İsmet İnönü, 5 Temmuz 1931’de TBMM Kürsüsü’nden şöyle sesleniyordu:"Bir ülkede namuslular da namussuzlar kadar cesur olmazsa o memleket batar."Terörün kökenleri bazen ailenin içinde olabilir.Kaos ortamı hırsızı lider, yolsuzu makam sahibi yapabilir.Herkesin herkesi dolandırmaya çalıştığı bir ortamda, insanlar yanılabilir.Doğru ile yanlışın birbirine karıştığı bir ülkede, hiçbir şeyin siyah-beyaz olmadığı, her şeyin gri ve flu olduğu bir dönemde, terör insanları yeni bir yüzle bulabilir.Naif Vehbi’yi, delifişek Gökhan’ı, kırık Şahane’yi, kırılgan Lerzan’ı, atılgan Seray’ı ve daha nicelerini, böyle bir ortam buluşturabilir.Çocuklarının geleceği için endişe duyan temizlik işçisi ile, toplumun geleceği için endişe duyan çocukları bu ortam biraraya getirebilir.
“Halkımız kimliğe bakmıyor. Kimde daha çok çıkarı varsa ona oy veriyor. Çocuğunu işe almayı kim vaat ederse, kim tarlasını konut alanı yapıp rant sağlayacaksa, imar getirecekse ona basıyorlar mührü. Halkımızın gerçeği de bu! Kimsenin hakkıyla bir yere gelebileceğine, iş yapabileceğine inançları kalmadığı için, nerede ışık görürlerse oraya üşüşüyorlar.” 2003 yılı Çağdaş Gazeteciler Derneği ödüllü Uğur Becerikli’nin ikinci kitabı ‘Yüzde Elli’, yolsuzluğu bir hayat tarzı, yoksulluğun ise kader olarak benimsendiği bir ortamda terörün kökenlerine iniyor. Toplumun var olan düzen karşısındaki çaresizliğini polisiye bir kurguyla anlatan kitap, yirmi birinci yüzyıl kent insanına da göz atıyor.
Kitap Yorumları - (2 Yorum)
Yorumlara bakıp almıştım ama benim için çok sıradan ve vasat bir romandı..
“Halkımız kimliğe bakmıyor. Kimde daha çok çıkarı varsa ona oy veriyor. Çocuğunu işe almayı kim vaat ederse, kim tarlasını konut alanı yapıp rant sağlayacaksa, imar getirecekse ona basıyorlar mührü. Halkımızın gerçeği de bu! Kimsenin hakkıyla bir yere gelebileceğine, iş yapabileceğine inançları kalmadığı için, nerede ışık görürlerse oraya üşüşüyorlar.” 2003 yılı Çağdaş Gazeteciler Derneği ödüllü Uğur Becerikli’nin ikinci kitabı ‘Yüzde Elli’, yolsuzluğu bir hayat tarzı, yoksulluğun ise kader olarak benimsendiği bir ortamda terörün kökenlerine iniyor. Toplumun var olan düzen karşısındaki çaresizliğini polisiye bir kurguyla anlatan kitap, yirmi birinci yüzyıl kent insanına da göz atıyor.