Telif Bildirimi ve Kitap Kaldırma İstekleri İçin
Hece Cümbüşü

Kategori: Edebiyat Yazar: Nick Hornby Yayınevi: Sel Yayıncılık

Hece Cümbüşü

  • çevirmen: Defne Orhun
  • Yayın Tarihi: 31.10.2012
  • Orijinal Adi: The Polysyllabic Spree
  • ISBN: 9789755702704
  • Dil: TÜRKÇE
  • Sayfa Sayısı: 150
  • Cilt Tipi: Karton Kapak
  • Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
  • Boyut: 13.5 x 19.5 cm
Tanıtım Bülteni
Ayda kaç kitap satın alıyorsunuz ve bunların kaçını okuyorsunuz? Okuduğunuz kitaplar size neler düşündürüyor? Neden bazı kitapları yutarcasına bazılarını da sıkıntıdan patlayarak okuyorsunuz? Kitap okumak, gerçekten müzik dinlemekten ya da film izlemekten daha mı eğlenceli bir etkinlik?Nick Hornby, Hece Cümbüşü'nde bu soruları içten, ironik ve heyecan dolu üslubu ile yanıtlıyor. Bugünün penceresinden Çehov, Dickens, Dostoyevski ve Salinger'a bakıyor ve bu kez yazar değil okur kimliği ile karşımıza çıkıyor.Nick Hornby, okurlarını ilginç gözlemlerle yüklü okuma serüvenine davet ediyor.
Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Hece Cümbüşü PDF 6.23 MB İndir
Hece Cümbüşü EPUB 6.96 MB İndir
Hece Cümbüşü MOBI 5.49 MB İndir
Hece Cümbüşü ODF 5.86 MB İndir
Hece Cümbüşü DJVU 7.32 MB İndir
Hece Cümbüşü RAR 4.76 MB İndir
Hece Cümbüşü ZIP 4.39 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

Satıcı Kitap Adı Bağlantı
BKM Kitap Sessizlik Artık Sensizlik Satın Al
Kitapyurdu Yüreğin Yorgunluk Görmesin Satın Al

Benzer Kitaplar




Kitap Yorumları - (1 Yorum)


