Saatleri Ayarlama Enstitüsü

Kategori: Edebiyat Yazar: Ahmet Hamdi Tanpınar Yayınevi: Dergah Yayınları

Saatleri Ayarlama Enstitüsü

  • Yayın Tarihi: 15.09.2017
  • ISBN: 9789759955762
  • Dil: TÜRKÇE
  • Sayfa Sayısı: 382
  • Cilt Tipi: Karton Kapak
  • Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı
  • Boyut: 13.5 x 21 cm
Tanıtım Bülteni
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın şiiri sembolist bir ifade üzerine kurulmuştur. Aynı anlatım tarzı romanlarına da zaman zaman sirayet eder. Ancak muhteva açısından metafizik eğilimleri ile estetik endişelerini şiire ayırdığı halde, sosyal temalar için nesri seçmiştir. Romanları, zengin hayat hikayesinden taşarak Türkiye meselelerine kendine has yorumlar getirir.
Satıcı Kitap Adı Bağlantı
Trendyol Saatleri Ayarlama Enstitüsü Satın Al
Kitapyurdu Saatleri Ayarlama Enstitüsü Satın Al
D&R Saatleri Ayarlama Enstitüsü Satın Al
Idefix Saatleri Ayarlama Enstitüsü Satın Al
BKM Kitap Saatleri Ayarlama Enstitüsü Satın Al
Hepsiburada Saatleri Ayarlama Enstitüsü Satın Al
Gittigidiyor Saatleri Ayarlama Enstitüsü Satın Al
N11 Saatleri Ayarlama Enstitüsü Satın Al
Amazon Türkiye Saatleri Ayarlama Enstitüsü Satın Al
Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Saatleri Ayarlama Enstitüsü PDF 15.85 MB İndir
Saatleri Ayarlama Enstitüsü EPUB 17.72 MB İndir
Saatleri Ayarlama Enstitüsü MOBİ 13.99 MB İndir
Saatleri Ayarlama Enstitüsü ODF 14.92 MB İndir
Saatleri Ayarlama Enstitüsü DJVU 18.65 MB İndir
Saatleri Ayarlama Enstitüsü RAR 12.12 MB İndir
Saatleri Ayarlama Enstitüsü ZIP 11.19 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

Satıcı Kitap Adı Bağlantı
BKM Kitap Sessizlik Artık Sensizlik Satın Al
Kitapyurdu Yüreğin Yorgunluk Görmesin Satın Al

Kitap Yorumları - (5 Yorum)


Doğu ile Batı ikileminde yaşayan topluma hicivli bir eleştiri sunan Ahmet Hamdi Tanpınar, bu kitapta yazım tekniğiyle çağın ilerisinde bir iş çıkarmış. Sade bir şekilde bir dizi anı anlatırken satır aralarını iyi okumak ve yeri geldiğinde pek de çekici durmayan bir anlatıcıdan gizli bir eleştiri yakalamak gerekir. Kitabın tamamını değil, bölüm bölüm değerlendirmeye odaklanmalı ve modern yazıya göz kırptığını, büyülü gerçekçilik izleri taşıdığını görmek için sindirmelisiniz. Daha ilk sayfadan karaktere ön yargıyla yaklaşmadan ironik bir anlatımla karşı karşıya olduğunuzu bilirseniz okuma süreci daha verimli geçecektir. Kitaba adını veren enstitüye odaklanmak yerine bu sürecin tadını çıkarmanızı öneririm. Ayrıca karakterlerin dönemin her kesiminden insanı iyi yansıttığını, her birinin başarılı bir şekilde kaleme alındığını söylemeliyim. Üstelik ilişkilerdeki dinamikler ve toplumdaki ahlaki çarpıklaşmalar ile yine toplumun buna karşı tepkisizliği daha enstitünün işleyişinin verildiği ilk andan itibaren arka planda yer alıyor.
Kara mizahtan faydalandığı ve bilhassa eski Türkçe kelimelerin ağırlıkta olması sebebiyle bir kesim okuru zorlayabilir. Ancak, yayınevi temiz bir iş çıkardığı için bunun dışında okuma sürecini yavaşlatacak herhangi bir sorun yaşamazsınız. Bu tarza adapte olmayan ve neredeyse bilinç akışı diyebileceğim bu tekniğe aşina olmayanların, kitabın üçte biri kadarını okuyacak kadar sabretmelerini tavsiye ederim. Tekniği benimseyecek, mantığı kavrayacak ve sonra git gide hızlanacaksınız. İnce ince işlenmiş bu kitabı mutlaka okumanız gerek. Bu yüzden devam edemeyecek gibi hissederseniz, birkaç sene sonra yeniden deneyin.


