Telif Bildirimi ve Kitap Kaldırma İstekleri İçin
Özgürlük Ya da Kadercilik

Kategori: İslam Yazar: Ali Aslan Yayınevi: Kayıhan Yayınları

Özgürlük Ya da Kadercilik

  • Yayın Tarihi: 03.03.2006
  • ISBN: 9789757574880
  • Dil: TÜRKÇE
  • Sayfa Sayısı: 224
  • Cilt Tipi: Karton Kapak
  • Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
  • Boyut: 13.5 x 21 cm
Tanıtım Bülteni
Kader mi? Yoksa alın yazısı mı?Kader, insanoğlunun yapabileceği fiillere mani midir?İnsan, yaptığı iyilikleri-kötülükleri "ne yapalım işte kader" diyerek geçiştirebilir mi? Buna göre kader karşısında ne kadar özgürüz.İnsanı ve evreni yaratan Yüce Rabbimiz, olayların meydana gelişinde bize irade vermiştir. Bizler bu irade doğrultusunda tercihlerimizi yaparız. Rabbimiz de bizim tercihimizi yaratır.İnancımıza göre Kader ve Kaza bu.Tarih boyunca insanların "Kadercilik" ile süregelen serüveni devam ettiğine göre "Allah’a inanmak" kadar önemli olan bu konunun serencamı hakkında enine-boyuna bir eser meydana getirmek gerekirdi.Bu eser, Kaza ve Kader konusunda, insanların düştükleri yanılgıları bir nebzecik olsun düzeltebiliyorsa, Kayıhan Yayınları olarak kendimizi bahtiyarlardan sayacağız.
Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Özgürlük Ya da Kadercilik PDF 9.30 MB İndir
Özgürlük Ya da Kadercilik EPUB 10.39 MB İndir
Özgürlük Ya da Kadercilik MOBI 8.20 MB İndir
Özgürlük Ya da Kadercilik ODF 8.75 MB İndir
Özgürlük Ya da Kadercilik DJVU 10.94 MB İndir
Özgürlük Ya da Kadercilik RAR 7.11 MB İndir
Özgürlük Ya da Kadercilik ZIP 6.56 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

Satıcı Kitap Adı Bağlantı
BKM Kitap Sessizlik Artık Sensizlik Satın Al
Kitapyurdu Yüreğin Yorgunluk Görmesin Satın Al

Benzer Kitaplar




Kitap Yorumları - (1 Yorum)