Hornby’nin ikinci tersosu bu. Şarkıların zamanla kurdukları ilişkileri anlatmak gibi bir derdim varken 31 Şarkı’yla karşılaşmıştım, adamı çok sevmesem küfür kafir giderdim ama yapamadım, deli güzel bir işti o. Kendisi de bir yerde diyor zaten, bu bir yasa, varmak istediğiniz yere sizden önce varan biri mutlaka vardır, sanatta bu böyledir, aslında çoğu şeyde bu böyledir. İkincisi de benim burada yapmak istediğim şeyin çok daha iyisini görmek oldu, Hornby’nin gevezeliği o kadar çatallanıyor ki Dickens’ın bitmek bilmeyen metinlerini Arsenal’ın deplasman galibiyetlerine bağlanmış bir halde bulabiliyorsunuz. Hornby fanatik bir Arsenal taraftarı olduğu için hemen her yazısına bir yerden giriyor futbol, kıyısından edebiyata ekleniyor, yeni bakış açıları katıyor ama gerçekten geveze olan bu adamın nereden ne çıkaracağı pek belli olmuyor, garip bağlantıların izini sürmek gerekiyor. Herif komik bir de, saçma sapan yorumlarıyla değindiği metinlere yeni bakış açıları kazandırırken güldürüyor bir yandan. Tipik Hornby aslında, ciddi şeylerden komik bir biçimde bahsediyor.
Şarkılara denk gelmediğim bir zaman düşündüm, belki de 31 Şarkı’yı da yazıyordu o sırada ve her şeyi çorba haline getirmek istememişti. Zaten sonradan bu yazıların yazılmasının nedenini de öğreniyoruz; Believer nam bir süreli yayına okuduğu kitaplar hakkında bir şeyler yazması teklif ediliyor, Hornby kabul ediyor ve çalışan tayfasıyla arasında geçen ilginç olayları da aralara derelere serpiştiriyor. Nerd dolu bir dergi bu sanıyorum, nispeten yaşlı bir adamla uğraşmışlar bir ölçüde, Hornby de keskin diliyle elemanları gerek gömüyor, gerek övüyor, gerekeni yapıyor. Hornby sataşılmaması gereken bir herif, metinleri yorumlarken aklına yatmayan şeyleri nezaketi elden bırakmadan yerin dibine sokuveriyor. Bir Bierce kadar olmasa da iğneyi ve çuvaldızı kendine sapladığı gibi başkalarına da takabiliyor, çok iyi. Fırlama bir adamın incelemeleri de böyle olurdu, iyi olmuş. Dergiden kazandığı parayı muhtemelen kitaplara yatırmıştır ama hepsini de yatırmamıştır, her ay beş altı kitap alıyor ve yarısını okursa kâr. Okumadığı metinler hakkında pek bir şey söylemiyor ama okudukları üzerinden bulunduğu çıkarımlar bile başlı başına bir metin olarak karşımıza çıkabilirmiş, iyi olurmuş.
Eylül 2003 ve Kasım 2004 aralığındaki aylık yazılardan ibaret bu metin, on dört ayın okuma dökümü. Her ay satın aldığı kitapları ve okuduklarını iki ayrı liste halinde yazıların başında vermiş Hornby, bazı aylarda satın aldıklarını ağırlıklı olarak okurken bazı aylarda, futbol sezonunun bittiği yaz aylarında mesela, havuz başında veya orman yürüyüşleri sırasında okunacak kitapları satın aldıklarından seçmiyor da yayınevlerinden gelen kitaplara ağırlık veriyor, bu yüzden adamın belli bir okuma düzeni olduğunu söylemek zor. Rastgele atışlarla seçilen metinlerin tamamı bitirilmiyor, Hornby beğenmediği metinleri yarıda bırakıyor ve dergi politikası gereği isimlerini anmıyor, böylece metinlerin ne kadar gudubet ve ölümcül olduklarını rahat rahat anlatabiliyor. Hornby’nin diline düşmek istemezdim açıkçası. Gerçi benim öyküler için de genellikle gömücü şeyler okudum ama bu adamın kurduğu eleştiri düzleminden çok uzaktı hepsi, genellikle metinle ilgisiz şeylere odaklanıldığı için pek bir iz bırakmadan geçip gitti. Hornby’nin de yeterince gömüldüğünü sezebiliyoruz; kendi metinleri için söylenenlerden sağ kurtulup işine gücüne bakmış ama bunun ardında önceliklerin ağırlığı var, mesela otistik bir çocukla yaşamak olumsuz eleştirilerin etkisini neredeyse sıfıra indirmiştir, bence. Sonuçta The X-Files’taki Cigarette Smoking Man’in durumuna benzer bir durum yok, herhangi bir şeyi yaratmak bile kişisel tatmini sağlar, dışarıdan gelecek tepkiler ikinci planda kalır.
