Yaratıcı Yazarların Yaratıcılığı ve Edebiyat Görüşleri

Kategori: Edebiyat Yazar: Prof. Dr. Gürsel Aytaç Yayınevi: Imge Kitabevi Yayınları

Yaratıcı Yazarların Yaratıcılığı ve Edebiyat Görüşleri

Tanıtım Bülteni
Goethe, Dürrenmatt ve Frisch'in kendi edebiyat maceralarını anlattıkları günceleri vardı. Serim İleri, Ferit Edgü, Orhan Pamuk, Ahmet Hamdi Tanpınar, Oğuz Atay, Salah Birsel, Attila İlhan, Fakir Baykurt, Adalet Ağaoğlu, Erendiz Atasü ve Aziz Nesin de çeşitli denemelerinde ve farklı zamanlarda yaptıkları söyleşilerde edebiyat alanında sergiledikleri yaratıcılığa ilişkin öznel yaklaşımlarını dile getirmişlerdir.Alman ve Türk edebiyatının yanı sıra karşılaştırmalı edebiyat alanında da pek çok akademik araştırma ve incelemesi olan Gürsel Aytaç, bu kitabında "edebiyatta yaratıcılık" konusunu, yazararın kendi tarzlarına ve yaratıclıklarına ilişkin yazdıklarından ve söylediklerinden hareketle inceliyor. "Büyük yazar" dediğimiz insan nasıl yazıyor, edebi bir metni yazarken yaratıcılığını nasıl kullanıyor? Ve en önemlisi: yazarlara göre edebiyat nedir? Elinizdeki kitapta Gürsel Aytaç bütün bu sorulara yanıt arıyor.
Satıcı Kitap Adı Bağlantı
Trendyol Yaratıcı Yazarların Yaratıcılığı ve Edebiyat Görüşleri Satın Al
Kitapyurdu Yaratıcı Yazarların Yaratıcılığı ve Edebiyat Görüşleri Satın Al
D&R Yaratıcı Yazarların Yaratıcılığı ve Edebiyat Görüşleri Satın Al
Idefix Yaratıcı Yazarların Yaratıcılığı ve Edebiyat Görüşleri Satın Al
BKM Kitap Yaratıcı Yazarların Yaratıcılığı ve Edebiyat Görüşleri Satın Al
Hepsiburada Yaratıcı Yazarların Yaratıcılığı ve Edebiyat Görüşleri Satın Al
Gittigidiyor Yaratıcı Yazarların Yaratıcılığı ve Edebiyat Görüşleri Satın Al
N11 Yaratıcı Yazarların Yaratıcılığı ve Edebiyat Görüşleri Satın Al
Amazon Türkiye Yaratıcı Yazarların Yaratıcılığı ve Edebiyat Görüşleri Satın Al
Kitap Adı Format Boyut Bağlantı
Yaratıcı Yazarların Yaratıcılığı ve Edebiyat Görüşleri PDF 6.23 MB İndir
Yaratıcı Yazarların Yaratıcılığı ve Edebiyat Görüşleri EPUB 6.96 MB İndir
Yaratıcı Yazarların Yaratıcılığı ve Edebiyat Görüşleri MOBİ 5.49 MB İndir
Yaratıcı Yazarların Yaratıcılığı ve Edebiyat Görüşleri ODF 5.86 MB İndir
Yaratıcı Yazarların Yaratıcılığı ve Edebiyat Görüşleri DJVU 7.32 MB İndir
Yaratıcı Yazarların Yaratıcılığı ve Edebiyat Görüşleri RAR 4.76 MB İndir
Yaratıcı Yazarların Yaratıcılığı ve Edebiyat Görüşleri ZIP 4.39 MB İndir

Sponsorlu Kitaplar

Satıcı Kitap Adı Bağlantı
BKM Kitap Sessizlik Artık Sensizlik Satın Al
Kitapyurdu Yüreğin Yorgunluk Görmesin Satın Al

Kitap Yorumları - (1 Yorum)


