Bazen geçmişten, mümkünse gelecekten beklenmektedir o günler. Lisanla ve insanla derdi vardır yazarın. Her ikisini de kazmakta, karıştırmakta, arayıp bulmakta, bulamayınca da bildiğini okumaktadır: "Köprü böyle bir yer işte. İki ayrı yönden gelip ortasında buluştular. Bir çift sözle konuştular havayı, suyu, hayatı; bir de geri kalanı. İnatçı iki keçi değildiler, ne de kurt-kuzucuk masalı. Ama gitmeyince ısrarlı kış, gelmeyince uyuz bahar, çareleri tükendi. İki ayrı yakadan sulara kavuştular. Saadetinde değilse de hayatın, sadedinde buluştular. Bu sahnenin sonunda kerevet size kaldı."
Yazarın anlatımı ve öykülerin kurgusu ilgi çekici. “Tunç Çağına Dönüş”, “Yergösterici”, “Yaradılış” öykülerini severek okudum“— Biz yelkovan kuşlarıyız. Bu boğazın ev sahipleri. Hepimiz aynı lanetle lanetlendiğimizden sürüler halinde dolaşırız. Birbirimizden ayrılamaz, yalnız kalamayız. Aynı günbatımlarını ve aynı gündoğumlarını hep birlikte kovalarız. Biz yelkovanlarız. Kâinatın zamanını tutarız kanatlarımızla. Ve asırlardır bizden sakladığı sırlarını çözmek için uçarız. Hiç durmadan, hiç durmadan uçarız….— Dur gitme, dinle bizi. Biz de kâinatın sırrını çözmek için uçuyoruz. Yerle gök arasında duran her şeyi bilmek için. Biz de gayret kuşağını kuşandık. Deniz gibi askerimiz, kum gibi zamanımız var. Ezelden beri gördüğümüz her şeye, bu neden böyledir? dedik. Bundan ne çıkar, bilsek ne olacak? demedik. Sonunda yelkovan olduk. Bu tuz denizinde, bu tuz çölünde, bu tuzlu ruhlar arasında, bu tuzaklar üzerinde kaldık. Dur, dinle. Senin de zamanın yakın. Anlayacaksın, içindeki sesi dinleyeceksin. Dur, gitme, kaçma, dur.” “Yelkovanlar” Öyküsünden (s. 67, 69)
Öykü okumayı sevenler için güzel bir kitap, güzel öyküler ama Başarır’ın sosyal statüsünün yansımaları biraz iç karartıcı bir şekilde yansımış kitaba. Kapağı çok ilginç, ben bir anlam veremedim ama bir açıklaması vardır sanırım.
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
Yazarın anlatımı ve öykülerin kurgusu ilgi çekici. “Tunç Çağına Dönüş”, “Yergösterici”, “Yaradılış” öykülerini severek okudum“— Biz yelkovan kuşlarıyız. Bu boğazın ev sahipleri. Hepimiz aynı lanetle lanetlendiğimizden sürüler halinde dolaşırız. Birbirimizden ayrılamaz, yalnız kalamayız. Aynı günbatımlarını ve aynı gündoğumlarını hep birlikte kovalarız. Biz yelkovanlarız. Kâinatın zamanını tutarız kanatlarımızla. Ve asırlardır bizden sakladığı sırlarını çözmek için uçarız. Hiç durmadan, hiç durmadan uçarız….— Dur gitme, dinle bizi. Biz de kâinatın sırrını çözmek için uçuyoruz. Yerle gök arasında duran her şeyi bilmek için. Biz de gayret kuşağını kuşandık. Deniz gibi askerimiz, kum gibi zamanımız var. Ezelden beri gördüğümüz her şeye, bu neden böyledir? dedik. Bundan ne çıkar, bilsek ne olacak? demedik. Sonunda yelkovan olduk. Bu tuz denizinde, bu tuz çölünde, bu tuzlu ruhlar arasında, bu tuzaklar üzerinde kaldık. Dur, dinle. Senin de zamanın yakın. Anlayacaksın, içindeki sesi dinleyeceksin. Dur, gitme, kaçma, dur.” “Yelkovanlar” Öyküsünden (s. 67, 69)
Öykü okumayı sevenler için güzel bir kitap, güzel öyküler ama Başarır’ın sosyal statüsünün yansımaları biraz iç karartıcı bir şekilde yansımış kitaba. Kapağı çok ilginç, ben bir anlam veremedim ama bir açıklaması vardır sanırım.