Ana başlıklara değineceğim. Salinger meselesinin yer aldığı ilk yazı. Hornby manifestosunun ana hatlarını çiziyor burada, ilk maddede satın aldığı her kitabı okumayacağını bildiğini söylüyor Hornby, biliyor. Biliyor, evet, hepsini okumayacak ama okumaya niyeti var. Niyeti iyi. O yüzden istifçilik haricinde bir işse kitap almak, o zaman gönül rahat. Şahsen ömrüm boyunca bana yetecek kadar kitaba sahip olmama çok az kaldıysa da yine alırım ben, hepsini okuyabilirim. Teknolojinin o kadar ilerlediğini görürsek bilincimi bedenimin dışında bir şeye aktarabilirim ve aslında pek az kitaba sahip olduğumu görüp üzülürüm, anlıyor musunuz, bunların hepsini okuyacağım ben. Bir de bazı kitapların ıskalanması hadisesi var, Hornby buna da değiniyor. Bu yazıları kırklı yaşlarının ortalarında yazdığını düşünürsek Salinger’ın birkaç kitabını ilk kez okuduğunu görünce kimileri şaşırabilir ama bu iş böyle, Hornby belki de kendini küçük düşürdüğünü söylüyor ve bazı şeyleri okuduğunu, bazı şeyleri okumadığını belirtiyor. Klasikleri okumamış olan sayısız akademisyen, yazar, insan var, Karamazov Kardeşler’i, Suç ve Ceza’yı ve sair pek çok metni lisede okumuş ve pek bir halt anlamamış, aynı metinleri tekrar okuması gereken benim gibi bir dünya andaval var. Bunun bir formülünün olmadığına kani oldum, büyük büyük yazarlar klasiklerin neden okunması gerektiğine dair sayfalar dolusu yazabilirler ama nasıl mutlu olunuyorsa öyle okunmalı. Hornby bir yerde arkadaşının birinden bahsediyor, arkadaşı Dickens’ın Kasvetli Ev’inden başka bir Dickens metnini okumamış ve Hornby bunu öğrenince adamın başının etini yemiş, tekrar tekrar aynı kitabı okumaktansa yazarın diğer metinlerine yönelmesi gerektiğini söylemiş, utançmış Dickens’ın diğer metinlerini okumamak. Şahsen Çalıkuşu’nu okumadım diye utanacak değilim. Sanırım ömrüm boyunca Çalıkuşu’nu okumayacağım. Olasılıkların birleşip beni o kitabı okumaya yöneltmeleri gerek. Maymuna bir Shakespeare metni yazdırabilen zamanın bu etkisini hafife almamalıyım, ömrümle ilgili o iddialı cümleyi geri alıyorum ve Salinger’a dönüyorum. Hamilton’ın yazmaya çalıştığı Salinger biyografisi için ünlü yazarın “ininden çıkıp” Hamilton’ın avukatına yeminli ifade verdiğini biliyor muydunuz? Adam kendisiyle ilgili bazı bilgilere ulaşılmasını istemiyor ama anladığım kadarıyla bu Hamilton işleri iyice çıkmaza sokmuş, yüzyıllık yalnızlığına çekilen adamı evinden çıkarmış, iyi halt etmiş. Bir de 1930’larda kısa bir öykü karşılığında 2000$ kazanılabiliyormuş, bu da iyi.
Bir mesele daha; her şeyi birbirine karıştırdığından bahsediyor Hornby. Filmler, metinler, oyunlar, her şey birbirine giriyor ve sonuçta hiçbir şey doğru düzgün hatırlanmıyor. Ne halt etmeye uğraştığını sorguluyor Hornby, madem her şey birbirine karışacak, o zaman bütün bu uğraşın anlamı ne? Galeano’nun ütopya hakkında söylediklerini hatırlıyorum; arkadaşıyla bir etkinliğe katılmışlar ve arkadaşına zor bir soru gelmiş, ütopyanın ne işe yaradığına dair. Ütopyaya ulaşılmaz, her adım onu daha da uzaklaştırır, bir varış noktası yoktur. Arkadaşı bu duruma güzel bir cevap vermiş, ütopyanın hareket etmemizi sağlamasına dair. İlerlemek. Bu da böyle bir şey. İlerleriz, okuruz, izleriz ve her şey bir başka şeye dönüşür. Hornby’nin karıştırdığı onca şeyi yine kendisinin sözcüklerinde buluruz, o sözcüklerin oluşmasını sağlamışlardır. Yeterli. Bir insanı yapabileceğinden fazlasını yapmaya zorlamanın haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bazı şeyler yapılır, bazıları yapılmaz. Bu kadar.Hornby’nin kafasının karışıklığını seviyorum, o karmaşadan çıkardıklarını da.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*