Gürsel Aytaç karşılaştırmalı edebiyatın en üretken isimlerinden biri. Uzun ömürler diliyorum, umarım tam gaz devam eder. Alman edebiyatından seçtiği üç ismi de biliyoruz; Frisch, Goethe ve Dürrenmatt. İlk iki bölümde bu üç yazarın kaynaklarına göz atacağız, özellikle Frisch’in günlüğü oldukça dikkat çekici, bir nevi kendini kurma/anlatıyı kurma dersi. Öznel tabii ama biraz olsun yaratma sancısı çeken herkese çok tanıdık gelecektir, Aytaç tam da kilit noktaları alıntılamış, söylemek istediğini alıntılar üzerinden detaylandırmış, şahane olmuş. Son bölüm yerli yazarların röportajlarına, günlüklerine götürüyor bizi. Erendiz Atasü, Aziz Nesin, Oğuz Atay, Adalet Ağaoğlu gibi pek çok isim var bu bölümde.
Giriş bölümünde “yazarlık üzerine yazmak” konusuna değiniyor Aytaç, bu eylemin nadiren görüldüğünü söylüyor. “Künstlerroman” ya da “Künstlernovelle” diye iki tür romanın sırf sanatçı figürünün dile gelmesiyle ortaya çıktığını, yazarların bu tür eserler üzerinden kendi edebi anlayışlarını kısmen dile getirdiklerini anlatıyor. Papini’nin var, Kundera’nın var, Adair’ın var, çok sayıda yazarın bu tür metinleri var. Kurmacanın içinde daha dağınık duruyor fikirler, günlükteki gibi bir noktada yoğunlaşmıyor ama böylesi daha iyi, hikâyeleştirilmiş bir perspektif daha sağlam bir anlayışa yol açar. Dürrenmatt’ın konularından yola çıkarak yazarın fikirleriyle metinlerinde ele aldığı meseleleri bakışımlı bir biçimde ele alıyor Aytaç, üzerinde durduğu birkaç noktayı alayım. Ele alınan metinlerin isimlerini vermeden fikirler üzerinden gidiyorum. Kendi yaşamını yazmaya çalışanların boşa uğraştığını söylüyor Dürrenmatt, bunu bir hesap çıkarma arzusu olarak görüyor ve bunun sahte dökümlerden, kurmacadan ibaret olduğunu söylüyor. Paz bir benzerini söylüyordu, her şeyde biraz otobiyografik öge bulabiliriz ama otobiyografi bile bir kurmacadır, asıl bunu söyleyeni hatırlayamadım, neyse, kendisini bir “düşünce üreticisi” olarak görüyor Dürrenmatt. Düşünce üreticileri yaşamlara odaklanmak yerine düşünceleri taşıyan, açan karakterler vasıtasıyla düşünce düzlemlerini oluşturuyorlar. İlginçtir ki dil konusunda başarısız olduğunu söylüyor yazar, düşüncelerini felsefi bir üslupta ifade edemediği için öykü yazmaya başladığını ifade ediyor. Sözel alandan görsel alana doğru bir yol onunki, bu yüzden resimle içli dışlı oluyor ve metinlerine bu görselliği yansıtıyor. Bir de dilden ötürü sürekli bir yabancılık çektiğini söylüyor; bir İsviçreli için yazı dili olarak Almancayı kullanmak onun için bir “yabancılık mesafesi” oluşturmuş. Karakterlerine karşı kaskatı durması, gözlemciden öteye gitmemesi bu dil yabancılığından kaynaklanıyor olabilir. Başka, Kant’ın diyalektiğe bakışını eserlerinde kerteriz noktası olarak almış. Çok özetle şu: “Yaşantı-hayal gücü ve konu arasındaki ilişkiyi, hayal gücünün bir dramaturjisini keşfetmek için ararken, otobiyografik şeyler kendiliğinden su yüzüne çıkıyor.” (s. 16) Gerçekliği algılayışı da eserlerini yaratırken kendi yaratıcılığını etkilediği için “olayı olmayan bir konu” yaratıp kullanabiliyor, bunda televizyonun, Vietnam Savaşı’nın ve o döneme dair olayların çarpıtılmasının payı büyük.
