Telif Bildirimi ve Kitap Kaldırma İstekleri İçin
Yapraklar Evi

Kategori: Edebiyat Yazar: Mark Z. Danielewski Yayınevi: Monokl Yayınları

Yapraklar Evi

Tanıtım Bülteni
"Bu şeytani derecede parlak kitabı elden bırakmak ya da sonuna varmadanokumaktan vazgeçmek imkansız.”− Jonathan Lethem -“Eğlenceli, dokunaklı, cezbedici, enfes bir dille yazılmış, biçimle içeriğin başarıyla iç içe geçtiği bir anlatı.”- The New York Times Book Review -“Pynchon'ı akla getiren şen şakrak bir tuhaflık, Nabokov'u akla getiren bir dilbilimsel takıntı ve Borges'i akla getiren bir gerçekdışılık. Yapraklar Evi, edebi türlerin sınırlarını ortadan kaldıran bir coşkuyla, postmodern bir şevkle ve piyasadaki bütün kitapları iyice gölgede bırakacak türden, takıntılı derecede geniş bir hayal gücüyle, enerjisi hiç dinmeyen kıpır kıpır bir kitap.”- San Francisco Examiner and Chronicle -“Yılın en iddialı, karmaşık ve heyecanla beklenen ilk romanlarından bir tanesi. Yapraklar Evi, daha önce okuduğunuz diğer romanlara hiç benzemiyor.”- Newsweek -“Bir göstergebilimci tarafından yazılmış bir aşk hikâyesi. Güftecilere özgü bir yüreği olan Danielewski hem yürek sızısına kulak veriyor, hem de bunu yaparken Derrida'nın gösterge teorisine.”- Time Out New York -"Elinize alın ve hafızanıza kazıyın. Her sayfada açılan sizin zihninizden başka bir şey değil. Her şey sizin zihninizde olup bitiyor.”- The Village Voice -“Melville'in Moby-Dick'i, Joyce'un Ulysses'i, Nabokov'un Solgun Ateşi neyi ifade ediyorsa, çok katmanlı Danielewski'nin Yapraklar Evi de aynı şeyi ifade ediyor.”- San Diego Union-Tribune -
Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Yapraklar Evi PDF 6.23 MB İndir
Yapraklar Evi EPUB 6.96 MB İndir
Yapraklar Evi MOBI 5.49 MB İndir
Yapraklar Evi ODF 5.86 MB İndir
Yapraklar Evi DJVU 7.32 MB İndir
Yapraklar Evi RAR 4.76 MB İndir
Yapraklar Evi ZIP 4.39 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

Satıcı Kitap Adı Bağlantı
BKM Kitap Sessizlik Artık Sensizlik Satın Al
Kitapyurdu Yüreğin Yorgunluk Görmesin Satın Al

Benzer Kitaplar




Kitap Yorumları - (5 Yorum)