Hayatında her zaman taklit-takip edebileceği bir rol model arayan bir adamın, biraz şanssız biraz şanslı garip hikayesi anlatılıyor romanda. Ana karakter Hayri İrdal, çocukluğundan itibaren hayata karşı ilgisiz ve amaçsız bir şekilde yaşayan, her zaman birilerinin yönlendirmesi ile yol almaya alışmış bir insan. Okula ve okumaya karşı da aşırı ilgisiz bir genç iken yanında çırak olarak işe girdiği bir saat ustasının, saatler ve zaman konusundaki felsefi düşüncelerinden aklında kalanlar ile şans eseri tanıştığı bir işadamını etkileyerek, onunla beraber yeni bir işe atılması anlatılıyor romanda.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü adını verdikleri kurumda, Hayri İrdal (her ne kadar yaptıklarının hiçbirine inanmasa da) önemli görevler üstlenerek ülke ve hatta dünya çapında tanınmaya başlıyor.
Kitapta, birçok sayfada Osmanlıca ( ya da Arapça-Farsça) kelimeler geçmesine rağmen yazarın dili oldukça sade, akıcı ve anlaşılır.
Kitap hakkında (belki de adından ötürü) hemen Saatleri Ayarlama Enstitüsü hikayesiyle karşılaşmayı bekleyen okurlar, maalesef yaklaşık 200 sayfa beklemek zorunda kalıyorlar. Yazar, ana karakter olan Hayri İrdal’ı okuyucuya tam olarak tanıtabilmek için oldukça uzun ve detaylı bir yol izlemiş. Bazı bölümlerde Hayri İrdal’ın “bu kadar da olmaz” dedirten, hayat karşısındaki pasifliğini ve vurdumduymazlığını mizahi bir dille ve biraz da abartarak aktarmış okuyucuya.
Yazar, romanın birçok bölümünde geçmişe dönüşler yaparak Hayri İrdal’ın ve romanda anlatılan diğer belli başlı karakterlerin, zamanla ve yaşanılanlarla nasıl değişim gösterdiklerini ustaca anlatıyor.
Kitabın genelinde; insanların çoğu zaman çevreye ayak uydurmak, insanlar tarafından kabul edilmek, saygı görmek adına kendi davranışlarına ve düşüncelerine yön verdiği, aslında olmadıkları insanlar gibi davrandığı, bunu başaranların her dönemde kendilerine iyi kötü bir yer bulduğu, başaramayanların ise sürekli ezildiği anlatılıyor.
Okunması biraz zor bir kitap olsa da, içinde birçok öğretici konu barındıran ve insanı düşünmeye yönlendiren bir roman.
” “Belki bu iyi gelir!” diyordum. Elbette birinden biri iyi gelecek ve ben de etrafımdakilere benzeyecektim. Muhakkak benzemeliydim. Benzemezsem yaşamak çok güçtü.” (Sayfa 335)
” Dostum, işler bizden sonra dünyaya gelmişlerdir. İşleri onları görecek adamlar icat eder.” (Sayfa 250)


Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanını, yazıldığı dilden okuyabilmenin büyük bir şans olduğunu düşünüyorum.
Öncelikle anlatıcının olup bitenleri aktarma biçimi merak uyandırıcı. Hikayeyi ilerleten en büyük unsur da bu bence. Zaman zaman geçmişe, bazen de ileride olacaklara değinerek; meseleyi fazla dağıtmadan, zamanında ve kararında bir biçimde ustalıkla toparlayıp kaldığı yere geri dönüyor.
Hikayeye anlam katan, olayları ve kişileri domino taşları gibi birbirine etki edecek şekilde temas ettiren ve zamanı zamanla anlatan bir roman haline geliyor böylelikle.
Kitaba adını veren enstitünün kurulması aşamasına gelene kadar yaşananlar hayli dikkat çekici. Peki hangi meseleler üzerinde ilerliyor bu roman, nelere değiniyor?
Metafizik olaylar, cemiyetler, rüyalar, zaman mefhumu, kayıp hazineler, yasak aşklar, yanlış anlamalar, davalar, psikoloji, mimari, kurumların işleyişi, medyumlar, talihsizlikler, kayıplar, kazançlar ve elbette saatler… Tüm bunlar ve daha fazlası “Saatleri Ayarlama Enstitüsü”nün öncesi ve şimdisi oluyor.
Bütüne bakıldığında bir insan bir ömre neleri, kaç yaşamı ve insanı sığdırabilir diye sormadan edemiyor insan.
Yaratıcı, trajikomik, yer yer hüzünlü ve kesinlikle zamansız bir roman.
Kitabın sonuna geldiğinizde ilk sayfalarını yeniden okumanızı öneririm. Bu muhteşem kurmaca, dünyanın kendi içinde yelkovan ve akrep gibi turladığına şahit olmak paha biçilemez.
Bence, Saatleri Ayarlama Enstitüsü edebiyatımızın başyapıtlarından biri. Bu derinlikli romanın okuruna çok şey katacağına inanıyorum.


Kitap hakkında naçizane yorumlarımı kaleme almadan önce yazarı tanıtmak gibi genel bir planım vardı (aslında hâlâ daha var). Ancak, şu an yorum yapmaya çalışacağım eser ve yazarı o kadar büyük ki açıkçası ne yazacağımı bilemedim. Yine de bazı yorumlar yapmadan da duramayacağım; öncelikle son zamanlarda güncel bir tartışma konusu haline gelmiş olan “Türk Edebiyatı” mı yoksa “Türkiye Edebiyatı” mı çekişmesinin bir kenara bırakılması gerektiği kanaatindeyim. Bunu şu nedenle belirtiyorum; Ahmet Hamdi Tanpınar “Türk Edebiyatı”nın ve “Türkçe”nin en güzel örneklerinden bazılarını kaleme almış, edebiyatımızın temel taşlarından biri olarak (tamamen şahsi bir cüret ile) Peyami Safa ve Refik Halid Karay ile birlikte enler arasında yer almaktadır. Herhalde eserleri ve kendi şahsı üzerine yazılan tez ve makale çalışmalarına ve bu çalışmaların sayısına bakılarak dahi Türk Edebiyatı’nın enleri arasındaki yeri ile alakalı bazı çıkarımlar yapmak mümkün olabilir (merak edenler ilgili platformlardan bu çalışmalara ücretsiz bir şekilde göz atabilir).
Kitabın içeriğine gelecek olursak, aslında kitabın başlığından da anlaşılacağı üzere, “zamanı” konu edindiğini ilk bakışta söyleyebiliriz. Şu ana kadar okumuş olduğum hiçbir kitap “zaman” mefhumunun bu denli insana özgü olduğunu ve bu denli izafi olabileceğini, bu kadar çarpıcı bir şekilde ele al(a)mamıştı. Üstelik bunu yaparken sizi muhteşem ve soluk soluğa takip edilebilecek bir maceranın içerisine atmıyor, daha ziyade usul usul işlenmiş bir kurguya sahip. Dolayısıyla okumayı düşünenlerin kendisini buna hazırlaması gerekiyor. Ayrıca, eserin yazılmaya başlama (1954) ve yayınlanış yılını (1961) göz önüne almanız ve dönemin (belki de şimdikinden daha zengin olan) Türkçesi ile karşılaşacağınızı unutmamanız gerekir.
Kitabın genel olarak fiziki yapısının, cildinin ve kullanılan kağıt türünün son derece kaliteli olduğunu söyleyebilirim. Elbette kişisel bir tercih olarak bu kitabın sert kapaklı, prestij baskısını da kütüphaneme kazandırmayı çok isterdim. Son olarak kitabı merak eden ve henüz okumamış olan (ve hatta kitap okumaya, kitaplara gönül veren) herkese şiddetle tavsiye ediyorum.
Herkese bol kitaplı “saatler”!


çok güzel bir kitap bir kez daha okuma hissi uyandırıyor insanda

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*