Kendi yasalarına karşı geldiğinde hemen her zaman başarısızlığa uğrarsın. Kanunlardan, kurallardan, anayasadan ya da polisten bahsetmiyorum. Onlarla baş edilebilir. Ama herkesin kendi yasaları vardır. Christine, 1. Dünya Savaşı’nın hemen ardından yaşanan zorlu koşullarda Avusturya'nın küçük bir köyünde postanede memurluk yapmakta, bir taraftan da hasta annesine bakmaktadır. Bir öğleden sonra boş ofiste sıkıntıyla otururken telgraf cihazının tıkırtılarıyla canlanır. Telgraf kendi adına gelmiştir, üstelik Amerika'da yaşayan zengin teyzesi onu İsveç Alplerindeki bir otele davet ediyordur. Baş döndüren bir tren yolculuğunun ardından Christine dünyanın zirvesine ulaştığında, daha önce hayal bile edemeyeceği ayrıcalıklarla dolu bambaşka bir hayatla tanışacaktır. Avusturyalı ünlü yazar Stefan Zweig'ın 30'lu yıllarda kaleme alıp yaşamının son 10 yılında üzerinde çalıştığı ama yayımlatmadığı bu roman, sıra dışılığıyla okuyucunun aklından çıkmayacak psikolojik bir kara kurgu.
Zweig’in bir çok başarılı eseri içerisinde neden öne çıkarılmadığını anlamadığım romanı.
”Utanç bir hücrede baş verdiğine, insan farkına varamadan en uzak sinir ucuna kadar sirayet eder. En küçük bir karşılaşma ya da akla gelen herhangi bir şey, halihazırdaki işkenceyi azdırır.”
Kısa hikayelerine nazaran fazlasıyla doyurucu oldu. Her cümlesini okuduktan sonra durup düşündürttü. Bu anlamda üzerinde tartışılması gereken oldukça fazla fikir barındırıyor. Kurgu tadında bırakılmış, devamını getirmek zorlama olurdu. Zweig hangi türe el atsa hakkını veriyor dedirten son derece başarılı ve etkili bir eser.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Rahat dingin bir roman olarak başlayıp birden insanın ufkunu değiştiren bir eser. Bunuda okumak gerekli bence.
yazarın her kitabı insanı daha çok okumaya yönlendriyor. Bütün kitaplarını okumak istiyorum.
Zweig’in bir çok başarılı eseri içerisinde neden öne çıkarılmadığını anlamadığım romanı.
”Utanç bir hücrede baş verdiğine, insan farkına varamadan en uzak sinir ucuna kadar sirayet eder. En küçük bir karşılaşma ya da akla gelen herhangi bir şey, halihazırdaki işkenceyi azdırır.”
Zewig’in kısa öykülerinin aksine uzun olusu oldukca verımlı ancak kıtabın sonu olmaması ve netıcelenememesı uzucu.
Kısa hikayelerine nazaran fazlasıyla doyurucu oldu. Her cümlesini okuduktan sonra durup düşündürttü. Bu anlamda üzerinde tartışılması gereken oldukça fazla fikir barındırıyor. Kurgu tadında bırakılmış, devamını getirmek zorlama olurdu. Zweig hangi türe el atsa hakkını veriyor dedirten son derece başarılı ve etkili bir eser.