Jacques Rancière, geçmişten bu yana çeşitli deneyimler ve karşılaşmalardan hareketle, arşivlerde saklı belgeler ve yeniden yorumlanmayı bekleyen kâh edebi kâh sinematografik anlatılar ışığında, ütopyanın temelindeki dürtüyü, karşı konulmaz arzuyu mercek altına alıyor: halka, halkın ülkesine doğru yolculuk. Burada halk sosyoekonomik bir kategori değil kesinlikle, otantik bir ütopya diyarında yaşayan muhayyel bir toplumsal gövde. Diyar ise gerçekte hiçbir yerde var olmayan bir uzak ada değil örneğin. Tam tersine hemen yanı başımızda duruyor; boğazın öbür yakasında, caddenin hemen ötesinde, her gün bindiğimiz metronun en son durağında... Ziyaretçisine başka bir dünyanın, başka bir insanlığın görüntüsünün farklı yüzlerini sunuyor "halk ülkesi", keşfe çıktığınız her bir coğrafyada. Öte yandan Rancière var olmayan değilse bile yolculuğa çıkan açısından varışı çoğu zaman olanaksız bir ülkeye değiniyor. Wordsworth'un Prelüd'ünden Büchner'in Woyzeck'ine, Rilke'nin Duino Ağıtları'ndan Rossellini'nin Avrupa '51'ine, söktüğü her kurguda, eşelediği her ipucunda işte bu olanaksızlığın tarihsel ve felsefi köklerini sorgulayarak saptamalarda bulunuyor. "Bir Çocuk Kendini Öldürüyor" başlıklı yazıda etraflıca ele aldığı Rossellini'nin başrolde Ingrid Bergman'ı izlediğimiz filmi, iki ayrı zamanda yaşanan iki farklı deneyimle Rancière'in siyasal ufkunu değiştirecek bir uyanışa işaret etmesi bakımından kişisel bir önem de taşıyor.
Kitap Yorumları - (0 Yorum)