Başörtü Risalesi

Kategori: İslam Yazar: Dücane Cündioğlu Yayınevi: Kitabevi

Başörtü Risalesi

  • Yayın Tarihi: 31.12.1998
  • Dil: TÜRKÇE
  • Sayfa Sayısı: 150
  • Cilt Tipi: Karton Kapak
  • Kağıt Cinsi: 1. Hm. Kağıt
  • Boyut: 13 x 19.5 cm
Tanıtım Bülteni
Sorun işte buradadır! Sıfatları, ünvanları ne olursa olsun bu tür aydınlar, modern hayatın onları konumlandırdığı yere ve koşullara alışmış olduklarından vaziyet alışlarını Kur'an'dan hareketle değil, içinde bulundukları, alıştıkları hayat tarzından hareketle belirlemektedirler. Bu zaaftan dolayı da Kur'an'ın, modern yaşama biçimine uygun gelmeyen, onunla uyuşmayan, modern zihniyetle ve bu zihniyetin kaynaklık ettiği yaşantıyla çatışan ayetlerini ya görmezlikten gelmekte ya da te'vil cihetine gitmektedirler.
Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Başörtü Risalesi PDF 6.23 MB İndir
Başörtü Risalesi EPUB 6.96 MB İndir
Başörtü Risalesi MOBİ 5.49 MB İndir
Başörtü Risalesi ODF 5.86 MB İndir
Başörtü Risalesi DJVU 7.32 MB İndir
Başörtü Risalesi RAR 4.76 MB İndir
Başörtü Risalesi ZIP 4.39 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

Satıcı Kitap Adı Bağlantı
BKM Kitap Sessizlik Artık Sensizlik Satın Al
Kitapyurdu Yüreğin Yorgunluk Görmesin Satın Al

Kitap Yorumları - (1 Yorum)


