Nâzım, Tahir’le Zühre Meselesi şiirinde “hatta sevda yüzünden ölmek ayıp değil.”, Karlı Kayın Ormanı’nda “ne ölümden korkmak ayıp/ne de düşünmek ölümü” derken ölümü içselleştirmiştir. Yaşamak varsa, içinde ölüm de vardır. Yaşamak ve ölmek bir elmanın iki yarısı, biri yoksa diğeri de yoktur. Aldığımız her nefes bizi yaşatırken, öldürür, ölüme de taşır… Ölüm teması pek çok şair için çekici gelmiştir. Ölümden söz etmek, hem kabullenmek, hem meydan okumaktır, hem korkmak, hem de korkmadığını kanıtlamaktır.Yaşadığımız çağ, güdümlü, yönlendirilen, yönetilen, yönetenlerin ve yönlendirenlerin kurallar koyduğu, kendi koydukları kuralları çiğnemekten kaçınmadıkları bir dönemdir. Sermayeden yana işleyen bir sistem olarak karşımızdadır. Sanatın kuralları değildir bunlar. Hiçbir sanatsal ve toplum yararcı politikalar, ilkeler değildir geçerli olan. Sanat, işlevini yitirmiş, anamalcı düzeni erekleyen saldırı imha silahlarıyla donatılmış, metalaştırılmıştır. Bedeli ödenerek kullanılabilen, alınıp satılabilen –istendiğinde yıkılabilen, paslanmaya, küflenmeye bırakılabilen- bir maldır şiir, resim, roman, heykel vs. İçi ne kadar kötü olursa olsun, yapılan ve satışı gerçekleşen yalnızca ambalajıdır. Buna siyasallaşmayı da ekleyebiliriz. Egemen ideolojinin sanat diye kabul ettirmek istediği bir sanat anlayışıdır bu. Sanatın yerel, evrensel yasaları yok sayıldığında, geride orman yasaları kalıyor.Oysa yaşam bir kelebeğin ömrü kadardır ve bir kelebek kanatlarında bütün güzellikleri taşır.
Kitap Yorumları - (0 Yorum)