Telif Bildirimi ve Kitap Kaldırma İstekleri İçin
Nasıl Okudum

Kategori: Tarih Yazar: Ord. Prof. Dr. Tevfik Sağlam Yayınevi: Nehir Yayınları - Kelepir

Nasıl Okudum

  • Derleyici: Prof. Dr. Hüsrev Hatemi
  • Yayın Tarihi: 01.12.1991
  • Dil: TÜRKÇE
  • Sayfa Sayısı: 156
  • Cilt Tipi: Karton Kapak
  • Kağıt Cinsi: 3. Hm. Kağıt
  • Boyut: 12.5 x 19.5 cm
Tanıtım Bülteni
Tevfik Sağlam'ın emekli olduktan yıllar sonra, Unesco Milli Komisyonu'nda görev aldığı dönemde yazılan bu anılar, genç kuşaklar için eğitici ve uyarıcı bir nitelik taşımaktadır. Aslında bu eser 1888-1903 arasındaki eğitim anlayışı, düzeni ve özellikle tıp eğitiminin nasıl olduğunu anlatmaktadır. Ancak çok dikkatle yazılmış olan satırlar arasında, 1900'lü yıllar genç aydınlarının içinde yaşadığı büyük ikilem, II. Abdülhamid idaresine karşı tıbbiyelilerin direnci, Doğu-Batı çatışması, tıbbiyelilerin dönemin sosyal ve siyasal olaylarında oynadıkları rol gibi önemli konulara da değinmektedir. Bu açıdan bakınca "Nasıl Okudum" büyük önem kazanmaktadır.
Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Nasıl Okudum PDF 6.47 MB İndir
Nasıl Okudum EPUB 7.24 MB İndir
Nasıl Okudum MOBI 5.71 MB İndir
Nasıl Okudum ODF 6.09 MB İndir
Nasıl Okudum DJVU 7.62 MB İndir
Nasıl Okudum RAR 4.95 MB İndir
Nasıl Okudum ZIP 4.57 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

Satıcı Kitap Adı Bağlantı
BKM Kitap Sessizlik Artık Sensizlik Satın Al
Kitapyurdu Yüreğin Yorgunluk Görmesin Satın Al

Benzer Kitaplar




Kitap Yorumları - (5 Yorum)


Kitabın benim için önemi özellikle 2. Abdülhamid dönemini anlatıyor olması. Hatıraların olumlu ve olumsuz tarafları dikkate alındığında faydalı bir eser…


Kolaylikla ve ilgiyle okudum


O zamanlardaki “Tedrisat” nasılmış öğrenmek isteyenler için güzel bir kaynak.


