Genç Fadime Şahindal, 2002 yılında babası tarafından acımasızca öldürüldü. İsveç’te neredeyse yirmi yıldır yaşamakta olan Kürt kökenli göçmen bir ailenin üyesiydi. İsveçli bir erkek ile yaşadığı ilişki onun kendi toplumundan dışlanmasına yol açmıştı. Bu karara boyun eğmemesi babasının gözünde, ailenin şerefine leke sürmüştü ve bunu ancak ölümü temizleyebilirdi. Bu korkunç cinayet dünyayı sarstı ve Fadime’nin adı kısa sürede namus cinayetlerine karşı verilen mücadelenin düsturu haline geldi.Unni Wikan, Fadime’nin yürek burkan hikâyesini, babasının, annesinin ve iki kız kardeşinin ifadeleri ile birlikte kendine özgü dokunaklı diliyle aktarıyor. Gözler önüne serilen ise bir cesaret ve ihanet, sadakat ve aşk, iktidar ve aşağılanma hikâyesi ve neredeyse anlaşılması mümkün olmayan bir kültürler çatışmasıdır. Wikan, bu çok sarsıcı olayı, tüm Avrupa’da artmakta olan ve son zamanlarda ABD ve Kanada’da görülen benzer başka namus cinayetlerini de analiz ediyor. Ayrıca namus kavramını tarihsel ve kültürler arası derinlikte de inceleyerek İslam’ın kendisinin sorumlu tutulmayacağı —gerçekten de namus cinayetlerine çeşitli kültürel ve etnik geleneklerde rastlıyoruz— ama daha ziyade birçok kültürün namusu katı bir şekilde şiddetle ilişkilendirmesinin suçlanabileceği sonucuna varıyor.Fadime’nin Onuruna kitabı, İslami kültürler hakkında yoğun ve yerinde kavrayışlar içeriyor, ama bu güçlü kitabın kalbinde, Wikan’ın sürükleyici anlatımıyla, Fadime’nin cesur ve trajik öyküsü yer alıyor.
Toplumsal olarak görünütümüzü değiştirip yüzümüzü batıya dönmüş gibi görünmeyi o kadar güzel benimsedik ki mış gibi yapmaktan alıkoyamıyoruz kendimizi. Coğrafya malesef kader ama burda ki kalıp fiziki bir durum değil malesef kafatasımızın içi… Kadın cinayetlerinin alkışlandığı bugünlerde okuyup yeniden ağlayıp elimizden birşey gelmiyormuş gibi yapmak için mükemmel bir enstantane…
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Acılar ve gerçekler. Dünyanın hiç bir yerinde değişmiyor.
anlattığı kadın cinayetleri ve kadınların yaşama arzusunu coğrafi bir sorun olarak anlatan bir eserdir.
Sosyolojiye ilgi duyanlar için güzel, okunabilir. Ancak kitap akıcı değil.
Toplumsal olarak görünütümüzü değiştirip yüzümüzü batıya dönmüş gibi görünmeyi o kadar güzel benimsedik ki mış gibi yapmaktan alıkoyamıyoruz kendimizi. Coğrafya malesef kader ama burda ki kalıp fiziki bir durum değil malesef kafatasımızın içi… Kadın cinayetlerinin alkışlandığı bugünlerde okuyup yeniden ağlayıp elimizden birşey gelmiyormuş gibi yapmak için mükemmel bir enstantane…
Konu olarak enteresan cok akici olmasa da okumaya degecektir…