Kitap; başörtüsü emrinin Kuranda sarahaten bulunmadığını, bulunsa bile bağlayıcı olmadığını dillendiren zihniyeti şekillendiren sosyal/siyasal arkaplanın analizini merkeze alan bir yaklaşım üzere yazılmış. Bu tarz-ı yaklaşıma uygun olarak, “Kuranı kapa, kadınları aç” diyen bir Fransız edebiyatçıya Abdullah Cevdetin “hem Kuranı hem Kadınları” aç cevabının tahliliyle manidar bir girizgah yapıyor. Zira Abdullah Cevdetin ve bugünlerde nicelerinin dillerine pelesenk ettikleri bir şeydir ki, aslında islamiyet özünde/saf olarak bugün idia edildiği gibi pek çok şey emretmiyor, ancak özünden saptırılmış(!) halinde böylesi eklemelerle Kuran modern hayata (!) muvafık düşmeyen bir rüyete kavuşturulmuş(!). Cündioğlunun oldukça yerinde tesbitiyle O(Abdullah Cevdet) Kuranı karşısına almayacak kadar zekidir, müslüman toplumlar üzerinde Kuranın etkisini iyi bildiğinden bu toplumu ikna etmenin ancak böylesi bir siyasetle mümkün olduğunu iyi bilmekteydi. Kitabın bu girizgahı, bugün başörtüsü üzerine yapılan tartışmaların nasıl bir zihni arkaplan üzerine bina edildiğine dair kuvvetli işaretler sunmaktadır. “Başörtüsü Bağlamında Kuranın çağdaş bir yorumu/Eleştirel Bir Yaklaşım”” bölümü başörtüsü tartışmalarının tarihsel arkaplanına dair 1980 lerde öncelikle “dışarıdan” gelen bir ateş iken günümüzde “içerideki” bir yangına dönüşümünün tahlili yapılıyor. Ve bu ateşi içeriye atanların artık “görüyorsunuz başörtüsü zaten Kuranda da yokmuş” diyebildikleri bir vasatta sürdürüldüğüne esefle işaret ediliyor. Yazar, Kuranda başörtüsü (örtü değil) emrinin olup/olmadığı varsa bile bunun vücub ifade edip/etmediği tartışmalarını sahih bir şekilde miyara vurabilmek için bu tartışmalarda söylenenlerden ziyade, söylenemeyen/söylenmeyip söylenenlerin arkasında kalanlara dikkat edilmesi gerektiğini, kimsenin tartışmalara konu olan Kuran ayetlerine bakıpta bunun ilmi bir tartışma olduğu gibi safdilane bir hükme varmaması gerektiğini, bunun yaşanılan hayatı Kurana göre tanzim etme niyetinden çok zaten yaşanılmakta olan hayata Kurandan izin koparabilme gayreti olduğunu, eleştiriye konu edilen kitabın(İlahi hikmette Kadın/H. Hatemi) da bu çizgide kaleme alınmış olduğunu tasrih etmektedir. Kitap, bence, başörtüsü tartışmalarının ilmi/fikri değil sosyal/siyasal bir arkaplan üzerine bina edildiği, yaşanmakta olan hayatın o hayatı yaşayanların ufkunu nasıl belirlediğini ne dair işaretler taşıdığı gibi tamda mutabık-ı mukteza-i hal olan mükemmel bir yaklaşımı merkezine alarak konuyu tahlil ediyor. Kitabın en çok hoşuma giden tarafı burası oldu. Buradan sonra H. Hateminin “İlahi hikmette Kadın” isimli eserinde dillendirilen Kurandaki başörtüsü emrinin sarahat içermediği (!) , açıkça olmadığı (!) gibi iddialarına geniş bir vukufiyetle cevaplar verilmektedir. Bunu yaparken yazarın tartışmaya konu olan kavramların (hımar, cilbab, füruc, teberrücul cahiliye) üzerine her kavramın hangi anlam mertebesinde kullanıldığını , hem Kurandaki diger ayetlerle irtibatlandırarak hemde başka somut örnekler vererek izah edişinin her talib-i hakikatı ikna edecek cinsten oldugunu düşünüyorum. Mesela, saçların yüzün bir cüzü olduğunu böylelikle örtünme emrinden istisna edilen yerlere yüz girdiği için saçların da bu emrin dışında olduğunu iddia eden Hatemi ye karşın Cündioğlu, (Maide 6) daki abdesti emreden “yüzünüzü yıkayın”, “başınızı mesh edin” ayetinin şayet yüzden kasıt başın tamamı ise(saçlarla beraber) yüzü yıkadıktan sonra başın meshedilmesinin nasıl olacağını sormaktadır.. Bununla beraber diger kavramlara (cilbab,hımar) izafe edilen yanlış manaların nasıl yanlış bir yaklaşım sonucu türetildiğini , hem kavramların Arap dilindeki kullanımlarını ve anlam mertebelerini, hem lafzın manaya; ibarenin hükme delaletinin nasıl oldugunu ve bu meyanda “Kuranda yok” ”Kuranda geçmiyor “ gibi aldatmacalara mukabil büyük bir vukufiyetle deliller getirip örneklendirerek , hemde Kuranın örtünme emrinin ilk muhatablarının durumlarını da nazara veren geniş bir yaklaşımla göstermektedir ki bence bu yaklaşım tamda “cuk” diye oturmaktadır. Yine eleştiriye konu olan kitabın yazarının Said Bin Cübeyr den alıntıladığını iddia ettiği “Kadının başı açık olmasının haram değil, mekruh olduğu”, “Kuranda başörtüsü konusunda kesin bir hüküm olmadığı “ şeklindeki iddialarının da , çarpıtılarak alıntılandığını yine kaynak göstererek tasrih etmektedir. Yine adı geçen yazarın (H.H) bir çok imalı, müphem, muğlak ifadelerle, “karısını kızını çuvala sokmak isteyen erkeklerden” bahsediyor olmasına mukabil Cündioğlu, bu muğlak ifadelerle genelleme yapıldığını, büyük bir kesimi karısının/kızının “çuvala girmesini” istemek gibi tabir edildiğini dillendirip, Hatemiye şunu sormaktadır: 1. “Karısını kızını çuvala sokmak isteyen nice gayretli erkekler” diyerek eşini ve kızının örtünmesini isteyerek onları kıskanan erkeklerden mi sözediyorsunuz.? İnsanın eşini ve kızını kıskanmasında nasıl bir mahzur var. 2. Müslüman kadının örtünmeleri “kara çuvala” girmeleri mi demek.? Ya da siz ne demek istiyorsunuz? Cündioğlu “bir islam bağlısının çarşafı kara çuval olarak niteleyebileceğini hiç hatırımıza getirmemiştik” diyerek bu konudaki teessüfünü belirtiyor ve Hateminin benzer uslubtaki ifadelerini muktezay-ı hale muvafık bir uslubla elden geçiriyor. Ekler kısmında ise, bu tartışmaların “beri” tarafında kalanların duruşları na yönelik tahliller var, yani hep başörtüsü yüzünden maznun durumundakilerin ne yapıpta bu işin üstesinden gelebileceğinin irdelendiği bir vasatta Cündioğlu, ne yapılmaması gerektiğine dair bazı ipuçları veriyor. Eger, başörtü tartışmalarının siyasi/sosyal (hatta sosyo-piskolojik) nedenlerine dair sorularınız varsa bu kitapta pek çok cevabını bulabilirsiniz…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*