Ödüllerim

Kategori: Edebiyat Yazar: Thomas Bernhard Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları

Ödüllerim

Tanıtım Bülteni
Thomas Bernhard, aldığı ödüllerin hikâyesini aktarırken zehir zemberek diliyle kendine özgü üslubunu koruyarak bu kişisel tecrübeleri okuruyla açık seçik paylaşıyor; kişisel zaaflarını da örtmeden, ödül almanın bütün çelişkilerini, çetrefilli bürokrasiyi, okuryazar, çok bilgili, şahin politikacıların edebiyat ödüllerine katkısını, protokolün edebiyat dünyasına karıştığı ince çizgide yazarın kendisini sakınmasının olanaksızlığını dile getiriyor. Bir ödül konuşmasının ağırlığı ne olursa olsun, ödülü alma sürecinde yazar için ağırlaştırıcı ve hafifletici sebeplerin varlığı, ödül kurumunun bütün dinamikleriyle yazar odağında yarattığı çatışmanın Etik tartışmasına açıldığını ortaya koyuyor.
Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Ödüllerim PDF 6.23 MB İndir
Ödüllerim EPUB 6.96 MB İndir
Ödüllerim MOBİ 5.49 MB İndir
Ödüllerim ODF 5.86 MB İndir
Ödüllerim DJVU 7.32 MB İndir
Ödüllerim RAR 4.76 MB İndir
Ödüllerim ZIP 4.39 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

Satıcı Kitap Adı Bağlantı
BKM Kitap Sessizlik Artık Sensizlik Satın Al
Kitapyurdu Yüreğin Yorgunluk Görmesin Satın Al

Kitap Yorumları - (4 Yorum)


Hakikatin İzinde’yle birlikte en son okunacak Bernhard metni, final. Ödülleri neden kabul ettiğini anlayabilmek için anlatılarında ele aldığı meseleleri bilmek gerekiyor, özellikle Avusturya’daki iktidar partilerini, muktedir şahısları. Herhangi bir onaya, gönenmeye ihtiyacı yok Bernhard’ın, paraya ihtiyacı var. Hükümet onca saçma işe para dökerken en azından kendisine verilen paranın nereye gittiğini biliyor Bernhard, kendi yaşam standardını koruyabilmek için harcıyor parayı veya kişisel zevkini tatmin etmek için kullanıyor. Ödüllerin çoğu gençlik zamanlarında verildiği için Bernhard kendi tarihinin de izini sürüyor her bir ödülle, böylece metinlerinde ve röportajlarında bahsetmediği parçalar ortaya çıkıyor, örneğin teyzesiyle yaptığı yolculuklar, jüri üyelerinin -günümüzde bizde verilen ödüllerde de benzerini görebileceğimiz- kazananı seçmek için yaptıkları aptalca işler, pek çok olay bu şekilde unutulup kaybolmuyor. Belki de yazarın en samimi metni bu, kendisi de bunu bildiği için ölümüne yakın bir zamanda -1980- kaleme alıyor ve Mart 1989’da yayımcısına gönderilmesi için not düşüyor, yaşamının son döneminde.