Öncelikle kitabın tıp eğitimi yapan okuyucuları daha yakından ilgilendirdiğini söyleyerek başlamak isterim. Genel bir okuma portresinden ziyade yazarın 1888-1903 yılları arasındaki 15 yıllık öğrenim hayatının hikayesidir. (s.27) Özellikle tıp tahsilinde yıllara göre okunan dersler ve ders veren hocalar ile ilgili tasvirler sunulmuştur. Ancak yine de genel bir okuma içerisinde örnek okuma örneği olarak o dönemin fotoğrafını görebilmek için okunabilecek listesine eklenebilir. Kitabın sunulmasındaki maksat, günümüzün genç üniversitelisine mücadelelerle dolu uzun bir hayatı daima memleket yararına ve başarı ile sürdürmüş olan eski bir hocalarını tanıtmaktır.(s.9) Yazar anılarında, kendi eğitim döneminin ibret verici hikayesini anlatırken, memleket çapında sorumluluk yüklendiği zamana ait yaşantısını da ayrı bir birim olarak belgelerle birilikte açıklamayı gerekli görmüştür.(s.24)Çocuklar ders ezberlerken daima iki tarafa sallanırlardı, sebebini hala anlayamamışımdır.(s.33)Mahalle mektebinde hüsn-ü hat ve tecvit (Kur’an’ı düzgün okumak kaideleri) de öğretilirdi. Ders kitabı ‘Tecvid-i Karabaş’ adında taş basması bir risale idi. Öyle bir kitap ki, anlamak çocukların değil, benim diyen büyüklerin bile haddi değildi. Cümlelerin çoğu ‘kaçan’ sözü ile başlardı. Bunun manasını hiçbir zaman anlayamamıştım. Kaçanın bilhassa Rumelilerin kullandığı ‘haçan’ sözünün aynı olduğunu ve ‘ne vakit ki’ anlamına geldiğini 76 yaşında Türkçe sözlükten öğrendim.(s.35)Tevfik Bey’in; “bütün arkadaşlarım beş vakit namaz kıldığımı, dini bilgilerimin kuvvetli olduğunu biliyorlardı”(s.142) vurgusunu belirtmesine rağmen okuduğu Arapçayı ‘sarf belası’(s.40) gibi tabirlerle yermesi ve yine okuduğu Fransızcayı da ‘güzel kitaptı’ (s.42) övmesi anlaşılıyor ki biraz hangi rüzgardan etkilendiğini göstermesi bakımından ilginçtir.Refraksiyon, steteskop, anestezi, asepti, preparat, anamnez, eksudatif plözide, diyüretik, appendistin, peridiflit, stolojik, epanşman transudat, deontoloji, sikatrist gibi birçok terim ve tabirlerin açıklanmadan verilmesi kitabın tıp camiası yönüyle bir el kitabı olduğunu ortaya koymaktadır.Ancak şunu belirtmek gerekir ki, kendisini yetiştirmek ve idealine ulaşmak maksadıyla bol bol kitap okuduğunu, ders kitapları dışında yardımcı ve ek kitaplarla konuyu en iyi şekilde öğrenmek için çaba içerisinde olduğunu anlatması bakımından Tevfik Sağlam’ın bu eseri bugün bu yolu takip edenlere zorluklar içinde nasıl bir okuma yapılabileceğini gösteren tipik bir örnektir.O dönemin durumunu göstermesi açısından şu iki örnek de ilginçtir:Anatomi için senede bir veya iki kadavra gelirdi. Teşrihhane (bir cesedi kesip parçalara ayırarak incelendiği yer) dediğimiz dişeksiyon yeri mektebin arka ucunda on onbeş ayak merdivenle çıkılan pek harap bir bina idi. İçinde biri büyük, biri küçük iki sal vardı. Büyük kısmın ortasındaki mermer masanın üstüne kadavra yatırılır, etrafına birkaç sıra talebe toplanır, hocanın yaptığı dişeksiyonu görebildiği kadar seyrederdi. Bazen talebeye e dişekşiyona iştirak fırsatı düşerdi. O zamanlar kadavrayı bozulmaktan korumak için ‘cuve’de, dezenfektan eriyikler içinde saklamak usulü yoktu. Kadavra masa üstünde günlerce kalır, şişer, kokuşur, yemyeşil bir renk alırdı. Üstüne leş sinekleri de üşüşürdü. Fena halde kokardı. Talebeye ekseriya lavanta ile ıslattıkları mendilleri burnuna tutmak suretiyle kokuya tahammüle çalışırlardı. Arasıra fenalık, baygınlık geçirenler de olurdu. Bu hal bir defa benim de başımdan geçmişti. Biz esas itibariyle anatomiyi kadavra başında değil, hocalarımızın takririnden, kitap ve resimlerden öğrenirdik. (s.99)“Köpek ise bol. İstanbul sokakları onbinlerce köpekle dolu. Laboratuvar hademesi lazım olunca sokaklarda lazım olunca sokaklarda ava çıkar, istediği kadar köpek tutardı. Deney araçları da laboratuvara uygun en iptidai şeylerdi. Şakir Paşa gibi bir üstadın eline verilen vasıtalar bundan ibaret. Köpek oluk biçiminde bir tahta masa içine yatırılır, ayakları ve başı sıkıca bağlanır, anestezi yapılır. Köpeğin gırtlağı açılır ve geçirilen bir borudan körükle suni teneffüs yapılır, hoca da ondan sonra istediği tecrübeye girişirdi. Çok defa deney ortasında köpek ölüverirdi. O zaman Şakir Paşa’nın ince sesiyle: “Efendiler, köpek öldü, öldü” diye hayıflandığını duyardık.(s.104)Kitabın baskısı eski. Baskı ve dizgisi okuma zorluğuna neden oluyor, şevk artırıcı değil. Görüyorum ki işaret yayınları eseri yeniden okuyuculara sunmuş. Eser hazırlarken 64 dipnot ve 105 kaynaktan istifade ve ilave ederek hazırladığı (s.25) ifade edilmiş. Aslında kitabın tıp dışında daha genel bir topluluğa yönelik olması açısından tıbbî terimlerin anlaşılabilir ya da açıklamalı olması, eseri daha güzel hale getirebilirdi. Ayrıca bazı Arapça kelime ve terimlerin eksik va hatalı yazıldığını gördüm. Bunlar da inşallah düzeltilmiştir.Ord. Prof. Dr. Tevfik Sağlam, 1882’de İstanbul’da doğmuş ve 1963’de aynı şehirde vefat etmiştir. Kendi kuşağının harpler ve mücadeleler içinde yoğrulan kaderini, büyük sorumluluklar alarak paylaşan ve her dönemde büyük başarılar gösteren önemli bir tabibdir. Tevfik Sağlam, Kurtuluş Savaşı’nda da aktif görev almış, o zamanın şartlarında kolera, tifo vb. tehlikeli hastalıklarla mücadele için fakülteden izin alıp cephelere koşmuştur. Memleketimizde siyasi, edebi ve askeri anıların yaygınlığının aksine bilim adamlarının ve hekimlerin anıları yok denecek kadar azdır. Bu eser, Osmanlı’nın son, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına tanıklık etmiş bu önemli tabibin anılarını ihtiva etmekte olup, bu büyük açığı kapatma konusunda atılmış önemli bir adımdır. Kitapta, 1900’lerin genç aydınlarının içine düştüğü ikilem, II. Abdülhamit idaresine karşı tıbbiyelilerin direnci, doğu-batı çatışması, öğrencileri korumak için hocaların çabaları, Tıbbiye’nin üniversite çatısı dışında tek başına bir birim olması, öğrencilerin yabancı dil öğrenmede yaşadıkları sorunlar ve hocaların değerlendirilmesi gibi konulara değinilmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*