Parça parça alayım. Bir eserin kalite değerinin objektif, bilimsel tespitinin mümkün olmadığını söylüyor. Bir metni başka bir metinle ölçebiliriz, bundan başka bir yol, formül yok gerçekten. Kant’a değinmiştim, Kierkegaard’ı da Kant’ın yanına ekleyebiliriz. Kierkegaard olmadan yazarlığının anlaşılmasının mümkün olmadığını söylüyor Dürrenmatt, bu söylemini inanç diyalektiğine, dini varoluşa bağlıyor. Aytaç’ın da değindiği gibi “korku ve titreme”, “ölümcül hastalık” gibi Kierkegaard meselelerine Yunanlı Bir Kız Aranıyor’da, Gözlemcileri Gözlemleyenin Gözlemi’nde rastlayabiliriz. Ateist bir yazar için sorgulamanın sonu gelmiyor, arayış sürüyor ve yeni konular ardı ardına ortaya çıkıyor. Çok mesele var daha; Hegel’den ABD’ye pek çok konuda görüşlerini belirtmiş Dürrenmatt ve Aytaç hepsini derleyip yazarın yaratıcılık dünyasını yansıtmaya çalışmış. İyi de olmuş. Biraz yığmaca gibi olmuş ama iyidir.
Frisch’e geliyoruz, kendisinin bir tek Stiller’ını okudum ama öznenin kendini oluşturma/yeniden oluşturması ve sosyal dünya içinde var olması meselelerini öyle bir kurgulamış ki etkisinden çıkamadım bir türlü. Neyse, Aytaç benzer bir istikamet çizmiş yazarlar arasında; yine dil meselesinden başlıyoruz. Dilin kısıtlı bir araç olduğunu, yaratıcılığı baltaladığını söylüyor Frisch. Günlükleri üzerinden ilerliyoruz bu arada. “Bir çeşit tınlayan sınır” tanımı dilin ruhu taşıyabildiği son nokta olarak görülebilir, ötesinde sözel anlamdan çıkıp sezgisele geçiyoruz ve bunu yansıtamadığımız için biricik olarak, içeride bir yerde kalıyor. Korkunç bir yalnızlık. Kitapların bir karşı çıkış, tamamlama isteği yaratması gerektiğini söylüyor, bu tamamlanmamışlık sayesinde okur da kendi fikirlerini keşfedebilir ve üretebilir, böylece dilin kusurlu yapısı belki de edebiyat için en temel araç haline gelir. Gelmiştir, metinler kafaya bir balta gibi inmiştir. Nice geceler uykusuz kalmışızdır, birkaç sayfa daha okuyabilmek için sevdiğimizin gözüne ışık sokmuşuzdur, belki de içten içe garipsenmişizdir ama bu iş böyledir, korkunç bir yalnızlık dedim ya. Sonrasında edebiyatın sadece bir yansıtma olayı fikri var, Aytaç genişçe bir yer ayırmış bu konuya. Edebiyatın gerçekten daha gerçek olduğu malumdur. Bazen. Çoğu zaman. Kusurlunun kusursuz yansımasıdır aslında edebiyat. Gerçeğin tek bir düzleminde yaşayabildiğimiz için bize tırışkadan bir şey gibi geliyor ama soyut düşünce yeteneğinin geliştirilmesi bu meseleyi de halledecektir gibi geliyor bana. Olmak istemediğim bir kişi olmayabileceğim. Edebi gerçeklikte. Süper olay.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Pamuk -saflık ve düşüncelilik konusuna Dürrenmatt da değiniyor, karşılaştırmalı okunabilir- ve Attila İlhan benzer şeyler söylüyorlar; metafizikle gerçekliğin karşılıklı inşası, diyalekt. Oğuz Atay’ın günlüklerinden birkaç şey ilgi çekici, Tehlikeli Oyunlar’ın temelleri var burada.
İyi okur bu incelemeyi kaçırmamalı, iyi yazmaya çalışan da kaçırmamalı, hasılı bu inceleme kaçırılmamalı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

*

*

*