Anlatım tekniklerinin zenginliği açısından Köpekbalığı Metinleri’ni ve Kâğıt İnsanlar’ı hayli hayli aşıyor, bu ikisi gerçekten çok şenlikli ve oyunlu metinlerdir ama Yapraklar Evi gerçekten bir edebiyat olayı, muazzam iş. Metin hakkında internette zibilyon tane site ve tartışma başlığı var, insanlar hâlâ metnin içine saklanmış bulmacaları bulmaya ve çözmeye çalışıyorlar. Bakınız, daha en başta yazarının Zampano olduğu söylenen bir metinle karşı karşıyayız, ön sözün ve notların Johnny Truant’a ait olduğu söyleniyor üstüne, doğrusal bir anlatıda Truant metni sunduktan sonra kenara çekilir, dipnotlarda da arada bir gözükür ve anlatı da düz bir çizgide ilerlerdi ama ne Zampanò ne de Truant düzlükten hoşlanıyor. Truant’ın yazdığı bir giriş bölümüyle başlıyoruz. Adam kâbuslar gördüğünü söylüyor, kullandığı sayısız ilacın durumunu iyileştirmediğinden bahsedip metni ne şartlar altında bulduğunu ve nasıl düzelttiğini anlatıyor, tabii kendisine pek güvenemeyeceğimizi anlıyoruz bu girişten sonra. Kısaca şu, 1996’nın sonlarında Truant’ın arkadaşı Lude, yaşlı bir adamın öldüğünü ve evinin yerleşmeye müsait olduğunu söylüyor. Truant o sırada Hollywood’da dövmeci olarak çalışıyor ve Lude’la birlikte kadınların peşinden koşuyor, serserinin teki. Eve yerleşmeden önce Zampano’nun geçmişi hakkında bir şeyler öğreniyor: Adam tek başına yaşayan bir kör, çok yaşlı ve binanın bahçesinde durmadan geziniyor. Başka ne bir kimlik, ne bir sürücü belgesi, hiçbir şey yok. Bir de Lude’un gösterdiği yerden çıkan, zeminin altına gömülü kağıtlar, o kadar. Yüzlerce sayfalık bir metin. Posta pullarının, ilaç kutularının üstüne ve arkasına, sayısız kağıda, sayısız fotoğrafa yazılı kargacık burgacık, deşifresi zor, yırtılmış ve lekelenmiş zeminlere yazılmış onca deli saçması. Truant parçalar arasındaki ilişkileri anlamaya başlayınca metni yavaş yavaş ortaya çıkarmaya başlıyor, pencerelerini çivileyip kapılarını kilitleyerek sadece bu işle uğraşıyor bir süre sonra. Lude veya işvereni, kimse ulaşamıyor kendisine. Zampano’nun ölmeden bir gün önce bıraktığı notta metni yayımlayacak kişinin gelir konusunda tek hakim olacağı yazıyor ama Truant zaten kafayı kırmaya çok müsait bir adam olduğu için elinin para göreceği kısma ulaşamıyor ne yazık ki. Dipnotlardaki delilikleri hakkında da bir şeyler söylüyor, örneğin adını andığı pek çok kitabın uydurmasyon olduğunu söylüyor. Yaşamına ve metni bir araya getirirken başından geçenlere söylenecek bir şey yok, olabildiğince doğru. Bunun yanında dipnotların Zampano’nun asıl “oluşturduğu” metin olan Navidson Kaydı’yla pek bir ilgisinin olmadığını söylemek pek doğru olmaz, çevrilmesi gereken bölümler için vs. kadınların peşine düşen Truant’ın hikâyelerini dinleyeceğiz. İki farklı anlatı çizgisi olacak metinde, dipnotlarda Truant’ı izlerken asıl metinde Zampano’nun araştırmasını takip edeceğiz, tabii metnin içeriğini de hesaba katarsak Navidson Ailesi’nin başından geçen doğaüstü olayı da gözlemleyeceğimiz için üç farklı çizgi çıkıyor ortaya.
Truant girişi tamamladıktan sonra direkt ana metne geçiyoruz. Fotoğraf ve sinema arasındaki benzerlikle farklılıkların irdelendiği bölümden sonra kaydın niteliğine geçiyoruz. Pulitzer sahibi Will Navidson ve ailesi, çatırdayan birlikteliklerini kurtarmak için kırsalda bir eve taşınmaya karar verirler, taşınırlar ve evde garip işler döndüğünü fark ederler. Bu garipliğe gelmeden önce evle ilgili çekilmiş iki filmden, Miramax’in bu filmleri vizyona sokmasından ve görüntülerdeki olanaksızlıklar hakkında birtakım atıp tutmalarda bulunan uzmanlardan ve uzmanların demeçlerinden bahsedilir. Okur olarak bir evin ne ölçüde garipleşebileceğini görebilmek için hazırlanırız açıkçası, 1990’da ortaya çıkan filmin pek çok ödül aldığını ama Will’in ödülleri almak için ortaya çıkmadığını öğreniriz mesela. Aileden de