” biçiminde özetlenecek tarih tezini kısa bir yazıda tartışmak niyetinde değilim. Ancak, yazarın kendi görüşlerinin doğruluğunu daha iyi kanıtlamak için, varını yoğunu terkedip Kayseri’den kaçan bir Ermeni tüccara “biz bu memlekette çok rahat yaşadık. Dediğin gibi askerlik yok, vergi yoktu. İdare bizde, ticaret bizdeydi, ama değerini bilemedik. Olan oldu, şimdi cezasını çektiriyorlar” sözlerini telaffuz ettirmesi, hem estetik hem etik sorunlar yaratıyor. Anadolunun bir çok yerinde olduğu gibi Kayseri’de de pek çok servetin kaynağında terkedilmiş dükkanlar, gömülmüş altınlar, el koyulmuş topraklar olduğunu hiç kimse gizlemediği halde, Süleyman Sağlam, kendisine emanet edilen altınları yıllarca saklayıp Ermeni sahiplerine teslim eden ama öykünün bütününüyle de organik bir bağı olmayan namuslu tüccar tipini öne çıkararak, klasik gerçekçi romanın “tip” öğesini zedeliyor. Bir öykü anlatmaktan çok, bir kentin-bir toplumun bilinç altını temizliyor sanki.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*