Telif Bildirimi ve Kitap Kaldırma İstekleri İçin
Yaban Diyarlardaki Yabancı

Kategori: Edebiyat Yazar: Robert A. Heinlein Yayınevi: Artemis Yayınları

Yaban Diyarlardaki Yabancı

  • çevirmen: Kağan Çam
  • Yayın Tarihi: 18.12.2003
  • ISBN: 9789758733255
  • Dil: TÜRKÇE
  • Sayfa Sayısı: 752
  • Cilt Tipi: Karton Kapak
  • Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
  • Boyut: 13.5 x 19.5 cm
Tanıtım Bülteni
Amerika’da yıllarca ‘sakıncalı’ bulunarak sansürlü ve değiştirilmiş versiyonuyla okura sunulan Yaban Diyarlardaki Yabancı, Türkçe’ye tam metin olarak kazandırıldı.1962 Hugo Ödülü’nü alan Yaban Diyarlardaki Yabancı, Mars’tan Gelen Adam Valentine Smith’in insanlara groklamayı, su paylaşmayı ve Sevgiyi öğretmesinin öyküsü...60 kuşağını da yaratan bu kült eser, insanlığı toplumsal değerleri yeniden yargılamaya zorluyor. İşte size, bugüne kadar yazılmış en popüler bilimkurgu romanla tanışma fırsatı!
Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Yaban Diyarlardaki Yabancı PDF 31.21 MB İndir
Yaban Diyarlardaki Yabancı EPUB 34.88 MB İndir
Yaban Diyarlardaki Yabancı MOBI 27.54 MB İndir
Yaban Diyarlardaki Yabancı ODF 29.38 MB İndir
Yaban Diyarlardaki Yabancı DJVU 36.72 MB İndir
Yaban Diyarlardaki Yabancı RAR 23.87 MB İndir
Yaban Diyarlardaki Yabancı ZIP 22.03 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

Satıcı Kitap Adı Bağlantı
BKM Kitap Sessizlik Artık Sensizlik Satın Al
Kitapyurdu Yüreğin Yorgunluk Görmesin Satın Al

Benzer Kitaplar




Kitap Yorumları - (5 Yorum)


