Orhan Kemal Öykü Ödüllü yazar Zafer Doruk, uzun bir aradan sonra yeniden okurlarıyla buluşuyor. Çukurova’nın sıcağından ses veren bu yeni öykülerinde varoşlar tozu toprağıyla hayat bulurken coğrafyanın kendine has yaşam kültürü bütün renkleriyle elle tutulabilecek kadar canlanıyor. 12 Eylül darbesinden günümüze uzanan geniş bir zaman diliminde; arka mahallelerin münhasır evleri, yasak aşkları, evlerinden alınan babaları kadar kuşbazlar, torbacılar, bıçkınlar ve uçurtma kralı çocuklar da dolaşıyor. Yaşamının büyük kısmını Adana’da geçiren Doruk, bu kozmopolit şehirden taşra yaşamına içten ve gerçekçi bir bakış yöneltiyor ve okurlarını da bu bakışa ortak etmeyi başarıyor.
Birbirine benzeyen evlerin, birbirine benzemeyen öykülerini kahraman anlatıcı formu ile bize anlatıyor ama onları bir anıya dönüştürmeden, öykülerin sahiciliğini öne çıkararak ‘insan hikayeleri’ kuruyor. Yazar, öykülerinde karanlık nokta bırakmayı sevmediği gibi, dili ve anlatımı savurma yoluna da gitmemiş. Orhan Kemal, Oktay Akbal Öykü Ödülleri’nin sahibi Doruk, öykü dilini gene onlara yaraşır biçimde kurmuş.
Herkesin çok hayran olduğu, onlarca ödülü olan Zafer Doruk’a maalesef ben çok ısınamadım. Başlık bulma konusunda çok yetenekli, önce bunu söyleyeyim. Hem kitabın adı hem de öykülerin adlarına bayıldım fakat içerik beni içine alamadı. Bu ara çok fazla düz -sıradan- insan hikayesi okuduğum için olabilir tabii. Dili çok temiz ve hiçbir konuyu dramatize etmeden anlatmış, fakat biraz sanatlı dil aradım içerisinde. Ayrıca da anlattığı düz insanların hikâyelerinde hiç kendime yakın hissettiğim bir olay olmadı; olmak zorunda değil, ama olmayınca “gerçekler” hissiyatını alamıyorum, bu tamamen benim ile alakalı bir problem. Bu kitabı ve tarzını sevmesem de belki bir şans daha verebilirim kendime Zafer Doruk için.
On bir öyküden oluşan eserde kuşlar bir şekilde kurguda kendilerine yer bulmuşlar. Kuşların yanısıra Süslü Kadir ile Karanlık öykülerinde de ortak noktalar var.
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
Birbirine benzeyen evlerin, birbirine benzemeyen öykülerini kahraman anlatıcı formu ile bize anlatıyor ama onları bir anıya dönüştürmeden, öykülerin sahiciliğini öne çıkararak ‘insan hikayeleri’ kuruyor. Yazar, öykülerinde karanlık nokta bırakmayı sevmediği gibi, dili ve anlatımı savurma yoluna da gitmemiş. Orhan Kemal, Oktay Akbal Öykü Ödülleri’nin sahibi Doruk, öykü dilini gene onlara yaraşır biçimde kurmuş.
Herkesin çok hayran olduğu, onlarca ödülü olan Zafer Doruk’a maalesef ben çok ısınamadım. Başlık bulma konusunda çok yetenekli, önce bunu söyleyeyim. Hem kitabın adı hem de öykülerin adlarına bayıldım fakat içerik beni içine alamadı. Bu ara çok fazla düz -sıradan- insan hikayesi okuduğum için olabilir tabii. Dili çok temiz ve hiçbir konuyu dramatize etmeden anlatmış, fakat biraz sanatlı dil aradım içerisinde. Ayrıca da anlattığı düz insanların hikâyelerinde hiç kendime yakın hissettiğim bir olay olmadı; olmak zorunda değil, ama olmayınca “gerçekler” hissiyatını alamıyorum, bu tamamen benim ile alakalı bir problem. Bu kitabı ve tarzını sevmesem de belki bir şans daha verebilirim kendime Zafer Doruk için.
On bir öyküden oluşan eserde kuşlar bir şekilde kurguda kendilerine yer bulmuşlar. Kuşların yanısıra Süslü Kadir ile Karanlık öykülerinde de ortak noktalar var.