Telif Bildirimi ve Kitap Kaldırma İstekleri İçin
Midwich’in Guguk Kuşları

Kategori: Edebiyat Yazar: John Wyndham Yayınevi: Delidolu

Midwich’in Guguk Kuşları

    Tanıtım Bülteni
    Bilinmeyene karşı duyulan korku ruhu kemirince...Krizalitler, Chocky, Triffidlerin Günü gibi, bilimkurgu edebiyatının kilometre taşı yapıtlarına imza atan, çağının çok ötesindeki kalemiyle fark yaratan kült yazar John Wyndham’dan, ilk sayfalarından okurun zihnini kıskaca alan bir eser daha: Midwich’in Guguk Kuşları. 60 yıllık mazisine rağmen güncelliğinden hiçbir şey yitirmeyen bu tedirgin edici roman, kendisinden daha üstün bir yaratımla karşılaşan insanın vereceği tepkiyi ve yaşayacağı korkuyu, etkileyici bir üslup ve kurguyla günümüze taşıyor.Cezbedici hikâyesiyle iki kez beyazperdeye de uyarlanan Midwich’in Guguk Kuşları; kendi hâlinde yüzyıllardır uyuklayan önemsiz bir köyün yolunu tutarak, sakinlerinin başından geçen tekinsiz olayları gün yüzüne çıkarıyor.Gözlerden ırak küçük bir İngiliz köyü olan Midwich, bir gün ansızın ve topluca uyuyakalır. Derin uykudan uyandıklarında köy sakinlerinin karşılaştığı manzara, başlangıçta pek şaşırtıcı gelmese de kısa süre sonra işin rengi değişir. Köydeki tüm doğurgan kadınlar hamiledir. Doğan çocuklar ise birbirinden tuhaf, birbirinden ürkütücü, birbirinden yetenekli ve birbirinin neredeyse aynısıdır. Peki, bu çocukların dünyaya gelme sebeplerinin ardından yatan gizem nedir? Soğuk Savaş’ın ürünü, yeni bir tür silah mıdır onlar? Evrimin ve doğanın insanlara bir oyunu mudur? Yoksa daha fenası, dünyadışı canlıların asalak guguk kuşu yumurtaları mıdır? Hissettirdiği endişe duygusuyla, okurun ruhuna usul usul korku salan Midwich’in Guguk Kuşları, derinlikli hikâyesinin satır aralarında, kasaba ahlakından dünya siyasetine kadar pek çok konuyu sorgulayarak, güncelliğini kaybetmeyen çıkarımlarda bulunuyor.“Hayatta kalma içgüdüsü, merhametten daha güçlüdür…”“Heyecan verici, rahatsız edici ve etkileyici bir üslup...” Spectator 
    Kitap AdıFormatBoyutBağlantı
    Midwich’in Guguk KuşlarıPDF6.23 MB İndir
    Midwich’in Guguk KuşlarıEPUB6.96 MB İndir
    Midwich’in Guguk KuşlarıMOBI5.49 MB İndir
    Midwich’in Guguk KuşlarıODF5.86 MB İndir
    Midwich’in Guguk KuşlarıDJVU7.32 MB İndir
    Midwich’in Guguk KuşlarıRAR4.76 MB İndir
    Midwich’in Guguk KuşlarıZIP4.39 MB İndir

    ALTERNATİF İNDİRME LİNKLERİ

    Kitap AdıFormatBoyutBağlantı
    Midwich’in Guguk KuşlarıPDF6.23 MB İndir

    Sponsorlu Kitaplar: Tamamı Ücretsiz 10 Kitap

    Kitap AdıFormatBoyutBağlantı
    Belki de Sevemedik - 1PDF6.23 MB İndir
    Belki de Sevemedik - 2PDF5.80 MB İndir
    Belki de Sevemedik - 3PDF6.10 MB İndir
    Sadece Allah'a Bırak - 1PDF5.10 MB İndir
    Sadece Allah'a Bırak - 2PDF5.50 MB İndir
    Sadece Allah'a Bırak - 3PDF5.80 MB İndir
    Bir Yudum AşkPDF4.75 MB İndir
    Dua Gibi SevPDF5.40 MB İndir
    Sessizlik Artık SensizlikPDF5.90 MB İndir
    Yüreğin Yorgunluk GörmesinPDF5.65 MB İndir

    Benzer Kitaplar




    Kitap Yorumları - (5 Yorum)


