Benim kalemime hüzün uğramayacaktı hiç. Satırlarıma acı vurmayacaktı. Benim öykülerimde güneş hep pırıl pırıl, yıldızlar ışıl ışıl olacaktı. Mevsimlerden baharı, aylardan nisanı anlatacaktım. Güvercinler kanat çırpacaktı paragraflarımda; virgüllerimde kelebekler uçuşacak, noktalarım dağ gibi sabit ve kararlı duracaktı. Ah göz yaşlarım ıslatmayacaktı kağıtları, benim öykülerimde gülümseyen insanlar yaşayacaktı...
“Bir zamanlar toprak hakiki topraktı. Yeryüzü saf ve masum. Hiçbir şey, kirlenmemişti. Güneş ışınlarını hiçbir toz zerresine çarpmadan gönderiyordu yeryüzüne. Yağmur, yağarken şarkılar söylüyordu. Bulutlar, yerle kavuşmak için sabırsız… Gece ve gündüz, yaz ve kış, ak ve kara birbiriyle barışık… Kuzu kurda, buzul güneşe, yıldızlar karanlığa alışık… Fakat evren bir tek yüreğe, tek bir nefese hasret…Ve insanla başladı iyiliğin ve kötülüğün serüveni…” “Kuleler ve Mezarlıklar” öyküsünden (s. 94)Yazarın akıcı dil ve üslubu ile sıkılmadan okunan öyküler. “Deniz ve Martılar Kadar”, “Güvercinler”, “Tatile Çıkalım mı?”, “Oğlum Kırmızı Balonları Severdi”, “Peruğuma Örgü de Öreyim mi Hocam!”, “13:15 Vapuruna Yetişebiliriz”, “Veda” öykülerini severek okudum.
Umudun ve direncin kıvılcımlarının çakıldığı öykülerden oluşan bu eser, okunmalara doyulmuyor. Yazara şükranlarımızı belirtiyoruz belirtmesine; fakat, artık büyüklere değil de mini okuyucularına ülfet etmeye döndü yüzünü. Biz büyükler de o güzel öykülerinin devamını bekliyor, özlüyor ve gözlüyoruz…Elhamdulillah ki yazarlarımız var. Sıra yaşarlarımızda…
Nehir Aydın, gördüklerini yaşayan, yaşadıklarını yaşatan bir yazar. Satırları arasında öyle bir atmosfer oluşturuyor ki kendinizi karakterlerden biri gibi, hiç değilse onların yanıbaşında duran biri gibi hissediyorsunuz. Yazdıklarında onuru görebiliyorsunuz. Son zamanlarda çocuk öykücülüğünde oldukça başarılı adımlar atan yazar, bundan önce yayımlanan iki öykü kitabıyla gönlümüzde taht kurmayı başarmıştır.Daha çok ezilmişlik edebiyatıyla, çözülme öyküleri ve trajik sonlarıyla okuduğumuz başörtülü kız hikayelerinin hepsinin de öyle olmadığını gösteriyor. Hayır destan falan yazmıyor, kahramanlık hikayeleri anlatmıyor. Bunlar gerçek diyebiliyorsunuz. İnsanın doğasını anlatıyor. İnsanın doğasında onur da vardır, direniş de… Yazar bize bu ihmal edilen yönü gösteriyor. Sadece bu değil, yazarı bir erkek karakteri içinde, bazen babası hapse girmiş bir çocuk, çocuğunu aldırmak isteyen bir kasabalı kadın, evliliği iyi gitmeyen bir kadın, sevdiğinin peşinden koşan bir genç gibi türlü türlü karakterlere bürünmüş bir şekilde görebiliyorsunuz.Biçimde olduğu kadar muhtevada da başarılı.
Kitap Yorumları - (3 Yorum)
“Bir zamanlar toprak hakiki topraktı. Yeryüzü saf ve masum. Hiçbir şey, kirlenmemişti. Güneş ışınlarını hiçbir toz zerresine çarpmadan gönderiyordu yeryüzüne. Yağmur, yağarken şarkılar söylüyordu. Bulutlar, yerle kavuşmak için sabırsız… Gece ve gündüz, yaz ve kış, ak ve kara birbiriyle barışık… Kuzu kurda, buzul güneşe, yıldızlar karanlığa alışık… Fakat evren bir tek yüreğe, tek bir nefese hasret…Ve insanla başladı iyiliğin ve kötülüğün serüveni…” “Kuleler ve Mezarlıklar” öyküsünden (s. 94)Yazarın akıcı dil ve üslubu ile sıkılmadan okunan öyküler. “Deniz ve Martılar Kadar”, “Güvercinler”, “Tatile Çıkalım mı?”, “Oğlum Kırmızı Balonları Severdi”, “Peruğuma Örgü de Öreyim mi Hocam!”, “13:15 Vapuruna Yetişebiliriz”, “Veda” öykülerini severek okudum.
Umudun ve direncin kıvılcımlarının çakıldığı öykülerden oluşan bu eser, okunmalara doyulmuyor. Yazara şükranlarımızı belirtiyoruz belirtmesine; fakat, artık büyüklere değil de mini okuyucularına ülfet etmeye döndü yüzünü. Biz büyükler de o güzel öykülerinin devamını bekliyor, özlüyor ve gözlüyoruz…Elhamdulillah ki yazarlarımız var. Sıra yaşarlarımızda…
Nehir Aydın, gördüklerini yaşayan, yaşadıklarını yaşatan bir yazar. Satırları arasında öyle bir atmosfer oluşturuyor ki kendinizi karakterlerden biri gibi, hiç değilse onların yanıbaşında duran biri gibi hissediyorsunuz. Yazdıklarında onuru görebiliyorsunuz. Son zamanlarda çocuk öykücülüğünde oldukça başarılı adımlar atan yazar, bundan önce yayımlanan iki öykü kitabıyla gönlümüzde taht kurmayı başarmıştır.Daha çok ezilmişlik edebiyatıyla, çözülme öyküleri ve trajik sonlarıyla okuduğumuz başörtülü kız hikayelerinin hepsinin de öyle olmadığını gösteriyor. Hayır destan falan yazmıyor, kahramanlık hikayeleri anlatmıyor. Bunlar gerçek diyebiliyorsunuz. İnsanın doğasını anlatıyor. İnsanın doğasında onur da vardır, direniş de… Yazar bize bu ihmal edilen yönü gösteriyor. Sadece bu değil, yazarı bir erkek karakteri içinde, bazen babası hapse girmiş bir çocuk, çocuğunu aldırmak isteyen bir kasabalı kadın, evliliği iyi gitmeyen bir kadın, sevdiğinin peşinden koşan bir genç gibi türlü türlü karakterlere bürünmüş bir şekilde görebiliyorsunuz.Biçimde olduğu kadar muhtevada da başarılı.