Galefir adı gibi,hoş ve hafif kokulu bir kitap.Okunması kolay,anlatımı sade.Okudukça tadına varılan,yaşamla felsefeyi buluşturmayı başarmış nadir kitaplardan.Ne felsefenin kitaplara sığmayan çok derin ağırlığı,ne de yaşamın hiç ciddiye almadığımız hafif yanı yok bu kitapta.İkisi de felsefe ve yaşam,tam da olması gerektiği gibi,içiçe ve uyumlu.Okurken aldığınız keyif,size aynı zamanda hiç hessettirmeden bir şeyler de öğretiyor,en azından düşünmeye ve sorgulamaya yönlendiriyor.Ne yapıyorum,yaşamın neresinde duruyorum,beklentilerim ne,neler biliyorum,ben neyim,daha ne olabilirim,olabilir miyim,gibi bir sürü soruyu çağrıştırıyor kafanızın içinde.Galefirin içinde,sevgiler,hasretler,hüzünler,aşklar ve daha pek çok derin duygular var.Çok sık bahsi geçen deniz gibi engin ve derinlikleri olan bir kitap.Siz bazen alıp düşsel adalara,dağlara götürüyor,bazen bir kayıkçı motorunun içinde,İstanbul’u seyredip yaşayabiliyorsunuz.Yalılar ,yalılara uzak iklimlerden koparılıp getirilmiş yaşamlar var,onların hayranlığı var İstanbul’a Boğaz’a.Galefir günümüzde fazla rastlayamadığımız oysa çok ihtiyaç duyduğumuz,anlatımında olduğu kadar yaşanan mekanlar açısından da sade,yalın ve doğal,öyle,olduğu gibi.Yazarın basılmış ilk eseri,tüm yüreğini ve duygusallığını kattığı bu kitap günlük yaşamdan sizi alıp güzelliklere götürecek sürükleyicilikte ve ustalıkla yazılmış,titiz bir çalışmanın ürünü.