Günümüzde birçok konuda bizi bunaltacak kadar fazla seçenekle karşı karşıyayız. Marketteki peynir veya deterjan reyonlarından ev eşyalarına ve telefon servislerine kadar tüm tüketim ürünlerinde bizi zorlu seçimler bekliyor. Evet, tükettiğimiz ürünleri seçmekte —belli sınırlar çerçevesinde— özgürüz. Peki ya daha hayati meselelerde? Mesela parçası olduğumuz sistemi seçme şansımız var mı?Renata Salecl her şeyden önce kapitalist düzenin sunduğu içi boş seçeneklerle bireyleri nasıl hayatlarını istedikleri gibi şekillendirebilecekleri yanılsamasına sevk ettiğini gözler önüne seriyor. Ona göre modern kapitalist toplumda yaşam tercihleriyle tüketici tercihlerine aynı muamele yapılıyor: "Doğru duvar kâğıdını ya da saç kremini bulmaya çalışır gibi 'doğru' hayatı bulmaya çalışıyoruz."Ayrıca gündelik hayatta —örneğin aşk ilişkilerinde veya çocuk sahibi olup olmama konusunda— karşımıza çıkan zor seçimlerde devreye giren rasyonel ve irrasyonel mekanizmalar da irdeleniyor. Yalın anlatımı, keskin gözlemleri ve isabetli tespitleriyle Salecl, seçme konusu üzerinden insan psikolojisinin çetrefil labirentlerine ışık tutuyor.
geleneksel toplumsal bagların -aile, cemaat, din, devlet- bir bir çözüldügü modern çaglarda birey olarak çırılçıplak ortada kalan insanın kapitalizmin eline düşüş hikayesi. ve bu zoraki dayatmalarla işleyen bir süreç de degil. her şeyi ama her şeyi seçmekte özgür olan insanın bu seçişlerle kendini kaptırdıgı ‘kendi’ olmanın dahi ne oldugunu unuttugu bir girdap. adeta distopik bir anlatı ki bu bizim içinde yaşadıgımız dünyaya tutulan bir mercekten başkası degil.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
yaptığımızın seçimlerin manipüle edilebilirliğine dair çok başarılı ve faydalı bir çalışma
biraz çeviri ağırlaştırmış kitabı ama okumaya değer.
geleneksel toplumsal bagların -aile, cemaat, din, devlet- bir bir çözüldügü modern çaglarda birey olarak çırılçıplak ortada kalan insanın kapitalizmin eline düşüş hikayesi. ve bu zoraki dayatmalarla işleyen bir süreç de degil. her şeyi ama her şeyi seçmekte özgür olan insanın bu seçişlerle kendini kaptırdıgı ‘kendi’ olmanın dahi ne oldugunu unuttugu bir girdap. adeta distopik bir anlatı ki bu bizim içinde yaşadıgımız dünyaya tutulan bir mercekten başkası degil.
Psikolojik olarak bireyin toplumla derin şekilde irdelendiği bir yapıt.
Yazarın “Kaygı” adlı diğer kitabını da çok beğenmiştim. Psikoloji, sosyoloji ve kapitalizm kültürü alanlarında okuma yapanlara mutlaka tavsiye ederim.