bahsedeyim, Karen eş. Chad ve Daisy çocuklar. Metinde geçen bütün “ev”lerin maviyle yazıldığını da belirteyim, “house” olsa bile. Neyse, Karen ve Will arasında birtakım sıkıntılar var, Karen biraz sadakatsiz ve Will de işi gereği fotoğraf çekebileceği yerlere seyahat ediyor durmadan, dolayısıyla aile bağlarının tekrar güçlenmesi için bir başlarına kalabilecekleri sakin bir yere gitmeleri şart. Gidiyorlar, evin ölçülenden daha geniş olduğu ortaya çıkıyor. İçerinin ölçümüyle dışarınınki birbirini tutmuyor. Eve kameralar yerleştiriyor Will, aslında orada olmayan koridorları ve kapıları böylece kaydediyor. Evin tarihini araştırdığı zaman 1720’lerde inşa edilen evde yaşayanların başlarına pek bir şey gelmediğini görüyor. “Ev sahiden de ruhsal ıstırapların neticesiyse, bu netice orada ikamet edenlerin ıstıraplarının kolektif neticesi olsa gerektir.” (s. 25) Evin bütün bireylerinde az çok ruhsal bir problem var, hayatları yolunda gitmiyor. Chad okulda sıkıntı çıkarıyor mesela, Karen ve Will arasındaki kopukluk malum. Tom var bir de, Will’in ikiz kardeşi. Araları hiçbir zaman çok iyi olmasa da birbirlerine saygı duyan insanlar, bilinmeyene birlikte yürüyecekler. Tabii bilinmeyenin pek çok tanımı olduğu için varlık ve yokluk konusunda birtakım açıklamalara girişiyor Zampano, metni sıklıkla bölüp bu tür açıklayıcı bölümlere yer verecek sonrasında da. Bir örnek, Heidegger’in varlıkla ve zamanla ilgili görüşleri, kavramları ve “tekinsizlik” üzerinden yarattığı felsefi parçalar genişçe bir bölümün içeriğini oluşturur. Olay örgüsü ilerler, maceraperest üç adam Will’in davetiyle meseleye dahil olurlar. İçlerinden birinin Karen’la öpüştüğünü görürüz, bunu Will de kayıt yapan kameralar vasıtasıyla görür ama eşini sevdiği için ve önlerinde çözmeleri gereken bir sıkıntı olduğundan ses çıkarmaz o sırada. Keşif Will’in orada olmayan koridorda ilerleyip geri dönmesiyle çoktan başlamışsa da profesyoneller metrelerce uzunluktaki ipleri ve tam teçhizatlı çantalarıyla koridora adım atar atmaz macera başlamış olur. Arada ontolojinin teolojik görünüşleri üzerine de güzel bir söylev okuruz. Varlık felsefesini içeren her bir filmi, metni ve zımbırtıyı düşünün, bir şekilde karşınıza çıkabilir. Hepsini saymayacağım, canavar gibi bölümler var. Neyse, kaşiflerin yaşadıkları hem çekim yapan kameralardan, hem de anlatıcı vasıtasıyla izlenir, dönüşümlü bir şekilde. Girerler, ilerlerler, inerler, çıkarlar, tırmanırlar, boşlukta salınırlar ve sonu bir türlü bulamazlar. İlk keşiften sonra bir ikincisine kalkışırlar, profesyonel adamların yavru kedilere döndüklerini görürüz ve üçü de orada bir şekilde “sıkışırlar”, üstelik kışkırttıkları boşluk bir deliğe dönüşerek her şeyi içine çekmeye çalışırken Tom da hayatını kaybeder. Son olarak Will gider, tek başına. Bilinmeyenin anlamını bulmak istemektedir ama bilinmeyen aslında son derece bilinen bir şey olarak Will’in yaşamındaki amacın anlamsız olduğunu göstermek için onu yavaş yavaş siler, sonlarda. Yer çekimi kaybolur, beden kaybolur, düşünceler kalır ve en sonunda düşünceler de kaybolur. Temel hikâye bu, Truant’ın hikâyesi dipnotlarda akar, akar, akar. Kadınlarla kurduğu ilişkilerin yıkıcılığının yanında hapların ve metinle uğraşmasının etkisini de görürüz, yavaş yavaş kafayı yer. En sonunda akıl hastanesindeki annesinin mektuplarına yer vererek kendi anlatısına noktayı koyar. İki farklı anlatının kesiştiği bir nokta var mı, varsa neresi, o da okura kalmış bir şey. Bir yorum yapmak gerekirse Truant’ın düzenlediği metnin aslında kendisinin Yapraklar Evi olduğunu düşünebiliriz çünkü yapraklar duvarlar olarak belirebilir, insanlar aynı insan olarak belirebilir, sonuçsuz veya anlamsız bir çabanın insan üzerindeki yıkıcılığı pek çok metaforlar gösterilebilir. Ev, kitap, iş, hepsi bir yıkım metaforu olarak görülebilir, işin kolayına kaçarsak.