Ödüllerle ilgili daha detaylı bilgiye Hakikatin İzinde’de yer alan röportajlarda rastlanabilir, bir de Bernhard’ın söylemlerinden çıkarılabilecek çok şey var, baştan sona izlenmesi lazım. Sanırım aklında belirli bir yaşam biçimine erişebilmek var, satın aldığı çiftliğe çekilip orada yaşamaya başlaması ve insan içine pek çıkmaması bu ödüllerden sonra gerçekleştiği için, eh, kazanılan paraların iyi bir amaç için harcandığını söyleyebilirim. Hatta otobyografik beşlemesini bu şartlar altında yazdıysa daha iyi, keşke devam ettirseymiş, devam ettirebileceğini söylüyor bir yerde ama beşte bırakıyor. O da iyi gerçi, geri kalanı anlatılarının satır aralarından çıkarılabilir, Bernhard yorumlamak ve aşırı yorumlamak için gereken alanı bırakıyor. İşin güzelliği şurada; aşırı yorumlasak bile gerçekten daha gerçek bir hale gelebilir yorumumuz, Bernhard için her şey gerçek, en aleni kurmaca bile öyle, dolayısıyla bir yaşamı sınırsızca yaratabiliriz, eldeki veriler yeterli, Bernhard kendini yeterince teşhir ediyor, parçalıyor ve içsel süreçlerini en ince detaylarına kadar anlatılarına dahil ediyor. Bu açıdan gıyabında öğrencisiyim. İnsan kendisini yok etmedikçe, en derinlerinde olan biteni anlatmaya yeltenmedikçe ne anlam taşır? Hiç. Böyle bir incelikten yoksun olan metin kurmaca oyunundan başka bir şey değilmiş gibi geliyor bana. “Gerçeğin ciddiyeti” diye üfüreyim hemen, bunun olmadığı metin tatsız geliyor. Bu açıdan söylemeye gerek yok ama söyleyeyim, Bernhard’ın her metni zirveye ulaşıyor. Ödüllerim de son noktadır herhalde.
Gençliğinde ödül almaktan, edebiyat çevrelerinde takılmaktan keyif aldığını itiraf ediyor Bernhard, o zamanlar edebiyatın bunları da kapsayan bir şey olduğunu düşünüyormuş, ilerleyen yıllarda sürdürdüğü sayılı arkadaşlıklarını bu dönemde kurmuş olsa gerek, röportajlarında ve Odun Kesmek’te çeteleşme işini yerin dibine sokarak o arkadaşlıkları da yerle bir ediyor ve bağları bir bir kopartıyor. Bernhard, son otuz yılını ilk otuz yılını temize çekmekle geçiriyor sanki, var oluş biçimine yol açan yolları bir bir gömüyor ve ölümüyle doğumunu denkliyor, yalnızlık açısından. Ödülleri ve ödülleri almadan kısa bir süre öncesini anlattığı parçaları bu edimiyle okumak lazım, bu da bir temize çekme metni çünkü. Grillparzer Ödülü’ne bakalım. Viyana Bilimler Akademisi tarafından verilen bir ödül. Bernhard ödüle gitmeden önce şık giysiler satan bir mağazaya gidip birkaç kıyafet alıyor ama her zaman giydiği kazak ve pantolonla gitmek istiyor törene, yirmi beş yıl boyunca giydiğini öğrendiğimiz, berbatlaştıkça sevdiği iki kıyafet, kişiliğinin bir parçası ama ödül töreni yeni bir görünüm istediği için şık giyiniyor Bernhard, insanların isteklerine boyun eğdiği için kendisinden nefret ederek. “Kaderini kabullenmek” diyor kendisi buna. Neyse, teyzeyle törene gidiyorlar, ilgilenen birileri olmayınca salonda arka sıralara oturuyorlar. Koşturmaca başlayınca keyifleniyor; törenin başlaması lazım ama yazar ortada yok, herkes Bernhard’ı arıyor. Onu tanıyan biri yanına geliyor sonunda, neden ön sıralara oturmadıklarını soruyor. Bernhard eğer bay başkan Hunger bizzat gelip onları ön sıralara davet etmezse öne geçmeyeceklerini söylüyor. Başkan geliyor, ön sıraya geçiyorlar. Filarmoniciler Mozart’tan bir parça çalıyorlar, davetlilerden bir bakan uyuyor, arada horluyor. Tören zevksizlik abidesi, Bernhard ödülü alıp çıkıyor, mağazaya gidip üzerindekilerin bir boy küçüğünü alıyor. İlk ödülün olayı bu.

