Yapılan arkeolojik kazılar sonucu Türk gençliğinin tarih bilimiyle tanışıklığının yeşil tahtada başladığı ortaya çıkmıştır. İlk olarak Sosyal Bilgiler paketinin içine sıkıştırılan tarih bilimi sonra bağımsızlığını ilan etmiş ve ortaokul sıralarından başlayarak Türk gençliğinin yakasından bir türlü düşmemiştir… Toprak altından çıkarılan taş tabletler ve kitaplar incelendiğinde anlatılan mevzuların hep aynı olduğu görülmüş: İlkçağ uygarlıkları, çıktık Orta Asya bozkırlarından geldik Anadolu’ya, yüce büyük Türk devletleri, İslam tarihi Bedir Savaşı, Selçuklu, Osmanlı, anlı şanlı Kurtuluş Savaşı, Atatürk Devrimleri, araya da Reform ve Rönensans sıkıştırmaları falan… Bu kazılar sonucunda tarih derslerinin Türk gençliği için hep bir dejavu etkisi yarattığı ortaya çıkmıştır. Uzmanlar, bilgilerin belki üç belki de dört kere tekrarlandığı ama hep ön belleğe alınarak sınav denilen bir uygulamadan sonra çöp sepetine atıldığını söylüyor. Tarihle Türk gençliğini böylesi haşır neşir eden büyüklerinin elbet bir bildiği olsa gerek diye düşünüyor insan. Meğer amaç yıllar sonra, Türk gençliğinin tarihsizlinin farkına varmasını ve kendi isteğiyle tarihe merak sarmasını sağlamakmış. Tabii bu işin mavrası. Gelelim sadede, 40 yılını tarih öğretmeye adamış Korel Haksun ezbere dayalı eğitim sistemiyle tarihin öğretilemeyeceğinin farkında olan bir öğretmen. Bunun için kağıdı kalemi eline alıp iki ciltlik ‘Tarihten Notlar’ kitabını hazırlamış. Kitapta tarihin ne olduğundan, neyi nasıl anlattığından bahsettikten sonra insanlığın ortaya çıkışından başlayarak Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüne kadar olan süreci anlatıyor. Yani bir nevi bize barış çubuğu uzatıyor…