    John Wyndham’ı ilk kez okudum, diğer metinlerini hemen edindim. Kendisi İngiliz, 1950’lerden itibaren bilimkurgunun altın çağında at koşturmuş, “mantıklı fantezi” adını koyduğu türde eserler vermiş. Bu metni 1960’ta ve 1995’te sinemaya uyarlanmış, Village of the Damned adıyla. Adı görür görmez on yıl öncesine döndüm, parlak gözlü ve beyaz saçlı çocukları hemen hatırladım. Ödümü koparmışlardı. Amorf veya tekinsiz bir olayla/canlıyla karşılaşınca kıstırılmışlık hissinin doğması ilginç geliyor bana. Yalıtılmış bir alandan kurtulamama olayının izini antik devirlerdeki savaşlara kadar sürebilir, kahramanlıklarla ihanetler arasından korkuyu hemen seçebiliriz ama bu korkunun kaynağı yine insandır. In the Walls of Eryx’i düşünüyorum, daha yoğun bir korku var orada. Şeffaf duvarlardan ibaret bir labirent, her taraf özgürce yürünüp gidilecek bir açıklığa sahip. Gidemiyoruz, çünkü labirentin içindeyiz. Görünmez duvarların arasında çıkış yolunu arıyoruz. En sonunda çıkışa bir adım kala ölüyoruz, bir adım daha atsak az ilerideki çantamıza ulaşacağız, yaşayacağız. Olmuyor. Azrail Koşuyor’da da benzer bir durum var, filmle metnin arasında pek bir ilişki olmadığı için metnin Türkçesini kullanmak daha uygun, neyse, koşulacak bir yol var ve o yolun dışına çıkarsak askerler tarafından vurulacağız. Durursak vurulacağız. Düşersek vurulacağız. Bayılırsak askerler gelecek, bileklerimizi kolonyayla ovup selamet dileyecekler. Kapana kısılmışız. Yine King’den bir örnek, Kubbenin Altında var. Var bayağı bir örnek ama hepsinde hapishanenin bir hikâyesi var, nasıl ve neden yaratıldığına dair. Bu metinde o hikâye yok, laboratuvardaki deney farelerini izler gibiyiz, üstelik sekiz yıl boyunca. Richard Gayford nam anlatıcı, hikâyeyi bir araya getirebilmek için zamanda birtakım oynamalar yaptığını, mevzuyu kronolojik bir sıraya koyabilmek için kurmacaya başvurduğunu söylüyor, böylece şahit olmadığı olayları ve diyalogları kurguyu sakatlamayacak şekilde aktarmasının önünü de açmış oluyor. En başta ayın yirmi altısının doğum günü olması sebebiyle evde, Midwich’te olmamalarını karısı için mutlu bir tesadüfe bağlıyor. Evde olsalardı hayat onlar için çok zor bir hale gelecekti, tabii daha neler olduğunu bilmiyoruz ve meraklanıyoruz. Hikâye yavaş yavaş açılıyor. O gece otelde kalıyorlar, ayın yirmi yedisinde yola koyuluyorlar ve köylerine alınmıyorlar. Polisler girişlerin ve çıkışların ikinci bir emre kadar yasaklandığını söylüyor. Richard ve eşi Janet, tarlalardan geçerek köye girmeye çalıştıkları sırada köyün içinden birinin koşarak ve bağırarak kendilerine doğru geldiğini görüyorlar. Janet birkaç adım önde, dolayısıyla kendinden geçip bayılan Janet oluyor ilk. Richard ne olduğunu anlamıyor, bu sırada anlatıda Midwich’in tarihinden bahsediyor. Böyle bir iki atlama var başta, anlatıyı kesip bambaşka bir meseleden bahsediyor Richard ama hemen mevzuya dönüyor.
    Yeni bölüm, ikinci atlama. Gordon Zellaby kasabanın bilgesi. Eşi Angela kendisinden biraz daha genç, ikinci eş. Gordon’ın ilk eşinden olan kızı Ferrelyn, teğmen olan Alan Hughes’la evlenmek istiyor, Gordon oğlana kendisinden icazet almaya gerek olmadığını söylüyor falan, bu arada bir dünya bilgi sayıp döküyor, geveze bir bilge, tatlı bir moruk. Zararsız. Anlatının odaklandığı nokta, Alan’ın ve Gordon’ın konuşmaları gibi gündelik olaylar, saati de öğreniyoruz bunlardan. Onu çeyrek geçe Midwich’te bir problem yok. Köyün üzerinde alçak uçuşa geçip yer yer karşımıza çıkacak karakterlerin günlük rutinlerini görürüz, sonra bir telefon görüşmesinin kesildiğine şahit oluruz. Saat 22.17’dir. Bu saatten sonra köy saçı başı dağıtır. Telefonlar çalışmaz, tanımlanamayan bir uçan cisim görülür, yangınlar çıkar, bölgeye itfaiye ve polis gönderilir ama gidenler geri gelmezler, geri gelmeyenlere bakmaya gidenler de geri gelmezler, böyle bir silsile. Köyün başına bir hal geliyor kısaca. Kimsenin hiçbir şeyden haberi yok. Bizimkiler neler olduğunu anlamak için aranırlarken Bernard’la karşılaşıyorlar, Richard’ın II. Dünya Savaşı’ndan arkadaşıyla. Albay Bernard, çiftin bir yıldır Midwich’te yaşadığını öğreniyor ve bu bilgiyi cebe atıyor, ileride işine yarayacak. Richard’la Bernard neler döndüğünü anlamak için bilgi alışverişi yapıyorlar. Alan görünmez, kokusuz ve durağan. Radarlar algılamıyor, ses dalgalarını yansıtmıyor ve memeliler, kuşlar, sürüngenler ve böcekler üzerinde ani bir etkisi var. Bir de basından gizlenmeli tabii, Bernard bu konuda elinden geleni yapıp yanlış istihbarat sunuyor basın mensuplarına falan. Havadan yaklaşma çabaları var, üç kilometre yukarıda herhangi bir sıkıntının olmadığı söyleniyor, bir de “Ivanlar’ın neyin peşinde olduğunun bilinmediği”. Arka plana bakalım, Soğuk Savaş’ın yeni palazlandığı zamanlar olduğu için paranoyak bir toplum var elde, köyde işlerin kötü gitmesinde paranoyanın da rolü olacak. Bernard, bu anormal durumu yaratan zamazingoyu ele geçirmeye niyetli, böylece düşmanlara karşı kullanılabilecek etkili bir silaha sahip olacaklar. Hemen her şey normale dönerken Bernard’ın bir ricası oluyor Richard’dan, köyde olup bitenleri kayıt etmeye dair.

