'Bizim türümüz Güneşle beslenmez: bizim besinimizi Ay verir. Gelgitlerin gücü tükendiğinde ve insanların enerjisinden uzak kaldığımızda. Ayla parlar ve ayla söneriz. Şafak dağların üzerinde söktüğünde ve kar kitlelerinin hareketsiz beyazlığını aydınlattığında, sığınağıma, yazgımın köşesine kaçtım. Bu ilk tutku gecemde, insanlığın dertleriyle tanıştım: aşkın vefasız, korkunç ve belirsiz bağı.'Sevgilisinin intiharı ve yüzünü sonsuza dek çirkinleştiren bir asit saldırısı sonucu, Rachita Tiwari'nin yaşamı alt üst olur. Yüzyıldan fazla bir zaman önce, gözüpek bir misyoner tarafından Himalaya dağlarının üzerindeki eski aile evine sığınan Rachita, burada yaşlı ve gizemli uşağı Lohaniju ile yalnız bir yaşam sürmeye başlar. Tek uğraşısı, tırnaklarını kırmızı oje ile boyamak olan Rachita, aynalara bakmamak için büyük bir özen gösterir. Rachita kendi içine çekildikçe ve söz geçiremediği dış dünyaya olan korkusu arttıkça, kendisini giderek farklı boyutların içinde bulur ve kaldığı evin geçmişi, gözlerinin önünde yeniden canlanır.
İngiliz Edebiyatı öğretmeni Rachita, yüzüne dökülen asit yüzünden kendini çocukluğunun geçtiği Himayalardaki eve hapseder. Bu ev onun sığınağı olur, zamanla kendini eve ait evide kendine ait olarak görmeye başlar. Bu durum öyle bir hale gelirki evde daha önce yaşamış insanların ruhlarınıda görmeye başlar. Yazar romanda kendisininde belirttiği gibi ağdalı ve uzun cümleler kurmuş. Bu bazen kitabı edebi bir eser, bazen de kafa karışıklığı yaratan bir cümleler topluluğu yapmış. Bazı kelime oyunları yada tasvirler harikaydı ama kitap bazıları için sıkıcı gelebilir.
Hint edebiyatının özgün ve değişik yapıtlarından biri olan romanda ,romanın kahramanı Himalaya’ların doruğunda doğa ile iç içe tek başına bir yaşam sürmektedir. Sevgilisinin intiharı ve asit saldırısı sonucu yüzünde oluşan kalıcı iz onun hayatını tümden etkilemiş ve insanlardan uzaklaştırmıştır. Sevgiyi,inancı ve gerçeğin hayattaki rolünü anlatan bu romanı herkese öneriyorum.
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
İngiliz Edebiyatı öğretmeni Rachita, yüzüne dökülen asit yüzünden kendini çocukluğunun geçtiği Himayalardaki eve hapseder. Bu ev onun sığınağı olur, zamanla kendini eve ait evide kendine ait olarak görmeye başlar. Bu durum öyle bir hale gelirki evde daha önce yaşamış insanların ruhlarınıda görmeye başlar. Yazar romanda kendisininde belirttiği gibi ağdalı ve uzun cümleler kurmuş. Bu bazen kitabı edebi bir eser, bazen de kafa karışıklığı yaratan bir cümleler topluluğu yapmış. Bazı kelime oyunları yada tasvirler harikaydı ama kitap bazıları için sıkıcı gelebilir.
Hint edebiyatının özgün ve değişik yapıtlarından biri olan romanda ,romanın kahramanı Himalaya’ların doruğunda doğa ile iç içe tek başına bir yaşam sürmektedir. Sevgilisinin intiharı ve asit saldırısı sonucu yüzünde oluşan kalıcı iz onun hayatını tümden etkilemiş ve insanlardan uzaklaştırmıştır. Sevgiyi,inancı ve gerçeğin hayattaki rolünü anlatan bu romanı herkese öneriyorum.