İlla bir şeyler eksik kalacak ama girişiyorum.
ABD’de uzunca bir süre yasaklanmış bu kitap, tanrılığa soyunmuş bir Marslının ele alındığı tek bildungsroman olabilir. Tabii adam bize gelişmiş olarak geliyor ama biz bu gelişkinliğe henüz hazır olmadığımız için insanoğlunun gelişim romanı da olabilir. Sonuçta mevzuya çok uzak olmadığımız kesin; Marstan Gelen Adam Valentine Smith’in insanlara öğretmeye çalıştığı şey, insanların zaten yakın bir zamana kadar sahip olduğu erdemden başka bir şey değil. Sevgiyle, fedakarlıkla kurulmuş toplumsal düzen, “modern” insanların yakın bir zamanda keşfedip kuruttuğu Polinezya’da mevcut. Steve Taylor ve Yuval Noah Harari’nin kitaplarında okuyabilirsiniz; buralardaki topluluklardan bazılarında aile kavramı bütün bir kabileyi kapsar, mülkiyet yoktur ve çocuklar, kadınlar, erkekler, hayvanlar herkese aittir, dolayısıyla bir erkek herkesin kocasıdır, bir kadın herkesin karısıdır, bir çocuk herkesin çocuğudur. Paylaşmayan insanlar ayıplanır ve dışlanır. Bizim için çok garip ama adamlar bu şekilde yüzlerce yıl yaşamış ve umarım yaşamaya devam ediyorlardır. Araştırmalara göre suç oranı medeni toplumlardakine göre yok denecek kadar az. Öz denetimleri sayesinde nüfus problemi yaşamıyorlar, savaş yok, ne güzel memleket.
Smith kardeşimiz, Fremenlere ilham kaynağı olacak şekilde su verme/paylaşma kutsallığıyla, groklama hadisesiyle, kendine özgü gariplikleriyle bir anda ortaya çıkıp Dünyalıların beynini yakıp bahsettiğim bu düzeni kurmak için uğraşıyor ve sonlara doğru başarıyor da; küçük bir topluluğu Polinezyalılar gibi yaşatıyor ve en sonunda Romalılar gelip evini yakıyor, gerisi malum. Çok sayıda dini göndermenin yanında Smith’in İsa’ya benzerliği gözden kaçmaması gereken bir hadise. Luka’da insanların İsa’nın çarmıha gerilmesi için bağırmasıyla ilgili babın benzeri kitapta olduğu gibi mevcuttur. Lakin Smith babasına kendisini neden terk ettiğini sormaz, çünkü inancına göre herkes tanrıdır, herkesin sorumlulukları vardır ve bu sorumluluklardan ilki, insanların kendi varlığıyla ne yapacağına dair sorumluluktur. Smith, kendini kalabalığa bırakır ve onları çok sevdiğini söyler. İnsanların ruhlarını kurtarmak için kendini feda eder, umarım değmiştir.
Mars’a ilk insanlı keşif gezisi için dört çift seçiliyor, hepsinin birden çok uzmanlık alanı var. Elemanlar iniş yapıyor ve kendilerinden bir daha haber alınamıyor. İkinci keşif takımı ilk takımdaki herkesin öldüğünü belirtiyor, sonra mesajı düzelterek ekipten bir kişinin sağ kurtulduğunu söylüyor. Bu sağ kurtulan arkadaşımız Smith. Dünyaya getiriliyor ve bir hastaneye kapatılıyor, yer çekimine alışması ve o andan sonra ne olacağıyla ilgili plan yapılması için zaman geçmesi gerekiyor.
Bundan sonrası için ek bir bilgi vermem lazım, Heinlein gerek mentorlukta bir dünya markası olan Jubal adlı karakteri vasıtasıyla, gerek Smith’le insanoğluna dair pek çok problemi ele alıyor. İletişim, demokrasi, sadakat, batıl inançlar, akla ne gelirse. Kurguyu sekteye uğratma pahasını yapıyor bunu, insanlığın portresini etraflıca çiziyor. Olayların ortasında siyasete dair bir nutukla karşılaşmak okuru o dünyadan çıkarabiliyor, kötü bir şey.
Polinezya ve Afrika’daki bazı kabilelerde bu inanış var, ölenin eti yenir ve onun niteliklerinin yiyene geçtiği söylenir. Sadece yemek gerekmiyor, Atlas’ta üç kuşak öncesine kadar atalarının kafataslarını kolye yapıp takan bir yerli fotoğrafı görmüştüm, aklım gitmişti.
Eski bir inanış bu, Afrika’da Felsefe adlı güzel kitapta, yanlış hatırlamıyorsam, açıklaması mevcuttur. Oğul Herbert, Dune’da Ginaz kılıçustalarında benzer bir hadise yaratır; ölen ulu savaşçıların isimlerini çömezlere verir, böylece ustaların güçleri çömezlere geçer, katlanarak büyür. Adın kutsallığıyla ataların gücü güzel bir şekilde birleştirilmiştir bana göre. Marslılar öldükten sonra ruhları var olmaya devam ediyor demiştim, fiziksel bir karşılığı var olayın. Peki Marslıların Smith vasıtasıyla bizi groklama ihtimali var mı? Anlatının başından itibaren okurun cevabını aradığı bir soru. Yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya olabiliriz, olmayabiliriz de. Bunu ben söyleyecek değilim, lütfen kitabı okuyun. Bu ne tembellik.
Ölüm: Onlarda çözülmek olarak geçiyor. Groklanan bir şey varlığa katılıyor, varlık eklektiktir ve ölünce her şey çözülür. Mantığı sevdim.
İnsan gülebilen hayvandır, diyor Jubal. Bütün yıkımına rağmen insan güler, Smith’in en sonunda anladığı mesele bu. Mars’tan geliyor ama bence asıl geldiği yer, kayıtlara geçmemiş kadar uzak bir geçmiş. İkilik kıyaslamasından dev bir roman doğmuş, ele alınmayan konu pek kalmamış. Güzel bir insanlık komedyası, güzel bir irdeleme. Meselesi çok, ben az bir bölümünü inceledim, gerisi sizde.


Yazarın okuduğum ilk kitabı. Sürükleyici bir macera.


Sadece basit kurgudan ibaret bir roman değil. Baş karakter Michael Valentine Smith bir insani karakter ütopyası. Kitap insanlık adına çok önemli tespit ve göndermelerle dolu. Heinlein İbrahimî dinleri çok iyi analiz etmiş ve dinlerin toplum üzerindeki etkilerini etkileyici bir sadelikle tespit etmiş. Tabi bu kitabın tamamı hakkındaki yorumum değil, beni etkileyen kısımlardan sadece biri. Velhasıl kitap sadece bilim-kurgu safsatası değil, derinliği ve mesajı olan büyük bir başyapıt. Okuyun ve “groklamaya” çalışın, “Mike”ı çok seveceksiniz…


Büyük bir heves ve beklentiyle aldığım kitap okuyup göreceğiz. Ayrıca Kitapyurduna tedarik sürecinde gösterdiği ilgiden dolayı teşekkürler.


Sadece kitabı elinize alın ve okumaya başlayın. 750 sayfa olmasına rağmen bu kadar çabuk bittiğine şaşıracaksınız. Kitap gerçekten çok sürükleyici. Bilimkurgu severlere tavsiye ederim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*