    Köyde olaylar gerçekten başlıyor bir süre sonra. Ferrelyn ve Angela hamile olduklarını söylüyorlar birbirlerine, Angela çocuğu olmadığı için yıllar boyunca üzüldükten sonra mutluluktan ağlıyor. Ferrelyn korkudan ağlıyor, Alan’la sevişmemiş çünkü. Hiç kimseyle sevişmemiş. Yani, ta ta, Meryemler beliriyor köyde. Altmış beş Meryem. Doğurgan kadınlar hamile kalmış ama Angela’nınki Gordon’dan. Bu durumda da şu düşünülebilir, ikinci bir bebeğe yer olduğuna göre neden sarı fırtınalardan biri de Angela’ya yerleştirilmedi? Bilmiyoruz. Sonuçta konaklıktan yırtıyor Angela, geri kalan kadınların tamamı konak. Karınlarındaki bebekler yüzünden yaşadıkları travmalara değinmiyorum, anlamam da mümkün değil ama korkunç bir çöküntü yaşıyor bazıları, kendilerinin olmayan bir çocuğu taşımanın ve büyütmenin verdiği psikolojik hasar yıkıcı. Bazıları durumu kanıksıyor ve ne olacağını görmek istiyor, bazıları felaket tellallığı yapıyor, Sodom ve Gomore’yi anımsatarak. Curcuna resmen. Devlet olayları takip ediyor, köy evindeki küçük kurul odasını tam teşekküllü bir doğumhaneye çevirip ebeler ordusu gönderiyor köye. Doğumlar gerçekleşiyor, bebeklerin gözleri altın renginde. Garipler. Daha da garip şeylere yol açıyorlar, iradeleriyle insanlara istediklerini yaptırmaya başlıyorlar. Ferrelyn kasabadan çıkacakken direksiyonu çeviriyor, köye dönüyor ve babasına geri dönmek istemediğini, bebeğin onu zorlayarak geri döndürdüğünü söylüyor. Burada başka türlü bir travma çıkıyor ortaya, köyden ayrılamayan insanlar polisi vs. arıyorlar ama ortada bir suç yok, polislerin düşüncesine göre sayıklayan birçok deli var. Köyden çıkamamak, bebeklerin tasallutu altında kalmak falan, mümkün değil. Dışarıdan hiç kimse yaşananların gerçekliğine, köylülere inanmıyor. Bundan daha çıldırtıcı bir hapishane olamaz. Bebekler insanlara zarar vermeye başlıyorlar bu arada, bir kadın kendine defalarca iğne batırıyor ve batırmaya devam ederken bulunuyor, ona benzer başkaları da var. Bebekler sanki yeteneklerini sınayarak geliştiriyorlarmış gibi. Bir arada olmak istedikleri için birazcık uzaklaşan insanları geri döndürüyorlar.

