XIII. yüzyılın başlarında Moğollar ile savaşmaktan ziyade iran Coğrafyası'nda sürekli olarak yer değiştirerek hayatta kalmayı tercih eden Muhammed Harezmşah'ı takip için Cengiz Han tarafından Cebe ve Subutay Bahadır gönderildi. Sultanı takip amacıyla görevlendirilen bu iki Moğol komutanının batıya doğru gelişi, ilk Gürcü-Moğol karşılaşmasının yaşanmasına vesile oldu. Gürcülerin Moğollar ile giriştikleri ilk savaşta yenilmelerine rağmen coğrafyanın sarp ve geçit vermez bir şekiide olması aslında Gürcü Krallığı'nın tamamen Moğol istilasına uğramasına mani oldu. Bu karşılaşma, Gürcü-Moğol ilişkisi açısından bir sondan ziyade bir başlangıç olarak görülmektedir. Çünkü ilk savaştan yaklaşık on yıl sonra yeni ve daha organize bir Moğol saldırısı, batıya doğru gelerek Azerbaycan ve Arran coğrafyasını hâkimiyeti altına aüp Gürcistan'a kadar uzandı ve bölgeyi tamamen tahakküm altına aldı. Gürcüler ile Moğollar'arasında siyasi, askeri ve ekonomik ilişkilerin yoğunlaşarak devam ettiği bu dönemde özellikle Hülagu'nun batıya gelişi, taraşarın daha sıkı bir şekilde askeri ilişkiler içinde bulunmaları na sebebiyet vermiş ve artık Gürcüler, Moğol Ordulan'na öncekinden daha fazla hizmet etmek zorunda kalmışlardır. Hülagu'nun temellerini attığı ilhanlılar döneminde Gürcüler, sonraki ilhanlı kaaniarı ile birkaç isyan teşebbüsü ve Gürcü Kralı'nın idamına yol açan olumsuzluklar haricinde iyi ilişkiler kurmuş; Tebriz merkezli yönetimin tam anlamıyla vasalı olarak üzerlerine düşen görevlerini layıkıyla yerine getirmişlerdir. Gazan Han döneminde Tebriz ile Tişis arasında sorunlar yaşanmış ancak Gazan Han'ın Gürcü Kralı'nı azledip yerine yeni bir kral tayin etmesi bile İlhanlı-Gürcü ilişkilerinin kesilmesine sebebiyet vermemiştir.
Subaşının bu eseri kendisinin doktora tezi olup Moğolların ortaya çıkışından itibaren özellikle Kafkaslardaki faaliyetleri dolayısıyla Gürcüler ile olan münasebetlerini bilimsel bir şekilde ele almaktadır. Eserde Gürcülerin siyasi ve özellikle de askeri faaliyetler dolayısıyla Moğollar ile sıkı işbirliği içerisinde bulundukları ve ordularında görev yaptıkları vurgulanmaktadır. Bilimsel anlamda daha önceden böyle bir çalışmanın yapılmamış olması, Moğolların Kafkaslardaki milletler ile olan ilişkilerinin ortaya konulması bakımından oldukça değerli görünmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki eserde sürekli vurgulanan siyasi ve askeri ilişkiler dolayısıyla eser, belli bir sayfadan sonra sıkıcı bir konuma gelmektedir. Bu durumun dönemin kendi iç dinamikleriyle belli bir milleti kapsamasından dolayı olduğunu düşünüyorum. Bunların yanı sıra eser, Moğol ve Gürcü tarihine ilgi duyanların temin edebilecekleri bir araştırmadır.
Ömer Subaşı Hocamızın bu eseri Doktora teziyle alakalı olmayıp Gürcü, Ermeni ve Fars kaynaklarının detaylı bir şekilde incelenip mukayese edilmesiyle ortaya konulmuş özgün bir eserdir. Giriş bölümünden itibaren Moğolların Kafkasya’daki faaliyetleri ele alınmış olup dönemin Gürcü tarihi incelenmiştir. Ayrıca bu alanda daha önce yapılmış kapsamlı bir araştırmanın olmayışı eseri daha da değerli kılmaktadır. Ancak yine de belirtmek gerekir ki eserde işlenen yoğun bilgi ve yazarın bu bilgileri daha detaylı bir şekilde yorumlamamış olması eseri her ne kadar bilimsel yapsa da okuyucu açısından biraz sıkıcı olabilmektedir. Bununla birlikte konuyla alakalı çok fazla kullanılmamış olan kaynakların ayrıca tanıtılıp kullanılması konunun araştırıcıları için büyük kolaylık sağlayacağını da düşünmekteyiz. Bu anlamda Hocamıza teşekkür eder başarılarının devamını dileriz.
Kitap Yorumları - (5 Yorum)
Ömer Subaşı o coğrafyayı iyi bilen bir tarihçi. Gürcistan ile ilgili çalışmaları takip edilmeli.
orta çağ moğol ya da gürcü tarihi çalışmak isteyenlere tavsiyemdir.
Moğol-Gürcü ilişkilerini ve Moğolların Kafkasya üzerine yaptıkları seferleri merak edenler için aydınlatıcı bir çalışma olmuş.
Subaşının bu eseri kendisinin doktora tezi olup Moğolların ortaya çıkışından itibaren özellikle Kafkaslardaki faaliyetleri dolayısıyla Gürcüler ile olan münasebetlerini bilimsel bir şekilde ele almaktadır. Eserde Gürcülerin siyasi ve özellikle de askeri faaliyetler dolayısıyla Moğollar ile sıkı işbirliği içerisinde bulundukları ve ordularında görev yaptıkları vurgulanmaktadır. Bilimsel anlamda daha önceden böyle bir çalışmanın yapılmamış olması, Moğolların Kafkaslardaki milletler ile olan ilişkilerinin ortaya konulması bakımından oldukça değerli görünmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki eserde sürekli vurgulanan siyasi ve askeri ilişkiler dolayısıyla eser, belli bir sayfadan sonra sıkıcı bir konuma gelmektedir. Bu durumun dönemin kendi iç dinamikleriyle belli bir milleti kapsamasından dolayı olduğunu düşünüyorum. Bunların yanı sıra eser, Moğol ve Gürcü tarihine ilgi duyanların temin edebilecekleri bir araştırmadır.
Ömer Subaşı Hocamızın bu eseri Doktora teziyle alakalı olmayıp Gürcü, Ermeni ve Fars kaynaklarının detaylı bir şekilde incelenip mukayese edilmesiyle ortaya konulmuş özgün bir eserdir. Giriş bölümünden itibaren Moğolların Kafkasya’daki faaliyetleri ele alınmış olup dönemin Gürcü tarihi incelenmiştir. Ayrıca bu alanda daha önce yapılmış kapsamlı bir araştırmanın olmayışı eseri daha da değerli kılmaktadır. Ancak yine de belirtmek gerekir ki eserde işlenen yoğun bilgi ve yazarın bu bilgileri daha detaylı bir şekilde yorumlamamış olması eseri her ne kadar bilimsel yapsa da okuyucu açısından biraz sıkıcı olabilmektedir. Bununla birlikte konuyla alakalı çok fazla kullanılmamış olan kaynakların ayrıca tanıtılıp kullanılması konunun araştırıcıları için büyük kolaylık sağlayacağını da düşünmekteyiz. Bu anlamda Hocamıza teşekkür eder başarılarının devamını dileriz.