Alman Endüstrisi Birliği Kültür Dairesi Ödülü. Böyle bir ödül var, ilginç. Otobiyografik beşlemede Bernhard’ın hastanede geçen günlerine tanık oluyorduk, orada tanıştığı bir elemanla felsefe, müzik ve sair pek çok konuda geyik yaptıklarını, elemanın kısa bir süre sonra etraftaki bütün hastalar gibi öldüğünü, Bernhard’ın da ölümü beklerken ucu ucuna yırttığını biliyoruz. Bernhard bu ödülle hastane günlerini denklemiş, ödülü aldığının haberini yine bir hastane seferi sırasında, canıyla boğuşurken öğreniyor. Yayımcısından borç alarak gidiyor, zira hastaneye yatmak için gereken para teyzeden borç alınmış, Bernhard parayı ödemek zorunda, ödül de bu yüzden tam zamanında veriliyor açıkçası. Bernhard bu tür parasızlık hikâyelerinin tam ortasında yer alan bir adam olduğu için ödülleri kabul etmesini tekrar anlayışla karşılıyoruz. Karşılıyorum. Ödülü almaya giden Bernhard’ın şehri kötüleyişini, Salzburg başta olmak üzere pek çok şehri gömüşünü okuduktan sonra başka bir ödüle, Bernhard’ın pek sevdiği Bremen’de verilene geçiyoruz, Bernhard’ın edebiyattan nefret etmeye başladığı zamanlarda verilen ve belki de tekrar yazmaya başlamasına sebep olan bir ödül bu. Bernhard’ın tam da kırsaldan bıktığı, kırsalın insanından tiksindiği sırada şehre davet edilmesi onu yaşama döndürüyor bir anlamda. Bu kez almak istediği bir ev var, para onun peşinatına gidiyor. İkinci taksit için nereden para bulacağı hakkında hiçbir fikri yok, yine de alıyor evi. Ödülü kazandığı için bir sonraki yılın ödülünün sahibini belirleyecek jüride yer alıyor. Tam bir kara komedi. Oyunu Canetti’den yana kullanıyor Bernhard ama ödül jürinin Yahudi düşmanlığı yüzünden Canetti’ye verilmiyor, kimsenin metnini okumadığı bir yazara veriliyor, öylesine. Bizdeki ahbap-çavuş ilişkisine benzer bir durum. Rezillik. Bizde verilen birkaç ödül hakkında birkaç şey duydum, özellikle genç bir şaire verilen ödülün ne şartlarda verildiğini öğrenince jürilerden de, ödüllerden de, sanatçı tayfasından da tiksindim, nefret ettim. Kokuşmuş bir toplumun sanatçısı da ortalama kokuşmuşlukta oluyor, vasatlığın tam orta yerinde yüzüyoruz, her konuda. Bir ayrıntı verebilirim sanırım; Ercihan benim çalıştığım okula geldikten sonra ondan Veysel Çolak’la yaşadığı münakaşayı dinledim, insanın niteliğinin erdemli olma konusunda pek de bir işe yaramadığını düşünüyorum açıkçası, özellikle yetkinliğini kanıtlamış insanların hâlâ ödüllere başvurduğunu göz önüne alırsak. Bernhard’a bir tek bu konuda katılmıyor olabilirim, kendisi genç sanatçılara verilen bir ödülü de almış. Ödüllerin ne kadar saçma sapan olduğunu düşünsek de teşvik edici yanlarını gözardı edemeyiz, gençler için itici güç olabiliyor, o zaman ey genç olmayanlar, akbabalık yapmayınız.

Başka bir sürü mesele var ama burada bırakıyorum, okuyan görsün. En son okunacak bu, önce birkaç Bernhard metni okunmalı, hatta şiirleri de okunabilir, bir kısmını Edebi Şeyler bastı.


Yazar ödül almak için mi yazar yoksa iyi yazdığı için mi ödül alır? Kişisel zaaflar ve başarılı olmayı; devlette işleyen bürokrasiyi anlatan bu kitap okunmaya değer.


Ödüllere bakış açısını ortaya koyuyor bu eser bernhardın


Bernhard’ın yaşamı boyunca aldığı kimi ödülleri üzerine yazdığı, kimi zaman eğlenceli kimi zamansa eleştirel kısa “öykülerini” ve ödül törenlerinde alışılan anlatım biçemiyle, yer ve mekan kaygısı gütmeden, yaptığı konuşmalarını bulacaksınız bu kitapta. Yazılarını çok içten buldum, okurken hiçbir yapmacıklık hissetmedim, Bernhard severlere önerilir…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*