    Teorik tartışmalar dönüyor bir yandan, Gordon Çocukları -bir süre sonra normal çocuklardan ayırmak için “Çocuklar” adı takılıyor bunlara, “the” işi muhtemelen- işgal için hazırlanan bir orduya benzetiyor, Truva Atı mantığı. Hayatta kalmak için her şeyi yapabilecek bir tür. Sekiz yıl boyunca köyde kalıyorlar, Richard ve Janet sekiz yıldan sonra köye döndüklerinde olayların arifesine denk geliyorlar. Çocuklar sekiz yaşlarında olmalarına rağmen on altı, on yedi yaşında gösteriyorlar. İnanılmaz zekiler, Gordon’dan ders alıyorlar, barınma ve beslenme ihtiyaçları karşılanıyor, hâlâ anlaşılamamış mevzu. Aslında anlaşılamayacak, Wyndham nedenler konusunda zerre ipucu vermiyor, sadece olayları ve olaylar karşısında insanın tutumunu inceliyor, o kadar. Neyse, çiftin köye döndükleri gün asıl olaylar patlak veriyor.

    Toparlıyorum, dünyanın başka yerlerinde de Boş Gün’ü yaşayan yerleşim yerleri olmuş. Kimi yerde Çocukların hepsi ölü doğmuş, kimi yerde köylülerin tamamı ölmüş. Ruslar patlatmışlar bombayı, gerçek anlamda. Yerleşim yerini bombalayıp Çocukları öldürmüşler, yüzlerce insanla birlikte. Bu bombalamadan haberi olan Midwich’in Çocukları sert tepkiler vermeye başlamışlar tabii, onca ölümün sebebi SSCB’deki bombalama olayı. Gordon Çocuklarla konuştuğu zaman öğreniyor bunları, Bernard da bombalama olayını teyit ediyor. Mantık şu ki makul bir tepkinin gerçek bir etkisinin olmayacağını düşünüyor Çocuklar, insan psikolojisini öğrendikleri için -Gordon sağ olsun- vurucu eylemlerde bulunuyorlar, türlerini korumak için. İnsanın doğasını biliyorlar, ne kadar yıkıcı olduğunu da biliyorlar, dolayısıyla daha da yıkıcı olmak zorundalar, hayatta kalabilmeleri için. İşin politik yanı, İngiltere’de SSCB’deki gibi radikal bir çözüm uygulanamaz, partiler böyle bir taşın altına ellerini sokmak istemezler, dolayısıyla bu Çocuklar gelişimlerini tamamlayıp asıl planlarına geçecekler. Asıl planı da bilmiyoruz tabii. İstiladır, başka ne olacak. Radikal tehlikeler radikal çözümler gerektirir, dolayısıyla tüm öngörüleri doğru çıkan Gordon için yapılacak son bir iş kalıyor, insanlığı kurtarmak adına. Arabasına ağır ağır çantalar yüklüyor ve ders vermek üzere Çiftlik’e gidiyor. Burada bırakayım.

    Yaşama güdüsünün yıkıcılığına şahit oluyoruz bu metinde, faunada başka bir türün tehlike yaratmasını istemeyen canlı için tek ve basit bir çözüm vardır, ahlakla engellenemeyecek bir yok etme eylemi. Çocukların nereden geldikleri muamma, amaçları da öyle ama yaşayabilmek için insanları teker teker öldürebilirler, eylemleri istilacı olduklarını gösteriyor. Ne ki fedakar değiller, insanlar onlara göre çok daha büyük bedeller ödemeye hazırlar. Politika, kitlesel davranış biçimlerinin incelenmesi gibi pek çok meselenin arasında en dikkat çeken nokta bu. Şahane bir roman.


    Harika bir bilim kurgu, kaçırmayın. Hemen diğer kitaplarını da alışveriş listeme ekledim.


    John Wyndham’ın tüm diğer kitapları gibi bu da harikaydı ve elimden bırakamadım. Hatta kitabın sonuna doğru yayın evine mail attım; ”yazarın çevirdiğiniz bütün kitaplarını okudum, diğerlerini ne zaman yayınlarsınız?” diye ve yakın zamanda yeni bir kitap geldiğini belirttiler. Velhasıl okuyunuz, okutunuz efendim..


    Sosyal medya önerilerinden görerek aldığım bir kitap.Çok fazla sevilmişti,gerçekten de çok başarılı bir kitap.


    Yeni bir yazar keşfetmenin mutluluğunu yaşıyorum şu an. O kadar harika o kadar güzel bir kitap okudum ki. 274 sayfalık kitabı soluk almadan sonuna kadar okudum. Heyecan doruktaydı, detay ve okuyanı sıkan bir anlatımı yoktu. Hatta birçok arkadaşa kitabın bitmesine son 100 sayfa kala, çok beğendiğimi ve şiddetle tavsiye ettiğimi söyledim. Kitap son zamanlarda okuduğum tüm yerli ve yabancı kitaplardan çok çok iyiydi. O kadar iyiydi ki dışarı çıkınca, uykuya yenik düşerken ve günlük işlerle uğraşırken kitap hep aklımdaydı.
    Oldukça heyecanlı, macera ve bilimkurgu ile harmanlanmış eşsiz bir eser. Mutlaka okuyun.

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

    *

    *

    *