Hasan Pulur, basınımızın sınır tanımayan keskin kalemlerinin günümüzdeki nadir örneklerindendir. Kimi zaman kalp kırıp can yaktığı olsa da üzerinde en ufak bir şaibe bulunmaz, dürüstlüğünden en ufak bir şüphe duyulmaz.Bu kitapta Hasan Pulur, o keskin diliyle elli yılı aşan gazetecilik serüveninde yaşadıklarını, tanık olduklarını, duyduklarını, kısacası hayatını anlatıyor. 27 Mayıs’tan 28 Şubat’a uzanan süreçte darbeler karşısında basının takındığı tutumdan, Milliyet’in satılma serüvenine kadar Babıâli’de yaşanan elli yıllık bir tarih var, Pulur’un geçmişinde.Kitapta, Erol Simavi, Aydın Doğan, Ercüment Karacan ve Dinç Bilgin gibi gazete patronlarına ilişkin anı ve anekdotlar kadar; Abdi İpekçi, Nezih Demirkent, Çetin Emeç, Ertuğrul Özkök, Mehmet Y. Yılmaz, Sedat Ergin, Çetin Altan, Mehmet Barlas ve Nazlı Ilıcak başta olmak üzere Babıâli’nin ünlü isimlerine yönelik anı ve değerlendirmeler de dikkat çekiyor.Gerçi, “varak-ı mihr ü vefayı kim okur, kim dinler”.”O da var ya…”
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
türk gazetecilik hayatının en duayen isimlerinden hasan pulur un hayatını okurken gazeteci dünyası ile ilgili bilmediğim ne kadar çok şey olduğunu gördüm. özellikle burhan felek in kenan evren in elini öpmesi olayını ilk defa bu kitapta öğrendim. güzel bir anı söyleşi kitabı olmuş. kesinlikle tavsiye ederim. iyi okumalar…
Hasan Pulur denilince akla hiç şüphesiz “Olaylar ve İnsanlar” başlığı ile yazdığı köşe yazıları ile Milliyet gazetesi gelir. Hasan Pulur ile geniş kapsamlı bir Babıâli söyleşisidir bu kitap… Geçmişten günümüze yazılı basın ile ilgili zaman tünelinden keyifli bir sohbet ile geçmemizi sağlamış Pulur. Bu tünelde yol alırken Türkiye’de yaşanan gelişmeler ile ilgili de görüşlerini satır aralarında bulmak mümkün. Özellikle Türkiye’de yaşanan darbeler ile ilgili görüşlerine katılmasam da gazeteciliğin bir meslek olup olmamasını sorgulaması, gazetenin kamuoyunda oluşturduğu baskı ve önemi zaman zaman medya patronlarının kendi ticari menfaatlerine göre yönlendirmesi, basının kendi içinde bir cezai yaptırımının olmaması nedeniyle kalitesinden her geçen gün ödün vermesi gibi konularda haklı eleştirilerde bulunuyor. Hasan Pulur’un hayat hikâyesini keyifle okuyacağınıza eminim. Gazetecilikte 50 yılını doldurmuş Pulur’un süzgecinden Peyami Safa’dan Abdi İpekçi’ye çok geniş bir yazar hatırası mevcut eserde. Yine Simavi’ler den Aydın Doğan’a kadar gazete patronlarının da mesleğe bakışlarını tespit edebileceğiniz doyurucu bir söyleşi. Söyleşiyi yapan Sefa Kaplan’ın da başarısını ayrıca not etmek gerekiyor.