Hikâye çok kabaca bu, içinde sayısız oyun zaten var ve tek başına da müthiş bir metni çatabilir ama zeminin/sayfanın/grafiklerin/sözcüklerin kullanımı son katmanın gerçekliğini sağlamlaştırmış oluyor. Elimizdeki metinde yer alan birkaç çılgın şeye değineyim, örneğin Truant dipnotlarının bir bölümünde bir dünya isim sayıyor, sayfalar boyunca. Bazı paragrafların üzeri çizilmiş ve paragraflar kırmızıyla yazılmış. Truant dipnotlarında bunu yaptığı gibi kendi tasarrufuyla Zampanò’nun bölümlerini de karalayabiliyor, çizebiliyor. Bazı bölümleri aynaya tutarak okuyabiliyoruz, bazı bölümleri içlerinde yer aldıkları kutucukları takip ederek okuyabiliyoruz, bazı bölümleri kitabı yan, çapraz veya değişik açılarla tutarak okuyabiliyoruz, keşfin anlatıldığı bölümlerde karakterlerin yaşadıklarıyla sayfa kullanımının garipleşmesi, sözcükleri oluşturan harflerin aynı satırda yer almaması gibi durumlar ortaya çıkıyor. Düşülen bir bölüm varsa harfler alt alta geliyor örneğin, bir kapı açılmadan önce koca bir boşlukla karşılaşıyoruz, sayfada birkaç harf dışında hiçbir şey yok. Fotoğraflar, çizimler, Einstein’ın teorileri, kimya formülleri, uçsuz bucaksız bir bilgi yığını. Onca şeyi bir araya getirmek, eklemlerken kopmamalarını sağlamak gibi pek çok şey için yazara hayranlık duyulabilir. Gerçi yazar kim, düşünmekten yoruluyor insan. Danielewski herhalde.

Konusuyla, anlatımıyla müthiş bir metin bu. Okursanız halinde kurmacanın gidebileceği noktaların en uçlarından birini görmüş olursunuz, güzel olur.


Mutlaka kütüphanenize almaniz gereken bir mühtesem kitap.


Okurken tüm haletiruhiyeleri yasayabileceginiz muazzam bir kitap.


Yazarın ‘bu sana göre değil’ sözüyle başlayan gerçekten herkese göre olmayan oldukça deneysel,zorlayıcı bir kitap. Farklı puntolar,fontlar,mekanlar, kişiler arası geçişler yaparak, sayfalarca süren dipnotlarla örülü bir yapısı var.


“Bu şeytani derecede parlak kitabı elden bırakmak ya da sonuna varmadanokumaktan vazgeçmek imkansız.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*