Kitap, insanlara ait ihtiyarî fiillerin ilâhî irade ve kudretin zorlayıcı tesiriyle meydana geldiğini savunan grupların ortak adı olan Cebriye konusunu ele almıştır. Giriş bölümünde tarih içerisinde cebrilik konusunu işledikten sonra 1. bölüm Cebriye’nin ortaya çıkışı ve kelami görüşlerini, 2. bölümde Cebri fırkalar ile Cebriliğin dini değeri konularını ele almıştır. Konuyu ele alırken diğer mezheplerin de görüşlerini zikrederek konuyu okuyucunun mukayesesine sunmuştur. Zengin kaynak genişliği de okuyucuya konunun hazırlanırken emek mahsulü olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Kitabın bir eksikliği olarak istifade edilen kaynakların kitap sonunda bir bibliyografya olarak sunulmaması söylenebilir. Kader ve insanın fiilleri konusunda okuyucuya ellerinde bulunması gereken tavsiye edilebilir bir eser olduğunu ifade ederek kitaptan altı çizili bölümler ile sizleri baş başa bırakıyorum:İnsanın seçme özgürlüğü, irade ve kudretinin nerede başlayıp nerede bittiği, kelam tarihinin belli başlı meselelerinden birisi olma vasfını hep korumuştur. Kabul edilen tasnife Mutezile, kulun fiillerine kendisinden başka bir gücün dahlini kabul etmezken, Cebriye kulda fiillerin meydana gelmesinde etkili bir kudret bulunmadığını söyler; Ehl-i sünnet ise fiilin, hem kulun hem de yüce Allah’ın iradesi ile meydana geldiğini, Allah’ın fiilin ‘yaratıcısı’, kulun ise ‘kesb edicisi’ olduğunu kabul eder.(Eb.Sifil)(s.9)İnsan psikolojisinde; başarı ve iyiliklere sahip çıkma, başarısızlık ve kötülüklere sahip çıkmama, aksine faturayı başkalarına çıkarma eğilimi vardır. Bu zihniyet biçimi, fertler için olduğu kadar, toplumlar için de geçerlidir. Tarihsel süreçte İslam dünyasına baktığımız zaman, kaderciliğin hakim olduğu dönemler, genellikle hayati problemlerin üstesinden yiğitçe gelinemeyen dönemlerdir.Nitekim adil yönetim anlayışının bozulmaya, iktisadi ve siyasi ihtiraslar artmaya, medeniyet yerine cahiliye asabiyeti kabarmaya başlayınca kader değil de, Kur’an’ın onaylamadığı kadercilik anlayışı ümmetin genlerine işler ve sosyal davranışlarında da kök salmaya başlar.(R.Altıntaş)(s.13)Cebriye, Hz. Peygamber’den sonra İslam toplumunda insanın yaptığı işleri insana havale eden ve insan sorumluluğunu kabul eden Kaderiyye’ye bir tepki olarak ortaya çıkmış bir mezheptir.Cemel ve Sıffin savaşlarından sonra öne çıkan büyük günah, iman ve küfür kavramlarının tartışıldığı bir ortamda her şeyin önceden belirleyen ilahi kader karşısında insanın durumu ve onun hür olup olmadığı meselesi bu devre damgasını vurmuştur. Bir anda dini, siyasi ve sosyal içerik kazanan bu mesele insanın, başına gelen musibetleri savuşturmaya gücünün yetmeyeceği tezinden yola çıkarak, insanı fiillerinde mecbur kılan ve onu Allah’ın kudreti ve iradesi altında iradesiz ve güçsüz bir varlık olarak kabul eden Cebriyye mezhebini doğurmuştur.(İsa Doğan)(s.18)Kader ve irade meselesini çözmeye çalışan Kaderiye işin içinden Allah’ın ilmini hâdis kabul ederek çıkmaya çalışmış, bir şey olmadan önce onu Allah’ın bilmesini kabul etmemişlerdir. Kula hakiki fail gözü ile bakıp Allah’ı ihmal etmişlerdir. Bu sebepten dolayı Kaderiye İslam’da Cebriyye’den daha tehlike kabul edilmiştir.(s.35)Kur’an tevhidin parçalandığı, Allah’a ortakların koşulduğu bir ortamda gelmiştir. Böyle bir ortamda Kur’anî bir siyaset gereği ayetlerde Allah’ın gücünün, mutlak hakimiyetinin vurgulanıp, olup biten her şeyi Allah’a atfetmek ve Allah’ı tek fail olarak göstermek doğaldır. Buna göre Kur’an ilk olarak muhataplarına şunu öğretmek istemiştir: Allah öyle bir ilahtır ki, mutlak bir güce sahiptir, bu mutlak gücü ile kainata ve insanlara egemendir. Öyle ki, Allah’a rağmen bir şey yapamaz.(s.64)Kaynaklarda cebre delil olarak gösterilen ayetleri incelediğimizde bu ayetlerin cebirden ziyade Allah’ın ilminin ve kudretinin sonsuz derecede olduğunu göstermek maksadını içerdiğini anlarız. Nitekim insan fiillerinin cebir altında olduğunu delil getirilen bu ayetlerden bir kısmı sebep sonuç ilişkisine dayalı tabiat olayları ile ilgilidir. İnsan fiilleriyle ilgili olan “Allah dilemedikçe öğüt almazlar”(Müddessir, 74/56) şeklinde geçen ayete “Onlar Allah’ın hatırlatmak istediğini mutlaka hatırlarlar” şeklinde meal vermek gerekir. Çünkü Allah’ın, insanlardan bazısına hatırlatıp, bazısına hatırlatmaması mutlak adalete aykırıdır.(s.67)Allah bir kulunu kör edip sonra gör, sana azap ederim, sağır edip sonra işit, yoksa azap ederim, dilsiz edip konuş, yoksa azap ederim demez.(s.123)Tarihin her döneminde cebri anlayışa rastlamak mümkündür. Cebrî anlayışın ilk insanla başladığını söyleyenler vardır. Kökleri düşünce tarihinin ve dinlerin başlangıç dönemine kadar uzanan cebir görüşünün izlerine Cahiliyye döneminde ve asr-ı saadet Araplarında da rastlamak mümkündür.Halk-ı Kur’an meselesinin Yahudi kaynaklı olduğu, Yahudilerin Tevrat’ın yaratıldığına inandıkları bilinmektedir.(s.151) Tevrat’ın yaratılmışlığından hareket ederek Kur’an’ın da mahlûk olduğunu ilk defa söyleyip yayan kişi Hz. Peygamber’e sihir yaptığı söylenen yahudi asıllı Lebîd b. A’sam’dır.Cehm’in en meşhur olduğu görüşü irade meselesinde olmuştur. O her şeyi Allah’ın hakimiyeti altına sokmuş, O’nun iradesi ve izni olmadan hiçbir şeyin olmayacağını iddia ederek kulların fiillerini Allah’a atfetmiştir. Cehm, irade görüşü ile Kaderiyye’nin karşısında olmuş, onlarla mücadele etmiştir.Cehm görüşlerini ayetlere dayandırmıştır. Görüşlerinde samimi olduğu kanaati vardır. Aslında Cehm Kur’an’ın mahluk olduğu fikrini de Allah’ı tenzih için ortaya atmıştır. Ayrıca onun görüşlerinden bütün mezhepler yararlanmışlardır. Mutezilenin hür irade görüşüne karşı çıkanlar Cehm’in görüşlerinden hareket ederek Mutezile ile mücadele etmişleridir. (s.216)Cehm kendisinden sonra görüşlerinin bulunduğu bir eser bırakmamıştır. Onun görüşlerini belirtenler tarafsız değillerdir. Dolayısıyla uygun olan, Cehm’e atfedilen görüşlerin tamamının ona ait olduğu konusunda ihtiyatı elden bırakmamak gerekir.(s.224)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*