Bu kitap Yunanistan ve Türkiye'de yaşayan Ortodoks Rum azınlıkların 2017 yılında Atina, İstanbul ve Gökçeada'da (İmroz) gerçekleştirilen derinlemesine görüşmelerine dayanan bir saha araştırmasıdır. Araştırma ekibinde ana yazar (yazıcı) Güliz Erginsoy'dur. Atina'daki görüşmeleri Maro Mavropulu (derleyici) İstanbul ve Gökçeada'daki görüşmeleri ise Güliz Erginsoy gerçekleştirmiştir. Kitap Maro Mavropulu tarafında Yunancaya çevrilmektedir. Aralık 2018’de Yunanistan’da yayımlanacaktır. Burcu Tekaüt Çal (çözücü) yazıcıya destek vermenin yanı sıra derinlemesine görüşmelerin sosyolojik olarak çözümlenmesini yapmıştır. Anlatıcıların istediği hareketli ve hareketsiz canlıları desenleri Seblâ Sarıdal Eczacıbaşı (çizici) tarafından resmedilmiştir.Anlatıların çözümlemesinde alışılagelmiş ana akım olmuş metin analizi, içerik çözümlemesi, söylem analizi kalıplarının sunduğu olanaklar kullanılmıştır. Ancak araştırmanın ana konusu, canlıların ve cansızların (kitaptaki diliyle hareketli ve hareketsiz canlıların) hakları ve haklarının ihlalleridir (en can alıcı şekilde "can yangısı" bölümünde okunabileceği gibi).Yazımda farklı bir dil oluşturulmuştur. Bu dilin iki ana payandası vardır. Bunlardan birisi bütün anlatıcıların (toplam 20) kendilerinin seçtikleri bir hareketli ya da hareketsiz canlı olmalarıdır. İkinci ayak ise haklarını ve hak ihlallerini dile getiren anlatıcıların örümcekleridir (Yunanca arahnileri).Hikâyeyi dinleyen, duyan bir dut ağacıdır. Dut ağacına yakınlıklarına göre anlatıları kuşlar, posta güvercinleri, evlerin arahnileri (örümcekleri) getiriler. O da biriktirir, mühürler ve katranlar... Unutturmamak için... Kitapta masalsı, mitolojik, epik denilebilecek temalar tekrarlar. Bu temaların en belirgini Mnemosini (bellek) ve Lethe’dir (unutuş/unutturma).Kitabın son bölümü olan atölye çalışmasında dut ağacının etrafına toplanır arahnimular. Zira dut ağacı Yunanca "mou" (mu) ekini kullanarak hitap eder onlara; benim örümceğim, benim kırlangıcım gibi. Üslubun iki ana payandasına ek olarak letrizm benzeri bir kodlama sistemi kullanılmış ve harf, hece değişiklikleri yapılmıştır. Mekân ve zaman, coğrafya ve kronolojiye bağlı olmaktan çıkarılmış, bazılarının belleklerinin çatlaklarından giren ışık anıları gibi sunulmuştur. Bunun nedeni bu anlatıların kitaba konu olan Anakara (Türkiye) ve Öbüranakara’da (Yunanistan) yaşanan hak ihlallerinin aktarılmasının ötesinde dünya üzerindeki tüm topraklarda yaşanan hak ihlallerine tanık olanlar tarafından içselleştirmesidir. Güney Batı Avusturalya'da Aborijin arahnimuların da yazıcıya Türkçe konuştuğunu duyduğu zaman, aborijin müze görevlisinin kadının söylediği gibi "en azından kendi dilinizi konuşabiliyorsunuz". Belki de bir sonraki kitap onların anlatıları olur.
Kitap Yorumları - (0 Yorum)