"Son on yılda patlak veren olayların seyrine bakıldığında, dünya tarihinde son derece önemli bir şeylerin olup bittiği duygusuna kapılmamak mümkün değil. Bu nedenle, Soğuk Savaş'ın bittiğini ve dünyanın pekçok bölgesine "barış"ın gelmekte olduğunu müjdeleyen yığınla yazı yayınlandı. Ne var ki, yapılan çözümlemelerin çoğu, dünya tarihinde neyin kalıcı, neyin geçici olduğunu ayıredecek geniş bir kavramsal çerçeveden yoksundur ve yüzeysel kehanetlerde bulunmaktadır. Gorbaçov Kremlin'den atılmış olsa ya da harap ve ıssız bir Orta Doğu başkentinde yeni bir Ayetullah Mesihlik iddiasında bulunsa, aynı yazarlar bu kez de yeni bir çatışma döneminin doğduğunu ilan edebilmek için yarışacaklardı. Ancak yine de, bütün bu insanlar, gazete başlıklarında nizam ve ve intizam kazandıran daha kapsamlı bir sürecin işlemekte olduğunu belli belirsiz hissediyorlar. Yirminci yüzyılda, liberalizm önce mutlakiyetçiliğin artıklarıyla, daha sonra bolşevizm ve faşizmle, en sonunda da dünyanın sonunu getirecek bir nükleer savaş çıkarma potansiyeline sahip güncelleştirilmiş bir Marxizmle savaşırken, gelişmiş dünya ideolojik bir şiddet nöbetine tutuldu. Ama, Batılı liberal demokrasinin nihai zaferine duyulan tam bir özgüvenle başlayan yirminci yüzyıl, sonuna doğru yaklaştıkça, başladığı yere geri dönecek gibi görünüyor; yani, önceden tahmin edildiği gibi, "ideolojinin sonu"na ya da kapitalizm ile sosyalizmin yakınlaşmasına değil, ekonomik ve siyasal liberalizmin küstah zaferine bir geri dönüş."
Kitap Yorumları - (0 Yorum)