Maziyi sürmek isteği depreşip duruyordu haylidir, içimde. Sanki zihnimin açık unutulmuş penceresinden sert bir rüzgâr esmiş, en dipte kalan kayıtlarını, kuru gazeller misali yığmıştı önüme. Dokunduğum her şey bir an’a, bir anı’ya dönüşüp, hafızamın gözbebeklerine düşüyordu. Taşa dokunsam keski, yağmurda yürüsem eski geliyordu aklıma.Yüzümde buruk ve acı bir gülümseme ile tam önünde durduğumda, ortalık sessiz, sokak tenhaydı. Pazar gününün uykulu tembelliği yansıyordu camlardan. Sessiz ve sabırlı bir bekleyişin yıllanmış durgunluğu tütüyordu havada. Kuşluk vakti olmasına karşın sıcaktı. Havara taşından duvarları, yorgun ve sorgulayan gözlerle bakıyor sandım bir an. Şimdi nereden çıktın, der gibiydi. Yutkunuyordu. Kapanmış yaraları sızlatmanın anlamı yok, diyecekti, konuşabilse belki de. İçinde, tamamına ermemiş, nice eksik yaşanmışlığın izlerini taşımanın olgunluğu ile susuyordu sanki. Susmaya yeminli, evvel ve ahir.
Kitap Yorumları - (0 Yorum)